logo
23 NİSAN 2024

Eğitimi 'milli' yapan insandır Atatürk

'Atatürk Vatandır Sempozyumu'nda bir konuşma yapan eğitimci yazar Sabiha Karamustafa, "Atatürk, en fazla eğitimin milliliği üzerinde durmuştur. Cumhuriyet ile beraber milli eğitimin amacı, milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerini benimsemiş, milli birlik ve bütünlüğe önem veren nesillerin yetiştirilmesi olarak belirlenmiştir"
09.09.2017 00:00:00
'Atatürk Vatandır Sempozyumu'nda, Atatürk'ün eğitim anlayışını etraflıca izah eden eğitimci yazar Sabiha Karamustafa'nın tebliğini aynen aktarıyoruz:

Eğitime, tarihinin her döneminde önem veren Türk toplumu, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde büyük bir gerilik içine girmişti. Batı'nın artan etkisine ve yarattığı ekonomik çöküntüye bağlı olarak bir zamanlar iyi işleyen eğitim düzeni bozulup dağılmış ilkel bir geriliğe sürüklenmişti.

Çağının en ileri bilim merkezleri olan medreseler bilimden kopmuş, bilim ve yeniliğe kapalı kurumlar haline gelmişti.

Eğitim sisteminin yeniden düzenlenmesinin arka planında Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan eğitim sisteminin durumudur.

Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitim ve öğretim

İmparatorluk 19. yüzyılın erken dönemine kadar vatandaşlarının temel eğitimini sağlama sorumluluğunu üstlenmediğinden bu dönemde kamuya yönelik bir eğitim sistemi gelişmemiştir.

19. yüzyılın ikinci yarısında ordu reformu istemiyle Harbiye, Bahriye; doktor gereksinimi için Tıbbiye; teknik elaman için Mühendis Mektebi ve bazı illerde Rüştiye ve İdadiye mektepleri açılmıştı. Bu sürecte öğretmen okullarının iyileştirilip yayılması ve İstanbul Darülfünun'un fakülte esasına göre yeniden yapılandırılması için de girişimlerde bulunuldu.

Son dönem Osmanlı eğitim kurumlarında bilgi ve bilinç yaratmayan ezbere dayalı ve çağın gereklerinden uzak bir eğitim veriliyordu.

Örneğin tarih uzak durulması bir konuydu ve yalnızca padişahın onay verdiği konuları kapsıyordu. Türk tarihi diye bir dersin adı bile yoktu. Devletin Batıyla ilişkilerinin tümü çoğu kez ihanet içindeki ayrılıkçı Fener Rumlarının çevirmenliğine kalmıştı. Devletin tutarlı bir eğitim programı ve bu programı uygulayacak okulları bulunmazken, ülkenin hemen her yerinde yayılan ve yalnızca Müslüman Türk gençlerini eğiten çok sayıda misyoner okulu vardı.

Bu okullarda gençler ustalıklı yöntemlerle kimliksizleştiriliyor; özdeğerlerinden uzaklaştırılarak kendilerine ve içinden çıktıkları topluma yabancılaşıyor, kendilerini eğitenlerin anlayışı yönünde davranmaya hazır kadrolar haline geliyorlardı.

1914 yılında Amerikalılara ait 45 konsolosluk 17 dini misyon ve bunların 200 şubesi ile 435 okulu vardı.

1912 yılında Faaliyet gösteren Fransızlar ait 94 okulda 22 bin 425 öğrenci okuyordu.

Aynı dönemde İngilizlerin Irak ve Ege bölgesinde 2996 öğrencinin okuduğu 30, Almanların İstanbul, İzmir ve Filistin'de 1600 öğrencinin okuduğu 10, İtalyanların Batı Anadolu'da, doğrudan İtalyan hükümetine bağlı 4, Rusların 1'i lise 3 okulu vardı. O dönemde devlete ait lise sayısının 1923 yılında yalnızca 23 olduğu düşünülürse, misyoner okulu sayılarının ne anlama geldiğini daha iyi anlarız.

