Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın Mart 2025'te yayımladığı "21. Yüzyılda Türkiye'nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği" kitabı, son yıllarda devletin bağımlılıkla mücadelede izlediği politikaları özetliyor. Kitapta, 11 bakanlığın koordinasyonunda oluşturulan Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu'nun başarılarından, farkındalık kampanyalarından ve toplumun her kesimini içine alan dev bir "seferberlikten" söz ediliyor.
Ancak bu rapor, sahadaki tabloyla karşılaştırıldığında kâğıt üzerindeki bir seferberlikten öteye gidememiş görünüyor.
RAKAMLAR AZALMIYOR, ARTIYOR
Resmî verilere göre, 2023 itibarıyla sadece yükseköğretim kurumlarında yürütülen kumar bağımlılığı farkındalık faaliyetleri %485 oranında arttı. Bu, yüzeyde bir başarı gibi görünse de, aslında bağımlılık riskinin patladığını gösteriyor.
Aynı yıl, internet bağımlılığıyla ilgili eğitim alan öğrenci sayısı 3,7 milyona ulaştı. Fakat dijital bağımlılık oranları azalmadı. Yani, "farkındalık" arttı ama "bağımlılık" da arttı.
Uyuşturucuya başlama yaşı ise hâlâ 15 yaşın altına düşmüş durumda. Türkiye ortalaması 18,9 yaş civarında seyrediyor. Özellikle Elazığ, Gaziantep, Diyarbakır gibi illerde ilk kullanım yaşı daha da erken.
CEZALANDIRICI SİSTEM, ÖNLEYİCİ YAKLAŞIMIN ÖNÜNDE
Cumhurbaşkanlığı programında tedavi merkezlerinin artırıldığı, AMATEM ve ÇAMATEM'lerin sayısının genişletildiği vurgulanıyor. Fakat aynı belgede yer alan istatistikler, denetimli serbestlik oranının %48'e çıktığını; yani bağımlı bireylerin neredeyse yarısının adli yönlendirmeyle sisteme dahil edildiğini gösteriyor.
Bu oran, önleme politikalarının yetersizliğini açıkça ortaya koyuyor. Çünkü kendi isteğiyle tedaviye başvuranların oranı %42'de kalmış.
Bağımlı birey "suçlu" olarak görülmeye devam ettikçe, bu kısır döngüden çıkmak mümkün değil.
YENİ TEHDİT: DAVRANIŞSAL BAĞIMLILIKLAR
Cumhurbaşkanlığı kitabı, sadece kimyasal maddeleri değil; kumar, bahis, dijital oyun ve sosyal medya bağımlılığını da ulusal öncelik alanı olarak tanımlıyor. Ancak bu alanlardaki veriler, davranışsal bağımlılığın kimyasal bağımlılıkla yarışır seviyeye geldiğini gösteriyor.
Gençlerin zamanının büyük kısmı artık çevrim içi platformlarda geçiyor. Bu platformlarda sanal bahis ve oyun ekonomisiyle, birey farkında olmadan "kumar kültürünün" içine çekiliyor.
SORUNUN KÖKENİ: SOSYOEKONOMİK ÇÖKÜŞ
Bağımlılık bir tercihten ziyade bir sonuçtur.
İşsizlik, yoksulluk, aile içi çözülme ve değersizlik duygusu gençleri bu çıkmazın içine itiyor. Cumhurbaşkanlığı'nın raporlarında ekonomiyle bağımlılık arasında neredeyse hiç bağlantı kurulmamış.
Oysa 50'nin üzerinde akademik çalışmada ekonomik krizlerle birlikte uyuşturucu ve alkol tüketiminin arttığı kanıtlanmış durumda. Yoksul aileler çocuklarına sahip çıkamıyor, sistem onları sokağa teslim ediyor.
Ekonomi, yalnızca cebimizi değil, evimizin direncini de belirliyor.
