Bu hafta okullar açıldı. Ulusumuza hayırlı olsun. Umarız kesintiye uğramadan öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz eğitim-öğretim yılını tamamlarlar.
Pandemi'ye karşı yeteri kadar önlem alındığını sanmıyoruz. Yine sınıflar tıka basa dolu. Koranavirüs riski okullarda yok dersek yalan söylemiş oluruz. Öğretmenlerin tümü aşılarını tamamlamadığına göre bu öğretmenler öğrencilere, öğrenciler ise öğretmenlere risk oluşturmayacak mı?
Batı ülkelerindeki önlemler bizde de alınamaz mıydı? Ama topluma yansıyan bilgilere göre okullara ve öğrencilere gereken yatırım yapılmamış.
Maske, temizlik, mesafe kurallarına öğrencilerimiz nasıl uyacaklar? Sınıflarda havalandırma sistemlerini kuramadık. Tuvaletler, salonlar gereken temizliğe kavuşturuldu mu?
Kantin ve servis araçlarında mesafe nasıl korunacak? Bu soruların yanıtları yetkili ağızlardan inandırıcı biçimde açıklanmadı. Bu yaklaşım, velide ister istemez rahatsızlık yaratıyor ve yaratacaktır.
Eğitim ciddi iştir. Yatırım ister, yeteri kadar olanak ister. Doğal olarak gereken planlama yapılmadan yapılan eğitim bizi çağdaş uygarlığa taşıyamaz.
Biliyorsunuz, üniversite sınavlarında temel yeterlilik sınavına katılan öğrencimiz 2.6 milyon kişiydi. Bir milyon aday, 150 puan alamadığı için barajı geçemedi. 20 fen bilimleri sorusundan ortalama doğru soru sayısı 3.2'de kaldı. 20 sosyal bilim sorusunda ise 8.3'te. 40 matematik sorusu ortalaması ise 5.1'dir. 40 Türkçe sorusu ortalaması da 18.4'te kaldı. Ortaokuldan liseye geçiş sınavlarının sonuçları da aşağı yukarı aynıdır.
Suçlu kim peki? Elbette ki eğitimdeki yanlışları yapanlardır. Birinci derecede MEB'dir. Devamlı ders programları ile uğraşılırsa, ders kitapları çağın gerisinde kalırsa bu sonuca şaşmamak gerekir. Dünya eğitimde koşarken biz yerimizde sayarsak zamanın gerisine düşmemek mümkün mü?
Nitelikli beyinlerimizin beyinlerinden yaralanmaktan çok, bu insanları yurtdışına kaçırıyoruz. Bu eylemden de rahatsızlık duymuyoruz. Bu yaklaşımımla dile getirmek istediğim, okulların kapılarını açmak ve öğrencileri, öğretmenleri sınıflara doldurmakla eğitimi tamamlamış olmuyoruz.
İnsana şekil vermek pahalı ve zor iştir. Çok çalışmak, çok araştırma yapmak gerekir. Düşünen, sorgulayan hatta itiraz eden, yanlışları gören ve gerekli yerleri uyaran bir nesil yetiştirmek zordur ve uğraş ister.
Bilimsel temele dayanmayan çözümler çabuk yıpranır. Siyasi iktidarlar, kendi siyasal anlayışlarını eğitimin içine sokarlarsa eğitim süreçsiz kalır.
Gereksinimi karşılayacak kadar üniversiteler açmak ve iyi yetişmiş öğretim üyeleri ile öğrencileri karşı karşıya getirmek gerekir. Düşünebiliyor musunuz, üniversitelerde tek bir öğrencinin bile tercih etmediği 169 bölüm var. Bu bölümler, toplumun gereksinimlerine yanıt verecek nitelikte değildirler. Mezun olan öğrencimiz, iş bulamama korkusu nedeniyle o fakülteleri tercih etmemelerini doğal karşılamak gerekir.
MEB'deki yetkili kurullar, üniversiteleri temsil eden YÖK, bu yılki lise giriş sınavlarından ve üniversite sınav sonuçlarından ders çıkarmalıdırlar. Geleceğin Türkiye'sini inşa etmek için el ele verip akla mantığa uygun çalışmalar yapmalıdırlar.
Yapıcı, çağdaş çalışmalar yapılmazsa Osmanlı İmparatorluğunun durumuna düşeriz. Avrupa matbaaya 1450 yıllarında kavuşmuşken bizdeki belirli kesimlerin baskısı nedeniyle 1727 yılında ancak matbaaya kavuşmuş olduk. Şimdi de çağın gerisindeki eğitim biçiminde ısrarcı olursak onlar çıkar aya, biz kalırız yaya.
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023