‘Ehl-i Beyt’in yolundan ayrılmayın’
Hz. Ali (a.s.) buyurdu: “Peygamberinizin Ehl-i Beyt’ine dikkat edin; onların yolundan ayrılmayın; onlara uyun. Onlar sizi asla doğru yoldan çıkarmazlar. Onların önüne geçmeyin. Aksi takdirde yolunuzu kaybedersiniz; sersemleşir, sapıtır gidersiniz. Onlardan geride de kalmayın; yoksa helak olur bitersiniz”
25.10.2022 06:00:00





Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurur: "And olsun Allah'a ki, emirleri tebliğ etmek, vaadleri tamamlamak ve tüm sözler bana öğretildi. Doğrusu hikmet kapıları ve işlerin aydınlatıcı ışıkları biz Ehl-i Beyt'in katındadır." (Nehcü'l-Belağa, 120. Söz).
"Biz Ehl-i Beyt'ten ayrı olarak kendilerini bilgide üstün sayanlar, yalan yere bize zulmederek bu zanna kapılanlar neredeler? Oysa Allah bizim derecemizi yüceltmiş, onlarıysa alçaltmıştır. Bize ihsan etmiş, bize düşman olan ve buğz eden ise azabı bekler." (Nehcü'l-Belağa, 109. Hutbe).
"Peygamber'in soyu soyların, ailesi ailelerin en hayırlısıdır; ağacı ağaçların en iyisidir. Haremde bitmiş, kerem alanında boyatmıştır. O ağacın upuzun dalları budakları vardır. Meyvesine herkesin ulaşmasına imkan yoktur." (Nehcü'l-Belağa, 94. Hutbe).
"Nereye gidiyorsunuz? Ne zaman döneceksiniz? Hidayet sancakları dikilmiştir. Deliller apaçıktır, nişaneler dikili durmaktadır. Ne diye başı dönmüş bir halde çöllere dalarsınız? Neden ve niçin yeler-yortarsınız? Peygamberinizin ıtreti (Ehl-i Beyt'i) aranızdadır. Onlar sizi gerçeğe çeken iplerdir. Dinin bayrakları, hakikatin dilleridir onlar. Onları Kur'an'ın en iyi konaklarına indirin (Kur'an'da anıldığı, emredildiği şekilde onlara uyun). Susamış develer gibi onların yanına, onların kaynağına koşun. Ey insanlar! Bu sözleri, bu inancı Son Peygamberden alın. Bilin ki, biz Ehl-i Beyt'ten olup da ölen ölmez, diridir. Bizden olup da çürüyüp gittiği zannedilen çürümez. Bilmediğiniz sözü söylemeyin.
Çünkü gerçeğin çoğu inkâr ettiğiniz şeylerdir. Aleyhine kesin bir deliliniz olmayan kimseyi mazur görünüz. O kimse de benim. Sizin içinizde, sizin aranızda iki değer biçilmez şeyin en büyüğü olan Kur'an'la amel etmedim mi ben? İki değer biçilmez şeyin küçüğü olan Ehl-i Beyt'i aranızda bırakmadım mı ben?" (Nehcü'l- Belağa, 87. Hutbe).
"Peygamberinizin Ehl-i Beyt'ine dikkat edin; onların yolundan ayrılmayın; onlara uyun. Onlar sizi asla doğru yoldan çıkarmazlar. Sapıklığa sevk etmezler. Onlar oturursa siz de oturun; onlar kalkarsa siz de kalkın. Onların önüne geçmeyin. Aksi takdirde yolunuzu kaybedersiniz; sersemleşir, sapıtır gidersiniz. Onlardan geride de kalmayın; yoksa helak olur bitersiniz." (Nehc'ül-Belağa, 97. Hutbe).
İşte bu, Allah'ın her türlü pislikten arındırıp tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt hakkında Hz. Ali'nin (a.s.) sözleridir. Hz. