Deprem Korkusu Beyni Nasıl Yeniden Programlıyor?
Deprem sadece yer kabuğunu değil, insan zihnini de derinden etkiliyor. Sismofobi olarak adlandırılan deprem korkusu, özellikle büyük sarsıntılar sonrası bazı bireylerde kronikleşebiliyor
11.08.2025 23:26:00
Ahmet Turan Yiğit
Ahmet Turan Yiğit





Deprem sadece yer kabuğunu değil, insan zihnini de derinden etkiliyor. Sismofobi olarak adlandırılan deprem korkusu, özellikle büyük sarsıntılar sonrası bazı bireylerde kronikleşebiliyor. Beyin, yaşanan travmayı "tehlike hâlâ sürüyor" şeklinde kodluyor ve bu kod uzun süre silinmiyor. Sonuç: sürekli tetikte bir zihin, bitmeyen bir alarm hali.
Bu durum, beynin limbik sisteminde yer alan amigdala bölgesinin aşırı uyarılmasıyla ilişkilendiriliyor. Amigdala, korku ve tehdit algısını yöneten merkezdir. Deprem gibi ani ve kontrolsüz bir olay, bu bölgeyi aşırı aktive eder. Normalde tehlike geçtikten sonra parasempatik sistem devreye girerek bedeni sakinleştirir. Ancak bazı bireylerde bu geçiş gerçekleşmez; beyin, günlerce hatta haftalarca "tehdit var" modunda kalır.
Bu zihinsel durum, sosyal hayattan kopmaya, kaçınma davranışlarına ve depresif belirtilere yol açabilir. Kimi insanlar evlerine girmekte zorlanır, kimi ise sürekli deprem olacakmış gibi hazırlık yapar. Bu davranışlar, korkunun mumyalaştırılması olarak tanımlanıyor: yani korkunun canlı tutulması ve zihinsel olarak sürekli yeniden yaşanması.
Deprem korkusunun etkileri sadece psikolojik değil; fizyolojik olarak da bedeni etkiliyor. Kalp ritminde bozulmalar, sindirim sorunları, kas gerginliği gibi belirtiler, beynin tehdit algısının bedene yansımasıdır. Bu nedenle deprem sonrası zihinsel toparlanma süreci, fiziksel iyileşme kadar önemlidir.
Korku, dönüştürülebilir bir duygudur. Travma sonrası büyüme dediğimiz süreçte, birey yaşadığı olaydan ders çıkarabilir, yeni anlamlar geliştirebilir. Bu dönüşüm, ancak korkunun inkâr edilmeden, yüzleşilerek ve yapılandırılarak yönetilmesiyle mümkündür.
Bu durum, beynin limbik sisteminde yer alan amigdala bölgesinin aşırı uyarılmasıyla ilişkilendiriliyor. Amigdala, korku ve tehdit algısını yöneten merkezdir. Deprem gibi ani ve kontrolsüz bir olay, bu bölgeyi aşırı aktive eder. Normalde tehlike geçtikten sonra parasempatik sistem devreye girerek bedeni sakinleştirir. Ancak bazı bireylerde bu geçiş gerçekleşmez; beyin, günlerce hatta haftalarca "tehdit var" modunda kalır.
Bu zihinsel durum, sosyal hayattan kopmaya, kaçınma davranışlarına ve depresif belirtilere yol açabilir. Kimi insanlar evlerine girmekte zorlanır, kimi ise sürekli deprem olacakmış gibi hazırlık yapar. Bu davranışlar, korkunun mumyalaştırılması olarak tanımlanıyor: yani korkunun canlı tutulması ve zihinsel olarak sürekli yeniden yaşanması.
Deprem korkusunun etkileri sadece psikolojik değil; fizyolojik olarak da bedeni etkiliyor. Kalp ritminde bozulmalar, sindirim sorunları, kas gerginliği gibi belirtiler, beynin tehdit algısının bedene yansımasıdır. Bu nedenle deprem sonrası zihinsel toparlanma süreci, fiziksel iyileşme kadar önemlidir.
Korku, dönüştürülebilir bir duygudur. Travma sonrası büyüme dediğimiz süreçte, birey yaşadığı olaydan ders çıkarabilir, yeni anlamlar geliştirebilir. Bu dönüşüm, ancak korkunun inkâr edilmeden, yüzleşilerek ve yapılandırılarak yönetilmesiyle mümkündür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.