Devleti ve milleti yaşatmanın adresi: BTP

Kapitalizmin ve bunun siyasi açılımı olan küreselleşmenin ülkelere empoze ettiği en temel konulardan birisi "küçültülmüş devlet" anlayışıdır. 

Esasen küçültülmüş devletten kasıtları, devletin milletine hizmet ettiği sahalarda küçülmektir. İş, küresel sermaye gruplarının verdikleri borçların vergiler yoluyla milletten tahsilatına geldiğinde güçlü ve şahin bir devlet anlayışı talep ederler. 

Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'ni parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), devletin milleti adına, milletine hizmet etmek için güçlü olmasından yana bir duruş ortaya koyuyor. 

Milletinin her bir ferdinin doğumundan vefatına kadar yanında olan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, vatandaşlarına kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği ortamı sağlayabilen güçlü ve baba devlet anlayışı BTP'nin olmazsa olmazıdır. 

Bir devletin güçlü olabilmesi için şüphesiz, devletin devlet olmasından kaynaklanan haklarını devreye koyması gerekmektedir. Ekonomik bağımsızlığı olmayan devletlerin güçlü olabilmesi mümkün değildir. 

Milletin emek ve üretimi karşılığı senyoraj yoluyla gerçek milli paranın basılması, yer altı ve yer üstü kaynaklarının millet yararına işletilmesi bir devleti güçlü kılacak olan temel adımlardır. 

Devlet elde ettiği bu gelirle; vatandaşlarını hem üretim hem de tüketim anlamında destekler, kabiliyetlerin ön plana çıkmasını sağlar, vatandaşlarına barınma, ısınma, eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim, güvenlik, adalet gibi tüm hizmetleri olması gerektiği şekilde sağlar. 

"Milleti yaşat ki devlet yaşasın" anlayışı ancak güçlü devlet anlayışıyla gerçekleşebilir. 

Güçlü devlet, aynı zamanda güçlü ordu demektir, vatanın ve milletin güvenliği ancak güçlü devletle sağlanabilir. 

Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet Milli Devlet tezine ifade ettiği Milli Devlet anlayışı da BTP'nin yol haritası olacaktır. 

Ülkemizde mevcut uygulanan ekonomi anlayışında, "hard currency" yani "rezerv para" olarak kabul edilen ABD dolarının karşılığı para basılmaktadır. Ülkelerin, başka ülkelerin para birimleri karşılığı kendi parasını basması, bağımsızlığın önündeki en büyük engeldir. Bu tarz finansal yaklaşımlar, devletin ve milletin borç batağına sürüklenmesine, sahip olunan kurumların, kaynakların ve toprakların elden çıkmasına neden olur. 

Para vücutta dolaşan kan gibidir. Nasıl kan yetersiz olduğunda organlar sağlıklı çalışmazsa, bir ülkede yeterli miktarda piyasada dolaşmazsa ülke ekonomisi de sağlıklı işlemez. 

Bugün ülkemizde emisyon hacmi, yani piyasada dolaşan yerli para, milli gelirin yüzde 4'ü kadardır. Yani para yok denecek kadar azdır. 

Para olmadığı için üretim ve tüketim için ihtiyaç duyulan para, bankalar yoluyla faizle kaydi para olarak temin edilmektedir. 

Ülkemizde paraya ulaşım hem maliyetlidir, hem de oldukça zordur. 

BTP iktidarında Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde tanımlanan "Milli Para" projesi hayata geçirilecektir. Milli Para; emek ve üretimin (gayri safi milli hasıla) ve kaynaklar karşılığı basılan paradır. Buna devletin senyoraj geliri denir. 

Milli Para, en güçlü paradır, çünkü milletin alın teri ve o millete ait olan kaynaklar karşılığı basılır. BTP iktidarında devlet tarafından maliyetsiz üretilen Milli Para, yine maliyetsiz olarak piyasaya sürülecektir. Devlet yatırımlarını bu para ile yapacak, bu para üreticiye proje mukabili sıfır faizle, tüketiciye de sosyal devlet projeleri kapsamında verilecektir.

"Para basma enflasyon olur" iddiası, para satan küresel sermaye sahiplerinin, para satmak için uydurdukları bir yalandır. "Para basma ki ben sana faizle ve tavizle satayım" anlamı taşımaktadır. 

Asıl para basmayınca enflasyon olur. Çünkü size para satanlar hem bunu faiz geliriyle satarlar, hem sizin adınıza senyoraj gelirini kullanırlar, hem de bu parayı size vermek için siyasi, ekonomik birçok taviz önünüze koyarlar. Örneğin madenlerinizi, enerji kaynaklarınızı, kârlı kamu kuruluşlarınızı talep ederler. 

Türkiye olarak yıllardır biz bu anlayışla yönetildiğimiz için gerek hammadde, gerekse enerji konusunda ithalata mahkum hale geldik. 

Para borç, hammadde ve enerji de ithal olunca, maliyet enflasyonuna maruz kaldık. 

Ülkemizdeki enflasyon talepten kaynaklanan bir enflasyon değil, maliyet enflasyonudur. BTP iktidarında maliyetsiz para, yerli hammadde ve yerli enerji ile maliyetler aşağıya çekilecek, sosyal devlet projeleriyle canlanan tüketim, yerli üretim ile temin edilecektir. 

Üretim-tüketim dengesi devletin koordinasyonu ile temin edileceği için enflasyon diye bir sorun kalmayacaktır.

Türkiye, siyasilerin dışarıya olan bağımlılıkları sebebiyle yıllardır senyoraj ve maden gelirlerini kullanamıyor, kârlı kamu kuruluşlarını da değerinin çok altında elinden çıkardı; bunun neticesinde devletin gelir kalemleri olarak sadece vergiler, cezalar ve harçlar kaldı. 

Bir devletin bütçesi sadece vergilerle dönemeyeceği için, Türkiye her yıl bütçe açığı vermektedir ve bu açık her yıl artmaktadır. 

"Sürdürülebilir borçlanma" anlayışı, bütçenin aslan payının faiz ödemelerine gitmesine neden olmaktadır. 

Devletin asli gelirleri olan senyoraj ve maden gelirlerini devreye koyması, devletin bütçesini son derece güçlü hale getirecektir. 

Bu gelir kalemlerini millet için devreye koyan Milli Ekonomi Modeli'nin uygulandığı bir Türkiye'de bir daha bütçe açığı diye bir sorun kalmayacaktır.