Misyoner okullarının Türkiye'de hangi anlayışla çalıştıklarını ve ne yapmak istediklerini daha iyi anlamak için, geçmişte yaşanmış olayları bilmek gerekir.

Genelkurmay Başkanlığı'nın yayınladığı Türk İstiklal Harbi adlı yayında Merzifon Amerikan Misyoner Okulu Direktörü George Whit'in 1918'de Amerika'ya gönderdiği bir mektup var:

"Hıristiyanlığın en büyük rakibi Müslümanlıktır, Müslümanlarında en kuvvetlisi Türkiye'dir. Buradaki hükümeti devirmek için Ermeni ve Rum dostlarımıza sahip çıkmalıyız. Hıristiyanlık için Ermeni ve Rum dostlarımız tarafından o kadar kan feda edildi ki, bunlardan birçoğu İslamlara karşı mücadelede öldüler. Unutmayalım ki, kutsal hizmetimizin sonuna kadar daha pek çok kan akıtılacaktır. Bizim görevimiz bu fırsatı kaçırmamak ve gereğine uygun hareket etmektir."

Milli Mücadele döneminde (1918-1922) eğitim ve öğretim

M. Kemal Atatürk'ün eğitimci kişiliğinin oluşmasında ilk olarak, dönemin sosyal, siyasî ve fikrî zemini ile şekillenen ortam etkili olmuştur. Atatürk'ün askerlik mesleğini seçmesi, devlet kurucusu ve devlet başkanı olması diğer önemli faktörlerdir. Osmanlı Devleti'nin gerileyen eğitim sistemi karşısında bir an evvel harekete geçilmesi gerektiğini düşünen Mustafa Kemal Atatürk'ün daha öğrencilik yıllarında Türk eğitiminin durumuna dair bazı gözlem ve teşhisleri olmuştur.

Birinci Dünya Savaşı'nda Anafartalar'da bile Türk alfabesinin nasıl olması gerektiğini düşünmüştür. Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasıyla birlikte yeniden şekillenen, Erzurum ve Sivas Kongreleri dönemlerinde devam eden eğitime dair düşünceleri, Ankara'ya gelişi ile TBMM çatısı altında tartışılmıştır. Bu çerçevede Ankara Hükümeti 2 Mayıs 1920'de Eğitim Bakanlığı'nı kurmuş, 9 Mayıs'ta hükümetin hazırladığı eğitim ile ilgili ilk program Meclis'te okunmuştur.

7 temmuz 1920 günü bugün emsaline pek rastlamadığımız şu karar alınıyordu:

"İlköğretim öğretmenlerinin ve memurlarının maaşları zamlarıyla beraber diğer devlet memurlarına tercihen ödenecek ve evkaf gelirinden yardım görecektir. Bu hususta Maliye ve Şeri'ye vekaletlerine şiddetli ve kati emirler verilecek vermeyen memurlar şiddetle cezalandırılacaktır."

Atatürk, Cumhuriyet eğitiminin temel ilkelerini Sakarya Savaşlarına girmeden önce açıklamaya devam eder.

1921 yılı Türkiye'nin kaderinin tayin edileceği Sakarya Savaşı'na gebedir. Yunan ordusu Eskişehir'den çıkmış doğuya doğru ilerlemektedir. Böylesi hassas bir dönemde 15-21 Temmuz 1921 tarihinde Ankara'da 1. Maarif Kongresi'ni toplar. Türk öğretmen temsilcilerini bir araya getirir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver başkanlığında 7 gün sürer.

Başlangıçta 12 gün sürmesi planlanmış ancak Yunan taarruzundan dolayı süre kısa tutulmuştur. İstiklal Savaşı'nın zorlu günlerinde Atatürk cepheden bir günlüğüne dahi olsa gelir. Tarihi nitelikteki açılışını yaptığı Maarif Kongresi, ülke için bir umut olmuştur.

"İstikbal için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir zorluk karşısında teslim olmayarak, kemâl-i sabır ve metânetle çalışmalarını ve tahsildeki çocuklarımızın ebeveynine de yavrularının ikmâl-i tahsil için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalarını tavsiye ederim. Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkâr oldukları tarihen müsbettir. Silâhıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücâdele mecbûriyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur.. Eğitimdir ki bir ulusu hür, bağımsız ,şanlı yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder."

