Dün seçmeli dersti, bugün...

Daha dün "seçmeli ders" adı altında kelimelere takla attırıp çeşitli ayak oyunlarıyla okullara "papaz" sokmak isteyen zihniyet, bugün aynı mantıkla öğrencileri kiliselere ve havralara sokmak istemekte. Şöyle ki; Önceden mecburi olan fakat sonra sonra seçmeliye çevrilen, yani öğrencilerin inisiyatifine bırakılan "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersi, hatırlarsanız bundan birkaç sene evvel çeşitli laf cambazlıklarıyla aynı isim altında ama farklı bir muhteviyatla tekrardan öğrencilerin önüne getirilmeye çalışılmıştı. İlk etapta din dersini alıp almama konusunda özgür bırakılan öğrenciler, daha sonradan istedikleri dinin dersini alma seçeneğiyle karşı karşıya bırakılmak istenmişti. Uygulamaya konulmak istenilen projeyle öğrenciler istedikleri dinin dersine girip papaz ve hahamlardan ders alabilecekti. Her ne hikmetse bu iki olayın adı da seçmeli dersti. Dahi tekrarlarsak, 2. seçmeli ders uygulamasıyla "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersine giren bir öğrenci, önüne koyulan dinlerden bir tanesini seçip onun öğrenimini görebilecekti. Projedeki ana gaye buydu.Tabi böyle olunca, Hıristiyanlığı seçen Papazdan, Yahudiliği seçen hahamdan ders alabilecek, nihayetinde papaz ve hahamlar -bazılarının planladığı gibi- taa ilköğretim okullarına kadar girmiş olacaktı. "Seçmeli ders"in muhteviyatını değiştirerek aynı isim altında öğrencilerin önüne koymaya çalışan bu zihniyet tutmadı ama maalesef diğer dinler de çocuklarımızın din kitaplarında ancak bir misyonerin anlatabileceği nitelikte okutulmaya çalışıldı ve bu dinlere de İslamiyetle aynı statüde, aynı ebatta yer verilerek dizayn edilmiş din kitaplarıyla maalesef başarılı olundu. ***Bugüne gelirsek, din derslerinden uygulamayı kaldıran, onun da ötesinde bir gencin namaz kılması için gerekli olan sureleri dahi din kitabından çıkarılmasına razı olan hükümet yetkilileri, yeni TCK'ya göre uygulamalı eğitimi daha rahat gerçekleştirmek -yani namaz ve abdest gibi konuların daha rahat öğretilmesini sağlamak- için öğrencileri camilere taşıyacakmış. Hani o kendisini eleştirdikleri için hükümet tarafından 1 yıl hapis cezasına çarptırılan hocaların imamlık yaptıkları camilere. Hani o, sabahtan yatsıya Kur'an'ın okunup da, cemaatine öğrettikleri bir harf için 3 sene hapse laik görülen hocaların bulundukları camilere."Öğrencileri camiye girmesinin eleştirilecek nesi var" diyenlerin seslerini duyar gibiyim kulaklarımda ama hükümetin bunca samimiyetsiz girişiminden sonra böyle hayati bir konuda bit yeniği aramak herhalde hakkımızdır diye düşünüyorum.Antalya'da, Şanlıurfa'da "Dinler Bahçesi" ve "Halepli Bahçe" adları altında kilise-havra-mescit üçlemesini açarak "kendi dininin diğer dinlerden hiçbir farkı bulunmadığı düşüncesini" dünyaya deklare eden, 38 bin kilise açılmasına ve 40 bin gencimizin Hıristiyanlığı seçmesine ses çıkarmayan, nüfus cüzdanlarımızdaki "İslam" ibaresine bile tahammül edemeyip 18 yaşından küçüklere din öğretilmesini laiklik karşıtı bir hareket olarak gören AB'ye karasevdalı olan ve milletine karşı kendisini iktidar yapan başörtüsü davası hakkında mahkemelerde karşı safları tutup büyük bir cüretle başörtüsünü savunanları suçlayan hükümet ve hükümetbaşının yaptığı icraatlara, bırakın da bir soru işareti koyalım.Çünkü yürürlüğe sokulmaya çalışılan uygulamanın diğer kulvarlarda olduğu gibi AB standartlarına uydurulmaya çalışılması demek, sahibi olduğumuz ülkede bizi bir anda turist durumuna düşürmeleri demektir.Yarın "AB standartlarına uyacağız" diye her iki uygulamanın da icraata geçirilmesi sonucu okullara sokulan papazlarla gurup gurup kilisenin yolunu tutan çocukları görürseniz ne yapacaksınız?"Bir sabah kalkmışsınız ve gece çıkartılan bir yasayla kiliseler ağzına kadar öğrenci dolmuş." Olamayacağını kim iddia edebilir ki! O zaman da "Ee kardeşim burası özgür bir ülke biz camiye gidiyoruz onlarda kiliseye gitsin" mi diyeceksiniz.Çocuklarımızın camilerde abdesti namazı öğrenmesi tabii ki güzel bir olay ama dediğim gibi... Uygulamalı eğitimi okullarda yasak eden bir zihniyet aynı doğrultuda niye çocukları camiye taşımak istesin ki?Bu icraat ya bizim çizdiğimiz olaylar silsilesinde yürürlüğe konmak istenen, büyük bir ihtimalle senaristliğini AB'nin üstlendiği bir senaryo, ya da en iyi ihtimalle AKP'nin tribünlere oynaması için tertiplenmiş bir tezgah.AKP'nin Kur'an öğrenmeyi ve öğretmeyi suç sayan bir TCK'nın altına imza attıktan sonra kaçak Kur'an kursu açanların cezasını hafifletme girişimine ne kadar benziyor değil mi?Ne diyelim! Tek temennimiz bu olayın da Kur'an kursları gibi, tribünlere oynamaya çalışan iktidarın sadece bir ayak oyunu olması.