İnanç ve milliyetçiliğin beraberliği
Son zamanlardaki gelişen dünyada inançlar ve milli duyguların birbirini tamamladığı ve inançsız milliyetçiliğin yeterli olamayacağı düşünceleri gittikçe güç kazanmaktadır. Fakat bu durum Fransa'da hatta İngiltere'de henüz yeterince anlaşılmış değildir. Onun için o ülkelerde inançlar çok daha zayıflamış ve azalmıştır. Hatta Fransa ve bir zamanlar İngiltere'de subayların ve askeri temsilcilerinin kiliseye gitmeleri bile yerlerinden atılmalarına neden olarak sayılmaktaydı. O zihniyet Avrupa'da inançları ikinci dereceye itmiş oldu. O bakımdan o ülkelerde ve Avrupa'da inançlar gittikçe zayıfladı.
Öte yandan Amerika'da dini duygular arttıkça milli duyguların da arttığı dikkat çekmektedir. Hatta ABD'nin genelde Protestan olmasına rağmen bu durum değişmemektedir. Aslında tüm dünyadaki genel anlayış sadece milli duyguların olması yetersiz kaldığı bilinmekte ve neredeyse benimsenmiş durumdadır. Bu durum gerek güvenlik gerekse genel konularda aynen geçerlidir. Hele ülke müdafaasındaki şehitlik mertebesine erişmeler, ancak ve ancak güçlü milli ve güçlü dini-inanç duygularının birlikte olmasına bağlıdır...
Sonuç olarak bu durumu iyice kafamıza koymalıyız. Bizi milli duygularımız ve inançlarımız ancak bir bütün yapmaktadır. Vatanını sevmek, şoven olmadan milliyetçi olmak inançlı ve vicdanlı olmak büyük bir meziyettir. Yurdun bütünlüğü ve korunması bu tür insanlara bağlıdır. Çünkü bizi ancak biz kendimiz geliştirebilir, yükseltir ve medeniyet seviyesine getirebiliriz!
Başkalarından medet ummak sadece vakit kaybetmek değil, korkunç derecede yetersizlik ibaresidir...
İrademizde ve idaremizde gösterdiğimiz her yetersizlik, zayıflama belirtileri olarak kabul edilecek ve istismar konusu olacaktır. Bunu bilen düşmanlarımız ise, bize en zayıf tarafımızdan saldıracak ve bizi yok etmeye çalışacaktır. Ancak bu hareketleri, bazen gizli olarak yapacak bazen de aşikare ve pervasız şekilde gerçekleştirmeye çalışacaktır. Ülkemizin geleceğini başkalarına teslim etmeyelim. Kendi ellerimizde tutalım ve tüm gücümüzle onu koruyalım. Çünkü o emanet nice şehitlerimizin kanıyla ve hayatlarına malolmuş ve ancak o şekilde günümüze kadar getirilebilmiştir. Bizim de ona dört elle sarılmamız ve tüm varlığımızla korumamız gerekmektedir.
Son zamanlardaki gelişen dünyada inançlar ve milli duyguların birbirini tamamladığı ve inançsız milliyetçiliğin yeterli olamayacağı düşünceleri gittikçe güç kazanmaktadır. Fakat bu durum Fransa'da hatta İngiltere'de henüz yeterince anlaşılmış değildir. Onun için o ülkelerde inançlar çok daha zayıflamış ve azalmıştır. Hatta Fransa ve bir zamanlar İngiltere'de subayların ve askeri temsilcilerinin kiliseye gitmeleri bile yerlerinden atılmalarına neden olarak sayılmaktaydı. O zihniyet Avrupa'da inançları ikinci dereceye itmiş oldu. O bakımdan o ülkelerde ve Avrupa'da inançlar gittikçe zayıfladı.
Öte yandan Amerika'da dini duygular arttıkça milli duyguların da arttığı dikkat çekmektedir. Hatta ABD'nin genelde Protestan olmasına rağmen bu durum değişmemektedir. Aslında tüm dünyadaki genel anlayış sadece milli duyguların olması yetersiz kaldığı bilinmekte ve neredeyse benimsenmiş durumdadır. Bu durum gerek güvenlik gerekse genel konularda aynen geçerlidir. Hele ülke müdafaasındaki şehitlik mertebesine erişmeler, ancak ve ancak güçlü milli ve güçlü dini-inanç duygularının birlikte olmasına bağlıdır...
Sonuç olarak bu durumu iyice kafamıza koymalıyız. Bizi milli duygularımız ve inançlarımız ancak bir bütün yapmaktadır. Vatanını sevmek, şoven olmadan milliyetçi olmak inançlı ve vicdanlı olmak büyük bir meziyettir. Yurdun bütünlüğü ve korunması bu tür insanlara bağlıdır. Çünkü bizi ancak biz kendimiz geliştirebilir, yükseltir ve medeniyet seviyesine getirebiliriz!
Başkalarından medet ummak sadece vakit kaybetmek değil, korkunç derecede yetersizlik ibaresidir...
İrademizde ve idaremizde gösterdiğimiz her yetersizlik, zayıflama belirtileri olarak kabul edilecek ve istismar konusu olacaktır. Bunu bilen düşmanlarımız ise, bize en zayıf tarafımızdan saldıracak ve bizi yok etmeye çalışacaktır. Ancak bu hareketleri, bazen gizli olarak yapacak bazen de aşikare ve pervasız şekilde gerçekleştirmeye çalışacaktır. Ülkemizin geleceğini başkalarına teslim etmeyelim. Kendi ellerimizde tutalım ve tüm gücümüzle onu koruyalım. Çünkü o emanet nice şehitlerimizin kanıyla ve hayatlarına malolmuş ve ancak o şekilde günümüze kadar getirilebilmiştir. Bizim de ona dört elle sarılmamız ve tüm varlığımızla korumamız gerekmektedir.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006