Atatürk'ün eğitim anlayışı

Atatürk, en fazla eğitimin milliliği üzerinde durmuştur. Milli Mücadelenin kazanılmasında etkili olan milli birlik ve milli şuur anlayışı yeni devletin eğitim politikasının da esasını oluşturdu.

Cumhuriyet ile beraber milli eğitimin amacı, milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerini benimsemiş, milli birlik ve bütünlüğe önem veren nesillerin yetiştirilmesi olarak belirlenmiştir.

1- Eğitim millî olmalıdır:

Atatürk 1924'te, "Yeni Türk Cumhuriyeti'nin, yeni nesle vereceği eğitim, millî eğitimdir" diyor (MEB, 2001a: 291).

Eğitimin mutlaka millî olmasının gerekçesini şöyle açıklıyordu: "Millî olmayan eğitim, yüzyıllardır süren felaketlerimizin temel sebeplerindendir."

1 Mart 1922'de TBMM'nin 3. toplanma yılı başında yaptığı açılış konuşmasında, "Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, her şeyden evvel, Türkiye'nin istiklaline, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir" diyor.

1929 tarihli ilk mektepler talimatnamesinde şu amaçlara yer verilmiştir: "İlk mekteplerde eğitimin ilk ve son maksadı; çocukların, millî hayata layıkıyla intibak etmeleridir. Eğitimde Türklük ve Türk vatanı esas mihveri teşkil etmelidir. Çocuklarda millî hislerin beslenmesi ve kuvvetlenmesi için her fırsattan istifade edilmelidir."

2- Millî dehamızın gelişmesi millî kültürle sağlanabilir:

"Doğudan ve Batıdan gelebilen tesirlerden tamamen uzak, millî karakterimiz ve tarihimizle uyumlu kültürü kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi ancak millî kültürle mümkündür. Herhangi bir ecnebi kültürü, şimdiye kadar takip edilen yabancı kültürlerin yıkıcı neticelerini tekrar ettirebilir" diyor.

Atatürk 20 Mart 1923'te Konyalı gençlere hitaben konuşurken, "Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvela bizim kendi benliğimize ve millîyetimize bu hürmeti hissen, fiilen davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki millî benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır" diyor.

3- Başkalarını taklitle gelişme sağlanamaz:

Atatürk diyor ki: "Biz, Batı medeniyetini taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuzu benimsiyoruz." (Cumhur, 1981: 73).

1930 yılında bir Alman gazetecinin; Batı yolunda durabilmesi için, Türk'ün bütün ihtiyaçlarını yine Batı'dan iktibas etmesi lüzumuna dikkat çekmesi üzerine, Atatürk'ün verdiği cevap ilginçtir: "Asla!.. Biz Türklüğümüzü muhafaza etmek için, gayretle itina edeceğiz. Türkler medeniyette asildirler. Yunan'dan evvel Türklerin İzmir taraflarında sakin eski bir millet olduğunu ilmi surette ispat etmeye çalışıyoruz." (Cumhur, 1981:73).

20 Mart 1923'te Konyalı gençlere yaptığı konuşmada; başka milletleri taklit ederek başarılı olmanın imkansızlığını açıklayan Atatürk diyor ki: "Aydınlarımız, milletimi en mesut millet yapayım der. Başka milletler nasıl olmuşsa onu da aynen öyle yapalım der. Lakin düşünmeliyiz ki, böyle bir nazariye hiçbir devirde muvaffak olmamıştır. Bir millet için saadet olan bir şey diğer millet için felaket olabilir. Aynı sebep ve şartlar birini mesut ettiği halde diğerini bedbaht edebilir. Unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak zorundayız."

4- Eğitimde birlik sağlanmalıdır:

Eğitimde birliğin sağlaması için 3 Mart 1924 tarihinde 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birliği) Kanunu ile eğitim sistemimizde Tanzimat'tan beri süregelen "dinî-dünyevî" eğitim ikiliği giderilmiştir.