GERÇEK MÜCADELE SAHADA BAŞLAR
Bugün Türkiye'de bağımlılıkla mücadele; afiş, seminer ve rapor düzeyinde yürütülüyor. Ancak sahada bir ruh eksikliği var.
Bu noktada Bağımsız Türkiye Partisi'nin başlattığı "Geleceği Savunmak" programları, bir alternatif değil; gerçek bir modeldir. Çünkü bu mücadele yalnızca sağlık politikası değil, millî varlık meselesidir.
BTP, Türkiye'nin 40'tan fazla ilinde düzenlediği panellerle hem gençlere hem ailelere ulaşarak bağımlılığın "nedenini" anlatıyor: amaçsızlık, değersizlik ve toplumsal yalnızlık.
SONUÇ: KÂĞITTAKİ PLAN YETMEZ, SAHADA DİRENİŞ GEREK
Bugün elimizde milyonlarca liralık bütçeler, kalın raporlar, birbirini tekrar eden eylem planları var.
Ama genç hâlâ yalnız, aile hâlâ çaresiz, toplum hâlâ savunmasız.
Bir ülke, bağımlılığı yalnızca "kolluk kuvveti" ile değil, değer kuvvetiyle yenebilir.
Bağımlılıkla mücadele, bir kurumun değil; bir milletin vicdan seferberliğidir.
Ve bu mücadelede en büyük eksik, samimiyettir.
Ancak bu rapor, sahadaki tabloyla karşılaştırıldığında kâğıt üzerindeki bir seferberlikten öteye gidememiş görünüyor.
RAKAMLAR AZALMIYOR, ARTIYOR
Resmî verilere göre, 2023 itibarıyla sadece yükseköğretim kurumlarında yürütülen kumar bağımlılığı farkındalık faaliyetleri %485 oranında arttı. Bu, yüzeyde bir başarı gibi görünse de, aslında bağımlılık riskinin patladığını gösteriyor.
Aynı yıl, internet bağımlılığıyla ilgili eğitim alan öğrenci sayısı 3,7 milyona ulaştı. Fakat dijital bağımlılık oranları azalmadı. Yani, "farkındalık" arttı ama "bağımlılık" da arttı.
Uyuşturucuya başlama yaşı ise hâlâ 15 yaşın altına düşmüş durumda. Türkiye ortalaması 18,9 yaş civarında seyrediyor. Özellikle Elazığ, Gaziantep, Diyarbakır gibi illerde ilk kullanım yaşı daha da erken.
CEZALANDIRICI SİSTEM, ÖNLEYİCİ YAKLAŞIMIN ÖNÜNDE
Cumhurbaşkanlığı programında tedavi merkezlerinin artırıldığı, AMATEM ve ÇAMATEM'lerin sayısının genişletildiği vurgulanıyor. Fakat aynı belgede yer alan istatistikler, denetimli serbestlik oranının %48'e çıktığını; yani bağımlı bireylerin neredeyse yarısının adli yönlendirmeyle sisteme dahil edildiğini gösteriyor.
Bu oran, önleme politikalarının yetersizliğini açıkça ortaya koyuyor. Çünkü kendi isteğiyle tedaviye başvuranların oranı %42'de kalmış.
Bağımlı birey "suçlu" olarak görülmeye devam ettikçe, bu kısır döngüden çıkmak mümkün değil.
YENİ TEHDİT: DAVRANIŞSAL BAĞIMLILIKLAR
Cumhurbaşkanlığı kitabı, sadece kimyasal maddeleri değil; kumar, bahis, dijital oyun ve sosyal medya bağımlılığını da ulusal öncelik alanı olarak tanımlıyor. Ancak bu alanlardaki veriler, davranışsal bağımlılığın kimyasal bağımlılıkla yarışır seviyeye geldiğini gösteriyor.
Gençlerin zamanının büyük kısmı artık çevrim içi platformlarda geçiyor. Bu platformlarda sanal bahis ve oyun ekonomisiyle, birey farkında olmadan "kumar kültürünün" içine çekiliyor.
