Dünyadaki tek çocuk bayramı tüm çocuklarımıza kutlu olsun
Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak önemli yer tutan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun
23.04.2014 00:00:00
YENİ MESAJ / İSTANBUL23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir. Atatürk, 23 Nisan 1924'te '23 Nisan' gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermişti. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929'da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiş ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştı. Dünya'da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye'dir. Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yeri işgâl eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmektedir.Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun.TBMM'nin açılması ve ilk hükümetin kurulmasıMustafa Kemal'in Meclis-i Mebusan'ın İstanbul dışında bir yerde toplanması gerektiği düşüncesinde ısrar etmesine rağmen, meclisin İstanbul'da toplanmasını kabul edilmek zorunda kalınmış, Mustafa Kemal'in korktuğu gelişme yaşanarak İstanbul işgal edilmiş ve Meclis-i Mebusan çalışmalarına süresiz ara vermişti. Bu gelişme millet iradesinin tecelli etmesi imkânını ortadan kaldırmıştı. Dolayısıyla gelişmeler İngilizlerin arzu ettiği yöndeydi. İngilizler Damat Ferit Hükümeti'nin iş başına getirilmesini sağlatarak hazırlayacakları barış şartlarını İstanbul Hükümeti'ne rahatlıkla kabul ettirebilecekleri ortamı oluşturmuşlardı. Bir aksilik halinde Yunan kuvvetleri zaten saldırıya hazır bekletilmekteydi. Ancak Anadolu'ya geçtiği günden itibaren Milli Mücadele hareketini Türk Milletine mal etme kararı ile hareket eden Mustafa Kemal boş durmamıştı. Artık Mustafa Kemal'in gençliğinden beri kafasında tasarladığı millet egemenliğine dayalı yeni bir devlet kurmanın zamanı gelmişti. Mustafa Kemal ilk adım olarak işe, 19 Mart 1920 de askeri ve sivil yetkililere bir genelge göndermekle başlamıştı. Bu genelge ile durumu yetkililere izah eden Mustafa Kemal, Ankara'da her livadan seçilerek belirlenen beşer temsilcinin bir kurucu meclis oluşturulacağını açıklamıştı. Bu genelgenin yayınlanmasından sonra hızla seçimlere başlanmış ve seçilen üyeler Ankara'ya ulaşmaya çalışmışlardı. Mustafa Kemal 21 Nisan'da ikinci bir genelge daha yayınlayarak, meclisin 23 Nisan 1920 Cuma günü çalışmalara başlayacağını açıklamıştı. 23 Nisan günü Ankara'ya ulaşabilen 78 üyenin katılımı ile ilk TBMM resmen açılmıştı.İlk TBMM'nin özellikleri* Milli bir meclistir: İlk Meclisin üyelerinin tamamı Türklerden oluşturmuştu. 1876 tarihli I.Meşrutiyet Meclisinde 130 üyeden 50'si gayr-ı müslimdir. Gayr-ı müslim üyeler bu konumlarını kullanarak birtakım ayrılıkçı emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardı. Bu nedenle II.Abdülhamit o dönemki Meclis-i Mebusanı feshederek, memleketin parlamento aracılığı ile parçalanmasını engellemek istemişti. II.Meşrutiyet Meclisinde de durum bundan farklı değildi. İlk TBMM de gayr-ı müslim milletvekili yer almamıştır.* İlk meclis idealist ve demokratik bir meclistir: İlk TBMM çok zor şartlar altında, fakat demokratik kurallar ile yapılan bir seçim sonunda kurulmuştu. Halkın sosyal yapısı göz önünde bulundurulduğunda, hemen her kesimden, her tabakadan üye meclis çatısı altında görev yapmıştı. İlk meclisin üye sayısı 390'dı. Bu üyeler farklı görüşlere sahiplerdi. Ancak tüm üyelerin birleştiği tek nokta memleketin esaretten kurtarılması, bağımsızlığına kavuşturulmasıydı. Zaman içerisinde meclisteki görüş ayrılıkları guruplaşmalara yol açmıştı. Bu gruplar Tesanüt, İstiklal, Halk Zümresi, Islahat Grubu ve Müdafaa-i Hukuk grubudur.* Olağanüstü şartların meclisidir: İlk meclis yasama, yürütme, yargı yetkilerini ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü şartlar nedeniyle kendi bünyesinde toplamıştı. Yasama yetkisini çıkardığı kanunlar ile kullanan meclis, yürütmeyi bir hükümete veya bakanlar kuruluna vermemiş, İcra Vekilleri Heyeti adıyla bir kurul oluşturarak, ona bırakmıştı. Ancak meclis, bakanları her an denetleyebilmekte ve gerektiğinde sorgulayabilmekteydi. İstiklal Mahkemesi hakimlerinin meclis tarafından atanması suretiyle, meclis yargı yetkisini de üzerine almıştı.* Meclisin temeli fedakarlık esasına dayanmaktadır: İlk Meclisin vekilleri yokluklar içerisinde var olmaya çalışan bir milletin temsilcileriydiler. Milletvekilleri Ankara'ya bin bir güçlükle gelebilmişlerdi. Çoğunun yatacak yeri yoktur. Meclis Başkanının kullandığı otomobilden başka motorlu araç bulunmamaktaydı. Sekiz ay maaşsız çalışan milletvekilleri, bir yıl sonra 100 lira olan maaşlarının % 20'sini bütçe açığını kapatmak için yine devlete vermişlerdi.* Kahraman bir meclistir, kültür düzeyi yüksek seviyelidir: Çok zor şartlar altında bir araya gelen, memleketin bağımsızlığına kavuşması için gerekirse ölümü göze alabilen vatansever ve kültür düzeyi yüksek milletvekillerinden oluşmuş bir meclisti. Genç milletvekillerinden oluşmuştu. Yabancı dil bilenlerin oranının yüksek olduğu seviyeli bir meclisti.* İnkılapçı bir meclistir: TBMM kurucu bir meclisti. Bu yetkisine dayanarak, egemenliğin kaynağını tek kişiden alıp, millete vermiş, asırlardır süren saltanatı sona erdirmişti.İlk TBMM'nin faaliyetleriTBMM öncellikle Anadolu'daki asayişsizliği ortadan kaldırmak için harekete geçmiş ve 23 Nisan 1920'de "Hiyanet-i Vataniye Kanunu"nu çıkartmıştı. Bu yasayı uygulamak üzere 11 Eylül 1920'de İstiklal Mahkemeleri kurulmuştu.Meclis 7 Haziran 1920'de çıkarttığı bir yasa ile Osmanlı Devleti ile yapılan her çeşit sözleşmeyi, ayrıcalığı, yer altı kaynaklarının verilmesi gibi açık ya da gizli yapılmış her türlü anlaşmayı, 16 Mart 1920 tarihinden itibaren olmak üzere geçersiz saymıştı.Böylece bütün yabancı devletler Ankara ile ilişki kurmak ve anlaşmak mecburiyetinde kalmıştı.İlk meclis 20 Ocak 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) çıkarılıncaya kadar, Osmanlı Kanun-u Esasisi'nin millet idaresi ile çelişmeyen hükümlerden yararlanmış, bu tarihten sonra yeni kanunlar, yeni yasaya dayanılarak çıkarılmıştı.