Azınlık ve yabancı okulların dini ve siyasi nitelikli eğitim yapmalarının engellenmesi amaçlanmıştır. Zira Bursa Amerikan Kız Koleji, bizzat Atatürk'ün emriyle kapatılmıştı. Gerekçe ise 4 kız öğrencinin öğretmenlerinin telkini ve yönlendirmesi sonucu din değiştirip Hıristiyan olmalarıydı. 22 Ocak 1928'de Cumhuriyet Gazetesi'nde, "Şayan-ı hayret bir hadise: Bursa Amerikan Mektebi'nde kızlarımız tenassur mu (Hıristiyanlaşmak) ettiriliyor?" başlığıyla çıkan haberin üzerinden 10 gün geçmeden okul Atatürk'ün emriyle kapatılmıştı.

5- Eğitim yaygınlaştırılmalı ve bilgisizliği gidermelidir:

Atatürk; "Eğitim, toplumu cehaletten kurtarmalı, toplumun bilgi ve ahlak düzeyini yükseltmeli ve öğrencilerin kabiliyetlerini ortaya çıkarıp geliştirmelidir" diyordu.

Cumhuriyetin ilk yıllarında halkımızın % 90'nı okur-yazar değildi. Bundan rahatsız olan Atatürk; "Toplumumuzda yaygın bir bilgisizlik vardır. Memlekette cehaleti süratle ortadan kaldırmak lazımdır. Başka kurtuluş yolu yoktur" diyordu.

Kadınların ve köylü nüfusun eğitim-öğretim görmelerini isteyen Atatürk şöyle diyordu: "Bu memleketin asıl sahibi ve toplumumuzun esas unsuru köylüdür. İşte bu köylüdür ki bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır." (Akyüz, 1993: 290). 1928 yılında bu konuda şöyle diyordu: "Bir toplumun yüzde onu, yüzde yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni okuma yazma bilmezse, bu ayıptır. Bundan insan olanların utanması lazımdır."

Eğitimi yaygınlaştırmak için 1353 sayılı yasayla yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir.

6-Genel bilginin yanında meslekî teknik bilgileri kazandırmalı:

1 Mart 1922 günü TBMM'de yaptığı açış konuşmasında, "Milletimizin dehasının gelişmesi ve layık olduğu medeniyet seviyesine ulaşması ancak, yüksek bilim ve teknik elemanların yetiştirilmesi ve millî kültürümüzün yüceltilmesiyle mümkündür. Ortaöğretimin gayesi, memleketin muhtaç olduğu muhtelif hizmet ve sanat erbabı elamanlar yetiştirmek, yüksek öğretime aday hazırlamaktır" diyor.

7- Ülkemizin ihtiyaç duyduğu eğitilmiş insan gücü yetiştirilmelidir:

İzmir iktisat Kongresi'nde, "Evlatlarımızı o süratle eğitmeliyiz ki, alemî ticaret, ziraat ve sanatta ve bütün bunların faaliyet sahalarında müsmir (faydalı, verimli) olsunlar, müessir (etkili) olsunlar, faal olsunlar, amelî bir uzuv olsunlar" diyor.

Atatürk'ün millî bir ideal olarak göstermiş olduğu hedef; etkili ve verimli bir millî eğitim sistemi olmuştur.

Atatürk için okumak, hayatının bir parçası

Savaş esnasında dahil, özellikle geceleri okuduğunu görüyoruz. Fırsat bulduğunda okuyor. Kayıtlara göre 3 bin 397 kitap okumuş. Okuduğu kitapların büyük bir bölümü Anıtkabir'de sergileniyor.

Atatürk'ün eserleri de var? Okuma sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren Atatürk, yaşamının farklı dönemlerinde farklı konularda kitaplar yazmıştır.

Siyasi alanda yazdığı eserler: Nutuk (Söylev), Atatürk'ten Mektuplar, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri.

Sosyal ve kültürel alanda yazdığı eserler: Atatürk'ün Hatıra Defteri, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler, Geometri Kitabı, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Karlsbad Hatıraları.

