En büyük sorunlarımızdan biri, belki de birincisi, kendi kültür ve medeniyetimize uygun kurumlar kuramamak, kurulmuş olanları uyarlayamamaktır. Bu hükme, en üst kurum olan devlet de dâhildir. İslâm toplumları, Batı tipi devletler kurduklarından devlet-millet kaynaşmasını gerçekleştirememişler. Sürekli devlet-millet çatışması yaşamak zorunda kalmış ve devletleri yeniden yapılandırma arayışları hiç bitmemiştir.Kuruluş felsefesinden uzaklaştığı için, Türkiye de, bu arayış kervanına katılmıştır. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin kültür ve medeniyeti üzerine kurulmuştu. Bir başka ifade ile temelleri çok sağlam atılmıştı. Ama ne yazık ki, sonradan bu temellerle oynanmış, Batı devletlerini taklit etmek gibi yanlış bir yol seçilmiştir. O yolun seçilişiyle birlikte Türkiye’de de devlet-millet çatışması baş gösterdi. Devleti idare edenler, millete potansiyel suçlu ve devlet düşmanı gözüyle bakmaya başladı. Bu bakış tarzı, tabii olarak devletin icraatlarına da yansıdı. O icraatlar milleti, devleti idare edenlere karşı güvensizliğe, endişe ve huzursuzluğa sevk etti. Onun içindir ki, devlet-millet kaynaşmasını gerçekleştirmek, en önemli ve öncelikli işimizdir. Böyle olmasına rağmen, Türkiye’yi idare edenler, bu uğurda hiçbir gayret sarf etmiyor. Tam aksine, yine Batı’yı taklit ediyor ve dahası diğer İslâm toplumlarına da aynı yönde telkinde bulunuyorlar. Batılılar da Türkiye’yi, örnek gösteriyor ve bütün İslâm toplumlarını, onun gibi davranmaya zorluyorlar. Bu, Müslümanları dünya siyasetinde etkisiz duruma getirme oyunudur. Müslümanlar, sömürüden, kan ve gözyaşından kurtulmak, uluslararası siyasette aktif rol almak istiyorlarsa, mutlaka kültür ve medeniyetlerine uygun yeni bir devlet modeli geliştirmelidirler. Aksi halde Müslümanlar, Batılıların tanımladığı “yarı devlet” modeliyle yaşamaya mahkûm kalacaklardır.Batılılar, devlet modeli üzerinde sürekli oynuyorlar. Sömürüye engel olmayan, ona imkân sağlayan en uygun devlet modelini bulmak için kafa yoruyorlar. Dünya Bankası, 1997 yılında “Değişen Dünyada Devlet” başlıklı bir rapor hazırladı. O raporda, “vatandaşlık” kavramından vazgeçilmesi, yerine “kamu hizmetlerini tüketen tüketici” kavramının konulması teklif edilmiştir. Böyle bir değişiklik haliyle devlet yapı ve anlayışının da bütünüyle değişmesi demektir. Dünya Bankası, devlet için de ilkönce “piyasa dostu devlet” kavramını üretti. Bu kavramla tanımlanan devlet, piyasaya müdahale edebilen, ama onu piyasanın lehinde yapan devletti. Daha sonra o da yeterli görülmedi. Piyasaya tabi olmayı ifade eden “piyasa için devlet” kavramı ortaya atıldı. Bu kavramla, devletin piyasaya değil, piyasanın devlete egemen olması amaçlanmaktadır. Böyle bir devletin adı “yarı sömürge devlet”ten başka bir şey olamaz. Öyle ya, ekonomisine egemen olmayan devletin adı başka ne olabilir ki? Maalesef, hükümetimiz de, bu anlayışla hareket ediyor ve devletimizi yarı sömürge devlet durumuna hızla sürüklüyor. Peki, bunu neden yapıyor? Çaresiz ve çözümsüz mü? Hayır, bin kere hayır. Çare de, çözüm de Prof. Dr. Haydar Baş tarafından teorik olarak ortaya konulmuştur. Kültür ve medeniyetimize uygun ekonomik model arınıyorsa, o var: “Milli Ekonomi Modeli” elimizde. Onun nasıl uygulanacağı bilinmiyorsa o da hazır: “Sosyal Devlet-Milli Devlet” tezi pusula gibi önümüzde. Geriye sadece bunları uygulamak kalıyor. Her ikisi birlikte uygulandığında, devlet-millet kaynaşması kendiliğinden oluşur. Bunun önünde tek engel, hükümetin azmi ve iradesidir. Onu aşma görevi de milletindir. Millet bunu demokratik ve hukuk yoluyla aşmıyorsa, o da hükümet kadar, belki ondan da daha çok sorumludur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018