SORUNUN KÖKENİ: SOSYOEKONOMİK ÇÖKÜŞ
Bağımlılık bir tercihten ziyade bir sonuçtur.
İşsizlik, yoksulluk, aile içi çözülme ve değersizlik duygusu gençleri bu çıkmazın içine itiyor. Cumhurbaşkanlığı'nın raporlarında ekonomiyle bağımlılık arasında neredeyse hiç bağlantı kurulmamış.
Oysa 50'nin üzerinde akademik çalışmada ekonomik krizlerle birlikte uyuşturucu ve alkol tüketiminin arttığı kanıtlanmış durumda. Yoksul aileler çocuklarına sahip çıkamıyor, sistem onları sokağa teslim ediyor.
Ekonomi, yalnızca cebimizi değil, evimizin direncini de belirliyor.
GERÇEK MÜCADELE SAHADA BAŞLAR
Bugün Türkiye'de bağımlılıkla mücadele; afiş, seminer ve rapor düzeyinde yürütülüyor. Ancak sahada bir ruh eksikliği var.
Bu noktada Bağımsız Türkiye Partisi'nin başlattığı "Geleceği Savunmak" programları, bir alternatif değil; gerçek bir modeldir. Çünkü bu mücadele yalnızca sağlık politikası değil, millî varlık meselesidir.
BTP, Türkiye'nin 40'tan fazla ilinde düzenlediği panellerle hem gençlere hem ailelere ulaşarak bağımlılığın "nedenini" anlatıyor: amaçsızlık, değersizlik ve toplumsal yalnızlık.
SONUÇ: KÂĞITTAKİ PLAN YETMEZ, SAHADA DİRENİŞ GEREK
Bugün elimizde milyonlarca liralık bütçeler, kalın raporlar, birbirini tekrar eden eylem planları var.
Ama genç hâlâ yalnız, aile hâlâ çaresiz, toplum hâlâ savunmasız.
Bir ülke, bağımlılığı yalnızca "kolluk kuvveti" ile değil, değer kuvvetiyle yenebilir.
Bağımlılıkla mücadele, bir kurumun değil; bir milletin vicdan seferberliğidir.
Ve bu mücadelede en büyük eksik, samimiyettir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Bağımlılıkla mücadele programı: Kâğıt üzerinde bir seferberlik / 04.11.2025
- Cumhuriyet yaşar çünkü milleti yaşıyor / 03.11.2025
- Elazığ’ın ruhu, merhametin gücü: Hamza Baba’dan bugüne “Geleceği Savunmak” / 02.11.2025
- Cumhuriyet’in hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı / 01.11.2025
- Cumhuriyet’in iktisadî zihniyeti üzerine bir yanılgı / 31.10.2025
- Atatürk neden Cumhuriyet’i kurdu? / 30.10.2025
- Bağımlılık yeni silah: Gayesiz bir nesil üzerinden kurgulanan dünya düzeni / 29.10.2025
- Eğitimin üç ayağı: Aile, okul ve medya / 20.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025
- Cumhuriyet yaşar çünkü milleti yaşıyor / 03.11.2025
- Elazığ’ın ruhu, merhametin gücü: Hamza Baba’dan bugüne “Geleceği Savunmak” / 02.11.2025
- Cumhuriyet’in hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı / 01.11.2025
- Cumhuriyet’in iktisadî zihniyeti üzerine bir yanılgı / 31.10.2025
- Atatürk neden Cumhuriyet’i kurdu? / 30.10.2025
- Bağımlılık yeni silah: Gayesiz bir nesil üzerinden kurgulanan dünya düzeni / 29.10.2025
- Eğitimin üç ayağı: Aile, okul ve medya / 20.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025












 

































