Askeri alanda yazdığı eserler: Bölüğün Muharebe Eğitimi, Takımın Muharebe Eğitimi, Zabit ve Kumandan ile Hasbihal, Cumalı Ordugâhı, Taktik Tatbikat Gezisi, Taktik Meselelerinin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler.

Geometri kitabını ölümünden bir buçuk yıl kadar önce, Türk Dil Kurultayı'ndan hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe'de kendi eliyle yazmıştır. İlk kez bu 44 sayfalık kitapta "dili" yerine "kenar", "müselles" yerine "üçgen", "müselles mütesaviyül adla" yerine "eşkenar üçgen", "zaviye" yerine "açı" terimlerini türetmiş ve kullanmıştır.

OKAN EGESEL
Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Bu kez Atatürk'ü andı
Muhammed Uğur'un hayali gerçek oldu
Mansur Yavaş'tan 23 Nisan jesti
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Bu kez Atatürk'ü andı
Muhammed Uğur'un hayali gerçek oldu
Mansur Yavaş'tan 23 Nisan jesti
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'

Kocaeli'nde 23 Nisan coşkuyla kutlandı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm yurtta olduğu gibi Kocaeli'de de kutlandı
23.04.2024 12:44:00 / Güncelleme: 23.04.2024 12:48:56
Ahmet Haydar Tarhanlı
Kocaeli'nde 23 Nisan coşkuyla kutlandı
Kocaeli'nde 23 Nisan coşkuyla kutlandı
Kocaeli Valiliği'nin önderliğinde İzmit Kent Meydanında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Kocaeli Valisi, Belediye Başkanı, İl Eğitim Müdürü, siyasi parti başkanlarının katılımıyla protokol eşliğinde kutlandı.



Geniş katılımın olduğu 23 Nisan programı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından mozoleye çelenk sunumuyla devam etti.



Bayram programına Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Kocaeli İl Başkanı Muharrem Can ve İzmit İlçe Başkanı Cahit Barutçu da davetli olarak katıldı.



23 Nisan aynı zamanda 'Çocuk Bayramı' olması nedeniyle BTP İl Başkanı Muharrem Can programda bulunan çocuklarla yakından ilgilendi.

Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar

Türk milletini esaretten kurtaran ve yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk, onca zorlu işlerinin arasında kitap yazmaya da vakit yaratmıştır. Onun hakkında çok sayıda önemli biyografiler kaleme alınmıştır. Özellikle Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı 'Hoş Geldin Atatürk' eseri adeta bir başyapıttır 
23.04.2024 12:02:00
Mehmet Hakan Akkuş
Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar
Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar
Mustafa Kemal Atatürk, hayatı boyunca kitaplarla bütünleşmiş ve okuma sevgisiyle bilgi birikimini artırmıştır. Farklı dönemlerde çeşitli konularda kitaplar da yazmıştır. İşte Atatürk'ün yazdığı bazı kitaplar:

1. Nutuk: Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve inkılaplarını anlatan bu eser, Atatürk'ün kendi kaleminden çıkmış ve tarihi bir hitabeye dayanmaktadır. Nutuk, günümüzde bile geçerliliğini koruyan önemli bir kaynaktır.

2. Takımın Muharebe Talimi: Askerlikle ilgili konuları ele alan bu kitap, muharebe eğitimi ve stratejileri hakkında bilgi verir.

3. Geometri Kılavuzu: Atatürk'ün kendi el yazısıyla yazdığı geometri kitabı, matematiksel terimlerin anlaşılmasını kolaylaştırmış ve Osmanlıca geometri terimlerine Türkçe karşılıklar bulmuştur.

4. Yurttaş İçin Medeni Bilgiler: Atatürk'ün yazdığı bu eser, medeni bilgileri anlatır ve vatandaşların bilinçlenmesine katkıda bulunur.

Atatürk'ün bu eserleri, hem tarihi hem de güncelliği olan önemli bilgiler içermektedir. Kendisinin ileri görüşlülüğü ve akılcılığı, yazdığı kitaplarda da kendini göstermektedir.


