Her çağın hayat akışının kendine has bir ritmi vardır, ancak bu durum insani değerlere, insan olmaya zarar vermemeli. Bundan yüz yıl önceki ritimle günümüzün hayat ritminin aynı olduğunu söyleyemeyiz. Bu durumu, yapılan dinlenilen müziklerden bile anlamamız mümkün.
Her dönemin ritim algısı farklı. Bundan yüz yıl önce kağnı teknolojisinin hâkim olduğu çağın hızı, adeta o teknolojinin yaşama yansıması şeklindeydi. Günümüzde de sesten hızlı giden ulaşım araçlarının, iletişim araçlarının olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bu teknolojiye bağlı olarak hayat ritmimiz çok hızlı. Ancak şunu da söylememiz gerekiyor ki, yüksek hızlar insanların algısını köreltiyor, öldürüyor.
Mesela, çok hızlı bir tren yolculuğunda insan çevresini, geçtiği yerlerin güzelliklerini, ormanlarını, ırmaklarını, çiçeklerini algılamakta zorlanır. Aynı şekilde başını cep telefonundan kaldırmayan insan çevresinde olup bitenden habersiz, kopuk bir şekilde yaşıyor. Günümüz insanı olarak Teknolojinin bu baş döndürücü gelişmesi ve geleneksel iletişim araçlarında yaşanan dijital devrim ile bu durumu dibine kadar yaşıyoruz.
Bu hızlı dönüşüm toplumsal ve kültürel hayatımızda köklü değişikliklere neden oluyor. 21. yy. insanının hayatında yeni bir dönem başlatan internet bu değişimin adeta tuzu biberi oldu. Erişiminin bu denli kolay ve hızlı olması Toplumları da hiçbir çağda olmadığı kadar hızlı bir şekilde değiştirmekte ve dönüştürmektedir. Bu durum insanlık için yeni bir dönem.
İnsanların günlük yaşamında internet neredeyse A'dan Z'ye her türlü ihtiyaca cevap verdiği için büyük bir yer tutmakta, bunun sonucu olarak da internet kültürüyle büyüyen ve yetişen bireyler kendilerini sorgusuz bir şekilde sanal hayatın içerisine bırakmaktadır.
İnteraktif bir biçimde insanların hayatını çevreleyen bu sanal âlemin merkezinde ise sosyal paylaşım siteleri var. Kullanıcı sayısı milyonları aşan sosyal ağlar bu sanal âlemde avını yakalamak için tuzak kuran bir avcı gibi beklemekte. Bu sosyal ağların en önemli hedef kitleleri ise gençlik. Bir avcı gibi kurdukları tuzaklara koydukları yem ise daha çok gençlerimizin, genelde ise tüm insanlarımızın zaafları. Mahremiyetin en çok zedelendiği alanlarda bu milyonlarca takipçisi olan sosyal ağlar, sosyal medya insanlara gerçek hayatta sahip olamadıkları sanal bir özgüven ve sanal bir özgürlük veriyor. Herhangi bir denetlemeye tabi olmadan bir insanın fikirlerini, durumlarını kendi istediği şekilde ve tercih ettiği ortamda paylaşması kişiye büyük bir özgürlük hissi veriyor. Bu paylaşımların, diğer sosyal medya kullanıcıları tarafından fark edilmesi, yorumlanması gibi imkânlar sosyal medyaya interaktif bir özellik kazandırıyor.
(Devam edecek…)
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Merhamet, hürmet, muhabbet / 28.08.2023
- Aslında çifte kıble olmaz / 25.08.2023