Demokratik krallık ektik, onu biçiyoruz
09.05.2019 00:00:00
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) seçim iptal kararına hem yurt içinden hem de yurt dışından tepkiler gelmeye devam ediyor.
Gerçi 12 Eylül 2010 Anayasa referandumundan 4 gün önce Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, kuvvetler ayrılığının öneminden bahsetmişti, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız hareket etmesi gerektiğini ifade etmişti ve Anayasa değişikliği referandumuyla Türkiye'nin demokratik bir krallığa dönüşeceği konusunda uyarmıştı.
Referandumun önemini kavrayamayan başta ana muhalefet partisi olmak üzere diğer tüm partiler o referandumda doğru dürüst bir çalışma ortaya koymadılar, hatta bir broşür bile bastırmadılar, bu partilerin seçmenleri tatillerinden dahi taviz vermediler. Hatırlayalım…
O gün tüm muhalefet partileri bu uyarıları görmezden geldi, kulak tıkadı, işte bugün faturasını ödüyor. Dün "doğru söyleyen"e kapılarını kapatıp tedbirlerini almadılar bugün feryat ediyorlar, ne anlamı varsa…
Bize de "Neyi ekersen, onu biçersin" demek düşüyor.
Yargı, bağımsızlığını kaybettiği takdirde, hukuki bir karar verebilmesi mümkün mü?
Yargı, bağımsızlığını bugün değil, 12 Eylül 2010'da kaybetti. 16 Nisan 2017 başkanlık sistemi referandumunda da yasama, yani TBMM devre dışı kaldı.
Hatırlarsanız, bu referandumun pratiğe döküldüğü 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin akşamı, Prof. Dr. Baş, "Ne seçen neyi seçtiğini biliyor, ne de seçilen neyle karşılaşacağını biliyor" değerlendirmesi yapmıştı.
Seçen, soğan fiyatları 10 liralara yükselince "ben ne yaptım" demeye başladı, seçilen de İstanbul ve Ankara'yı kaybedince…
Siyasi irade, ekonomideki kötü gidişatta mızrak çuvala sığmamasına rağmen, ne hikmetse, İstanbul'u bir prestij olarak görüyor.
İstanbul 24 yıldır elinizde olmasına rağmen soğan 10 TL oldu, şimdi bir 5 yıl daha İstanbul'a sahip olsanız, sizin için ne değişecek?
Eğer tüm güçleri elinizde bulundurmanız sizler için daha güvenli bir gelecek olsaydı, istemediğiniz halde neden ittifak yoluna başvurdunuz?
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ülke koalisyonlardan kurtulacak, istikrar sağlanacaktı; tam tersi oldu, ittifaklarla birlikte koalisyonlar kalıcı hale geldi, dünyanın en kırılgan 5'lisinin en kırılgan ülkesi, döviz kurlarının en dalgalı olduğu ülke olarak da istikrarsızlık tescillendi.
Seçen neyi seçtiğini bilmiyordu, yaşadığı darboğazla öğrendi, tepkisini 31 Mart yerel seçimlerinde göstermek istedi ama bu tepki, 2010'dan bu yana bağımsız olmayan yargıdan döndü.
Seçilen neyle karşılaşacağını bilmiyor, evet, her geçen gün milli iradenin tepkisi artıyor, demokrasi ve hukukun devre dışı kalmasıyla, uluslar arası meşruluk sorunu gün yüzüne çıkmaya başladı.
Libya'da, Irak'ta, Suriye'de yaşanan sorunların temelinde zaten bu meşruluk sorunu vardı.
Prof. Dr. Haydar Baş, neden kuvvetler ayrılığı vurgusu yapıyor?
Çünkü yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olması ve birbirini millet adına denetlemesi, demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Sadece Türkiye Anayasası'nın ilk 3 maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir demokratik, sosyal hukuk devletidir demekle demokratik hukuk devleti olamıyorsunuz.
12 Eylül 2010 referandumuyla hukuk siyasetin kontrolüne geçti, 16 Nisan 2017 referandumuyla da parlamenter sistem yani milli irade devre dışı kaldı.
İşte demokratik krallık sistemi bu…
Anayasa, demokratik hukuk devleti diyor ama pratik uygulama demokratik bir krallık…
Bu durum, ülke içinde kutuplaşmaları artırıp, daha da gerginleştirirken, ülke dışında Türkiye ile iş yapmak isteyenlerin güvenlerini zedelenmektedir.
Dahası, ülkemiz üzerinde menfur hesapları olanların da ülkemizi bölmek, parçalamak ve işgal etmek için iştahlarını kabartmaktadır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bizlere uluslar arası meşruluğu olan, demokratik, sosyal bir hukuk devleti, vatandaşları arasında ayrımcılık olmayan üniter bir yapı, kimseye muhtaç olmayan milli bir ekonomi, düşmanlarını caydıran güçlü bir ordu bıraktı.
Peki ya bugün?
Bize miras bırakılan bütün bu değerleri kendi elimizle bertaraf ettik, edilmesine de göz yumduk, çanak tuttuk.
Şimdi hakkımızın verilmediğinden şikayetçiyiz, tamam da "haklarınız elinizden alınacak" dendiği zaman neredeydiniz?
İçimizde doğru öngörü sahibi olan ve her konuda tek çözüm sahibi olan Prof. Dr. Haydar Baş'a sırt döndüğümüz her gün daha büyük badireler yaşayacağımız gün olacaktır.
Yaşadıklarınız, yaşayacaklarınızın teminatıdır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