Atatürk hakkında yazılmış bazı biyografiler


Mustafa Kemal Atatürk, modern Türkiye'nin kurucusu ve büyük bir devlet adamı olarak, birçok biyografiye de konu olmuştur. Bu biyografiler, Atatürk'ün hayatının farklı yönlerini aydınlatır ve onun tarihteki yerini daha iyi anlamamızı sağlar. İşte Atatürk hakkında yazılmış bazı önemli biyografiler:

- Atatürk: An Intellectual Biography. Yazar M. Şükrü Hanioğlu tarafından kaleme alınan bu eser, Atatürk'ün düşünce dünyasını ve fikirlerinin oluşumunu derinlemesine inceler. Atatürk'ün modernleşme ve ulus devlet inşası sürecindeki rolünü vurgular.

- Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey. Andrew Mango'nun yazdığı bu biyografi, Atatürk'ün kişisel yaşamından politik kariyerine kadar geniş bir perspektif sunar. Atatürk'ün liderlik tarzı ve kararlarına odaklanır.

- Atatürk: A Biography of Mustafa Kemal, Father of Modern Turkey. Lord Kinross'un eseri, Atatürk'ün hayatını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu anlatır. Atatürk'ün askeri başarılarından siyasi reformlarına kadar geniş bir yelpazede bilgi sunar.

- Atatürk: Leadership, Strategy, Conflict. Edward J. Erickson'un kitabı, Atatürk'ün askeri stratejilerini ve liderlik becerilerini ele alır. Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki dönemdeki kararlarına ışık tutar.


Hoş Geldin Atatürk


Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan 'Hoş Geldin Atatürk'eseri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatının önemli kesitlerine odaklanıyor. Kitap, Atatürk'ün yaşamını ve liderliğini belge ve bilgilerle aydınlatarak, onun gerçek yönlerini gözler önüne seriyor.

Atatürk, Türk Milleti'ni çağdaş uluslar seviyesine çıkarmak için birbirinden önemli devrimler gerçekleştirmiş, vatan toprağını kurtarmak için birçok kutlu zafer kazanmış büyük bir liderdir. Hoş Geldin Atatürk, bu büyük liderin imanına atılan iftiraları, gizlenen gerçekleri ve örtülen yönlerini açığa çıkarıyor.

Kitap, Atatürk ile ilgili düzenlenen sempozyumlarda yapılan iddialı konuşmaları, çarpıcı makaleleri ve önemli yorumlarıyla kamuoyunda ses getiren Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden çıkmıştır. Atatürk hakkındaki tartışmalara son noktayı koymayı hedefleyen bu eser, okuyucuları derinlemesine düşünmeye ve gerçekleri görmeye davet ediyor.

Hoş Geldin Atatürk, Atatürk'ün mirasını anlamak ve onun büyük liderliğini daha iyi kavramak isteyen herkes için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

Yaşasın 23 Nisan

Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak önemli yer tutan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun
23.04.2024 07:00:00
Haber Merkezi
Yaşasın 23 Nisan
Yaşasın 23 Nisan
Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türk milleti ve Türk askerleri Kurtuluş Savaşı'nda büyük bir zafer kazandı. Düşmanın topraklarımızdan atılma sürecinde bundan tam 104 yıl önce 23 Nisan 1920'de TBMM Ankara'da açılmıştır.

Düşman askerleri topraklarımızdan çıkarıldığında da cumhuriyet ilan edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan 1924'te, 23 Nisan'ın bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. 1929 yılında ise 23 Nisan Bayramı'nı çocuklara armağan etmiştir.

23 Nisan, çocukların bayramı olduğu gibi, Türkiye'nin bağımsızlığının da simgesidir. Atatürk, 23 Nisan'ı çocuklara armağan ettikten sonra, uluslararası alanda da çalışmalar yapılmaya devam edilmiş ve 23 Nisan dünya çocuklarının bayramı olarak değer kazanmıştır.

