"Türküm. Doğruyum. Çalışkanım. Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak; Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.Varlığım Türk varlığına armağan olsun.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE?"Yarım imamın dinden, yarı hekimin candan edeceğini; duymayan yoktur, bilmeyen de...Ama dikkat edersek insanoğlu en çok bildiği konularda yanılmaktadır! Hani; "Çok bilen, çok yanılır." diye bir de atasözümüz var ya!Elbette tereciye tere satmak gibi bir ukalâlığımız olmadı, olmaz da!Ama; "Küfrün karşısında susmak, dilsiz şeytanlıktır" buyuran Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) öğretisini; taklit eder gibi yapanların, mürâilerin, dinci dublörlerin ve imancı suflörlerin gözlerine, gözlerine sokmak ta, -zannederim- Cihat mertebesindedir!Biliyor veya bildiğimizi zannediyoruz ki;Îman: Hz. Peygamber'in kendisine vahiy yolu ile getirdiklerinin hepsine inanmak, kalb ile tasdik etmek ve dille de ikrar etmektir. Yani açıkça, işitilecek şekilde söylemektir.Küfr: Hz. Peygamber'in (s.a.v.) insanlığa tebliğ ettiği, vahiy yoluyla kendisine gelenlerin tamamını veya bir kısmını inkâr etmek, bunu da dille ikrâr etmektir. Yani söylemektir.İnancımıza göre; meleklerin işi, ".. hamd ile Allah'ı tesbîh ve takdis etmek" değil midir? Yani melekler; her an Allah'a hamd ederek O'nu tesbih edip, O'nu kutsayıp yüceltmekle görevli değiller mi?Îman, dille ikrâr edilmeden, yani açıkça söylenmeden belli olur mu?İslâm tarihinden okuduklarımızdan, din âlimlerinden, camilerde imam efendilerden dinleyerek ezberlediğimiz ve ezberlediğimiz için de artık farkında olamadığımız sahâbînin kahramanlık öyküleri; güçlü-kuvvetli bir müşrîkin veya kâfirin canını kurtarabilmek için Kelime-i Şehâdeti ikrâr etmesiyle bitmez mi hep?Evet! Adı kendine yük, soyadı kendinden defalarca büyük; ikindi güneşini arkasına alarak gölgesinin boyundan kendini dev zanneden, ifâde özürlü, yabancı dili Türkçe olan Hüseyin Çelik adlı kibir ehli! Evet! İnsan; her gün, hem de sayısız kere, hatta her soluk ve nefesinde; "Şehâdet ederim ki Allah'tan başka tapılacak yoktur ve şehâdet ederim ki Muhammed de O'nun kulu ve Resûlüdür" diye ikrâr etmek, yani kalbiyle inanıp onayladığını, diliyle ikrâr etmek, söylemek zorundadır! Bunu yapmazsa, Müslüman değildir!Namazda gözü olan Müslümanın, kulağı ezanda olmak zorundadır!Müslüman; gün de beş kere ve toplam 17 kere farz olarak, yani Allah'ın Peygamber vasıtasıyla yapılmasını şart koştuğu için îmanını kalbiyle tasdik ettiğini Allah'a, diliyle de kendi kendisine ikrâra mecbûrdur!Yani; daha açık bir ifade ile veya senin bile anlayabileceğin bir durulukta, tevil yolu asla olmayan bir şekilde, diyebiliriz ki Hüseyin Çelik; kim olursa olsun diliyle Kelime-i Şehâdeti ikrar eden birinin Müslümanlığına inanmak mecbûriyetindeyiz ama kalbinden tasdik edip etmediğini sorgulayamaz, takvâsını yargılayamayız! Çünkü Allah; "Ne biliyorsun? Kalbine mi girdin?" diye bütün zamanların en muhteşem uyarısını yapmıştır biliyoruz!Ağaç kurdu gibi; omurgasızca, nâmertçe, yumuşakça içten içten oyduğunuz, çürütmeğe çalıştığınız Türk Milleti adlı cesâmetli gövdemiz; Allah ile aldatıcılığınıza rağmen Kelime-i Şehâdetle îmanını takdis ve tesbih eden rûhumuza sizin gibilerin gücü yetmez!Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i Besmele ile açar açmaz karşıma çıkan; "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey mü'mînler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selam verin" (Ahzâb-56) ayetten ve bu meâlde sayısız âyetten anlıyor ve biliyoruz ki Allah (c.c.) ve melekleri bile dîni teliğ ve îmanı ikrar ettirmekle görevli Peygamberimize destek vermek, O'nun şânını yüceltmek için çok salevât getirirler!Allah'ın ve meleklerinin bile çok salevât getirerek şânını yüceltip, destek verdiği Hz. Peygamberimize kalbimizle onayladığımız imanımızı, dilimizle de ikrâr ederek sadâkatimizi, muhabbetimizi belirtiyoruz, belirteceğiz; patlasanız da, çatlasanız da!Dille ikrârın önemini bilerek ve bu bildiklerimizin doğrultusunda:Allah'ın beni Türk yaratışına, Türkçe lisanımla donatışına sadâkat ve memnûniyetimi belirterek ve sizin inâdınıza; Türk'üm elhamdülillâh...Sizin inadınıza! Sizin ödünüzü koparmak kastıyla ve övünerek "Doğruyum" şükürler olsun...Sizin inadınıza! Mızrakça gözünüze batmak hayâl ve hevesimle; "Varlığım Türk varlığına armağan olsun!"Hey Allah ile aldatıcılar!Sizin inadınıza, aslında inadınızdan daha çok, huzûrunuzu kaçırmak için, bize yaptığınız kötülüklere misliyle mukabele etmek şeklinde Allah'ın tanıdığı hakkımızı kullanarak; "Ne mutlu Türk'üm diyene!" Anladınız mı?Anladın mı Hüseyin Çelik?Anlamadıysan, İleri Demokratlıkta yol arkadaşınız, paket ortağınız Sırrı Süreyya Önder'den rica edersen sana tercümanlık eder! Çünkü onun ana dili Türkçe'dir ve ana dili ile rüya görüp, hayal kurar! Bizim ne dediğimizi, bizim Türk'çe öfkemizi o, tevilsiz anlar ve sana da anlatır tamam mı."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN!" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017