Dev şirketler tarıma da hükmediyor
Dünyanın her yerinden eşitsizlik ve adaletsizlik fışkırıyor. Yapılan bir araştırma; ilaç, otomotiv, savunma, yazılım gibi tarım sektöründe de dünyada ciddi bir tekelleşme yaşandığını ortaya koyuyor. Bu somut tehlike Türkiye’nin kapısını da çalmış durumda
24.11.2020 22:15:00





RECEP BAHAR / DETAY HABER
Dünyada tarım denilince akla 'buğday, mısır, soya, şeker pancarı ya da kamışı, çay, kahve, kakao, manyok, palmiye, ayçiçeği, pamuk, tütün, pirinç, hububat' gibi temel gıda ürünleri gelir. Özellikle milyarlarca insanın temel gıdasını oluşturan buğday, mısır, pirinç ve soya çok stratejik ürünlerdir. Türkiye maalesef bu temel ürünlerin hepsinde ithalatçı ülke konumunda... Örneğin ülkemiz 2008-2018 döneminde tam 14.8 milyar dolar dövizi pamuk ithalatı için harcadı! Her yıl buğday, arpa, soya, tütün, ayçiçeği vesaire ithalatı için 12 milyar dolar dövizimiz yurtdışına gidiyor.
Eşitsizliği daniskası
Ancak dünya genelinde başka vahim bir tablo yaşanıyor. Dünyada ilaç, elektronik, otomotiv gibi kritik sektörlerde az sayıda dev oyuncu bulunuyor. Ancak yapılan bir araştırma yoksul kesimin ekmek kapısı tarımda da durumun farklı olmadığını ortaya koydu. İngiliz yardım kuruluşu Oxfam ile World Inequality Lab'ın (Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı) ortaklaşa gerçekleştirdiği araştırmaya göre, dünyadaki tarım alanlarının, çiftliklerin ve meyve bahçelerinin yüzde 70'i yüzde 1'in elinde! Eşitsizliğin bu kadarına pes doğrusu!
Ne zaman başladı?
Araştırmayı gerçekleştiren uzmanlar tarım alanlarının belli ellerde toplama sürecinin neoliberal ekonomi politikalarının uygulanmaya başlandığı 1980'lerde yaygınlaştığını ortaya koydu. Dev şirketler bir taraftan doğrudan tarım alanları ve çiftlikleri satın alırken, öte yandan sözleşmeli tarım yöntemiyle çiftçilerin dizginlerini ellerinde tutuyor. Sözleşmeli tarım uygulamaları Türkiye'de de mevcut. Bu tarz yöntemler bir taraftan pazar bulma sıkıntısından kurtulan çiftçiye kolaylık sağlarken, öte yandan şirketin çiftçiler üzerinde tahakküm kurmasına yol açıyor. Buğday, şeker, soya, mısır, kahve gibi tarım ürünlerinin emtia olarak değerlendirilmesi, borsalardaki hisse senetleri gibi masa başında alınıp satılması da dev şirketlerin sektöre girmesini teşvik etti. Geçmişte bu tarz ürünlerin fiyatları rekolteye göre değişiklik gösteriyordu. Oysa şimdi spekülasyona göre de fiyatlar iniyor ya da yükseliyor!
Latin Amerika bitik
Dev şirketlerin tarım alanlarını ele geçirdiği coğrafyanın başında Latin Amerika geliyor. Soya, mısır, muz ve kahve diyarı Latin Amerika'da halkın en yoksul yüzde 50'lik kesiminin elinde tarım arazilerinin sadece yüzde 1'i mevcut! Yarı komünist Çin ile tam komünist Vietnam ise dev şirketlerin tarımı ele geçirmesine imkân tanımıyor.
Asya ve Afrika'da ise tarımsal araziler çiftçilerin yanı sıra küçük kuruluşların elinde...
Dünya genelinde çiftliklerin yüzde 80-90'ı ailelerin ya da küçük işletmelerin elinde ancak bunların kapladığı alan toplam tarım arazileri içinde devede kulak kalıyor. Dahası dev şirketler tarım alanlarını kapatmaya devam ediyor.
ABD ve Avrupa dev şirketlerin at oynattığı ana bölgeler... Bu iki kıtada tarım alanları dev şirketlerin elinde. Dahası ABD ve Avrupa'da bireysel çiftçiler de perakendecilerle, dev holdinglerle ya da yatırım fonlarıyla yaptıkları sıkı sözleşmeler altında çalışıyor.
Sosyal sorunlara da yol açıyor
Bu tür finansal sözleşmeler gelişmekte olan ülkelerde de yaygınlaşmaya başladı. Uzmanlara göre her daim yüksek kâr hırsına esir düşmüş kapitalist şirketler, böylece toprağın kalitesinin bozulmasına, su kaynaklarının aşırı kullanımına ve ormansızlaştırmaya yol açıyor! Bu durum yoksulluk, göç, çatışma ve hayvan kaynaklı hastalıkların yaygınlaşması gibi sosyal sorunlara davetiye çıkarıyor.
Türkiye için risk var mı?
Türkiye'de tarımda faaliyet gösteren dev şirketler henüz ortaya çıkmadı. Bunda Ukrayna, ABD, Rusya, Brezilya ve Arjantin gibi devasa yekpare tarım alanlarına sahip olmayışımız etkili oluyor. Ülkemizde kısmen Antalya, Çukurova ile Şanlıurfa'da orta ölçekli tarım işletmeleri bulunuyor. Bazı yabancı şirketlerin bu illerden tarım alanı aldığı öteden beri biliniyor. Sözleşmeli tarım Türkiye'de de yaygınlaşıyor. Bu tarz sözleşmelerin çiftçileri rehin almaması için devletin gözünün açık olması gerekiyor. Zira tarım sektörü, gıda güvenliği açısından devletin son derece aktif olması gereken bir alan. Ülkemizde en büyük sorun şimdilik aracılardan kaynaklanıyor. Bu sorun çözülemediği için tarlada 1 TL'ye satılan ürünü pazarda 4 TL'ye almaya devam ediyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.