Türkiye'nin bağımsızlığını gösteren 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yalnızca çocuklar tarafından değil, tüm Türkiye tarafından kutlanmaktadır. Yıllardır türlü eğlencelerle ve coşkuyla kutladığımız bu şenlik, sizin de bildiğiniz gibi, dünyada çocukların sahip olduğu tek bayram. UNESCO, 1979 yılını 'Çocuk Yılı' olarak ilan edince, Türkiye Cumhuriyeti, 23 Nisan bayramını dünya çocuklarıyla kutlamaya karar verdi O yıl kutlamaya 6 ülke katıldı, ama her yıl bu sayı büyüdü ve bütün dünya çocuklarının kutladığı uluslararası bir bayram haline geldi.


TBMM'nin açılması ve ilk hükümetin kurulması


Mustafa Kemal'in Meclis-i Mebusan'ın İstanbul dışında bir yerde toplanması gerektiği düşüncesinde ısrar etmesine rağmen, meclisin İstanbul'da toplanmasını kabul edilmek zorunda kalınmış, Mustafa Kemal'in korktuğu gelişme yaşanarak İstanbul işgal edilmiş ve Meclis-i Mebusan çalışmalarına süresiz ara vermişti.

Bu gelişme millet iradesinin tecelli etmesi imkânını ortadan kaldırmıştı. Dolayısıyla gelişmeler İngilizlerin arzu ettiği yöndeydi. İngilizler Damat Ferit Hükümeti'nin iş başına getirilmesini sağlayarak hazırlayacakları barış şartlarını İstanbul Hükümeti'ne rahatlıkla kabul ettirebilecekleri ortamı oluşturmuşlardı. Bir aksilik halinde Yunan kuvvetleri zaten saldırıya hazır bekletilmekteydi. Ancak Anadolu'ya geçtiği günden itibaren Milli Mücadele hareketini Türk milletine mal etme kararı ile hareket eden Mustafa Kemal boş durmamıştı. Artık

Mustafa Kemal'in millet egemenliğine dayalı yeni bir devlet kurmanın zamanı gelmişti.

Mustafa Kemal ilk adım olarak işe, 19 Mart 1920'de askeri ve sivil yetkililere bir genelge göndermekle başlamıştı. Bu genelge ile durumu yetkililere izah eden Mustafa Kemal, Ankara'da her livadan seçilerek belirlenen beşer temsilcinin bir kurucu meclis oluşturulacağını açıklamıştı. Bu genelgenin yayımlanmasından sonra hızla seçimlere başlanmış ve seçilen üyeler Ankara'ya ulaşmaya çalışmışlardı. Mustafa Kemal 21 Nisan'da ikinci bir genelge daha yayımlayarak, Meclis'in 23 Nisan 1920 Cuma günü çalışmalara başlayacağını açıklamıştı. 23 Nisan günü Ankara'ya ulaşabilen 78 üyenin katılımı ile İlk TBMM resmen, açılmıştı.


Meclis dualarla, hatimlerle açıldı


Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'daki bütün askerî ve mülkî makamlara gönderdiği genelge ile Meclis'in Cuma namazının ardından dualarla, hatimlerle, salâvatlarla, tekbirlerle ve kurbanlarla açılması emredilmişti.

Genelgenin ikinci maddesi şöyleydi: Meclis'in açılışını cumaya rastlatmakla o günün kutsallığından yararlanılacak; bütün milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kılınacak, Kur'an ve salâttan yararlanılacak, namazdan sonra sancağı şerif alınarak Meclis'e gidilecek, toplantıya başlanmadan bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir... YENİ MESAJ

Trump taraftarları petrole oynuyor

 
 
İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Amerikan halkının petrol fiyatlarına duyarlı olduğuna işaret ederek, "Trump'ın gelmesini isteyenler petrol fiyatlarını yükseltmeye çalışıyor çünkü Biden yönetimi petrol fiyatlarının artmasını istemiyor çünkü tüketici güven endeksini olumsuz etkiliyor" dedi.
22.04.2024 23:56:00 / Güncelleme: 23.04.2024 00:01:59
AHMET TURAN YİĞİT
 Trump taraftarları petrole oynuyor
 Trump taraftarları petrole oynuyor


İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, İstanbul'da katıldığı bir etkinlikte yaptığı sunumda, Türkiye ve dünya ekonomisini değerlendirdi. İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırımı, Rusya'nın Ukrayna işgalini, Çin ile ABD arasında Uzakdoğu'da yaşanan gerilimi ve İran ile İsrail arasındaki gerginliği kastederek jeopolitik risklerin artmasının dünyanın her yerinde konuşulduğunu dile getirdi.

