Adliye önünde…
Şehrin göbeğinde uzun namlulu silahlarla vuruşma…
Ölenler ve yaralananlar. Ardı arkası kesilmeyen şiddet olayları ortalığı kasıp kavuruyor.
Büyük kentlerimiz çete savaşlarının sahne aldığı mekâna dönüşmüş.
Çete devletin boşluğunda doğar. Hukuk devleti aksıyorsa, devlet otoritesi tavsamışsa mafyaya gün doğar. Mafya ve çetelerin kontrolünde olan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile oluşan muazzam kara paranın aklanması ve paylaşımındaki süreçte ortaya dökülen hesaplaşmalardır yaşananlar.
Devlet boşluğunun yanı sıra işin uluslararası boyutunu da görmezden gelemeyiz. Kontrgerilla türü örgütlenmeler, 2. Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda aşırı motive olmuş ve aşırı kışkırtılmış ülkelerde ortaya çıktı. Yunanistan, İtalya, Fransa, Almanya, Belçika gibi ülkelerde NATO örgütlenmesine paralel ve kuşkusuz NATO'dan daha güçlü bir "süper NATO" oluşturulmuştu.
Sınır ülkeler, Yunanistan ve İtalya 'komünizm tehlikesine' en açık ülkelerdi. İtalya'nın düşmesine yüksek ihtimal diye bakılıyordu ve böylece Sovyetler Birliği'nin Akdeniz'e açılacağı hesap ediliyordu. Türkiye ise zayıf sol hareketiyle denklemin ve tehlikenin dışındaydı. NATO'ya girmek için direndi. Sonunda, Yunanistan ile birlikte NATO'ya girmeyi başardı.
Komünizm ile mücadele için oluşturulan "süper NATO" Amerikalılar tarafından eğitilip yönlendirildi. Kimi zaman mafya ile işbirliğine kadar uzandı bu örgütün faaliyeti.
Örneğin İtalya'ya asker çıkarılmasında, mafya kendisine göz yumulması karşılığında her türlü hizmete hazırdı. ABD, mafyanın buradaki rolünün ne kadar önemli olduğunu İtalya'ya asker çıkarırken işbirliği yaptığı İtalyan mafyasından öğrendi. Bu silahlı, gözü kara ve devletimsi güç, kolay ikna ediliyor, hızlı bir şekilde mobilize oluyordu.
Böylece süper NATO için "kirli NATO" olmanın yolu da açılmış oldu.
Oluşan kayıtsız güç, kaydı olmayan yasalar oluşturmakta da gecikmedi.
Terör, dünya tarihinde ilk defa, devletin gücünü kullanan odakların kontrolünde uygulanıyordu.
İtalya'da Gladio ve P-2 örgütlenmeleri açığa çıkarıldığında süper NATO'nun süper işlerinin büyük kısmının terör eylemlerine girişmek ve bu eylemleri solcular yapıyormuş gibi göstermek olduğu anlaşıldı.
Öte yandan, Vatikan'ın da boylu boyunca içinde olduğu, bankaların, uluslararası tekellerin, popüler politikacıların, CIA ve ABD ordusunun kontrolünde güç odaklarının, işadamlarının, gazetecilerin içinde olduğu karanlık bir güç odağının izleri seziliyordu.
İtalya'nın en güçlü adamı Aldo Moro'ya kadar uzanan siyasal cinayetler işlenmiş, paravan sol örgütlerle eylemlere girişilmiş (Kızıl Tugaylar'ın sonradan Gladio'ya bağlı olduğu anlaşıldı) oluşturulan dehşet havasında siyasal iktidar garanti altına alınmıştı.
P-2 ve Gladio, bütün Avrupa'yı ve yakın çevre ülkelerini sarmış olan yepyeni bir örgütlenmenin laboratuvarıydı.
Türkiye, bu savaşın sıcaklığını ancak 1960'lı yılların sonunda hissetti. 12 Mart Muhtırası ile oluşan sıcak havada polis ve asker ile mafya arasında karmaşık bağlar kuruldu. Mafya bu ilişkiyi kendi çıkarı için kullanmak istedi.
Sözün özü: Sağlam ve boşluğu olmayan bir hukuk devleti karşısında çete türü örgütlenmeler barınamaz.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023