Enflasyonu düşürmek öyle kolay değil

Küresel ekonominin büyümeye gittiğini dile getiren Aslanoğlu, şunları söyledi: "Bu arada dünyada 320 trilyon dolar borç var, büyüme yavaşlarsa reel sektörün sorunu finans sektörüne yansır. Enflasyonda düşüş var ama takılmalar da var. 'Enflasyon dönüyor mu' sorusu sıklıkla soruluyor. Öte yandan ABD'de büyüme düşecek. ABD ile Çin arasında hegemonya savaşı var. Öte yandan dünya genelinde ülkelerin yakın bölgelerle ticareti büyürken, uzak bölgelerdeki düşüyor. Son verilere göre sanayi üretimi açısından ilk 12 sıradaki şöyle sıralanıyor: Hindistan, Yunanistan, Rusya, Endonezya, Brezilya, Meksika, ABD, Kazakistan, İspanya, Çin, Filipinler, Kolombiya...  Türkiye, dünya ortalamasının gerisinde… Öte yandan Trump yeniden başkan seçilirse, Avrupa ile ticaret savaşına girişebilir. Bu da Avrupa'da büyümeyi düşürecektir. Ukrayna sorununda Avrupa'nın elini zayıflatacaktır. Amerikan ekonomisi yüksek büyüdüğü için bu yıl faiz indirimi zayıf. O nedenle dolar bir süre güçlü gidecektir." Avrupa'nın faiz indiriminin daha yakın olduğuna işaret eden Aslanoğlu, "Petrol fiyatları 100 doları zorlayacak, çünkü yaz nedeniyle ulaşım canlanacak. Trump'ın gelmesini isteyenler petrol fiyatlarını yükseltmeye çalışıyor zira Biden yönetimi petrol fiyatlarının artmasını istemiyor çünkü tüketici güven endeksini olumsuz etkiliyor. Altın yeni dönemde rekor kıracak gibi. Borsalara ya negatif durum ya da yatay durum egemen olacak."

Türkiye'nin işi zor

Türkiye'deki muhtemel ekonomik gelişmeleri değerlendiren Aslanoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretinin önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Ekonomide daralma bekliyoruz. Öyle yıllarca sürecek bir daralma değil. Bir yıl falan sürecek. Faizlerde biraz daha yükselme olabilir. Vatandaşta tasarruf eğilimi var. Türkiye bu yılın tamamında yüzde 2-2.5 büyüyecek. Enflasyon ise yüzde 45-50'ye inecek. Merkez Bankası bu ay faizi sembolik olarak faizi artırabilir. Akabinde yıl sonuna kadar duracak. Enflasyon yüzde 45'e inerse, faiz indirimine başlayabilir. Merkez Bankası son dönemde basılan para miktarını 2.5 trilyon liraya çıkardı. Bu parayı çekmek süper bono gibi enstrüman çıkarabilir. Bu yıl cari açık 15 milyar dolara inebilir. Döviz borcunu çevirmek zor görünmüyor. 900 CDS ile borcu çevirmişiz. Sorun vatandaşların dövize talebi... Merkez Bankası (MB) bu yıl Ocaktan Marta 35 milyar dolar sattı kuru tutmak için… Kurun ne olacağına MB ile ekonomi yönetimi karar verecek. Önümüzdeki günlerde döviz hafif hafif yukarı yönlü gidecek ancak çok değil. Kur artışı yaz aylarına denk getirilerek, enflasyonun düşük olduğu yaz aylarında biraz yüksek gelmesi sağlanacak. Asgari ücret yetmiyor çünkü Türkiye döviz bazında pahalı oldu. Asgari ücret Temmuz'da 20 bin liraya çıkabilir. 400-450 dolarda tutulacak asgari ücret! Yeni vergiler de gelebilir."
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.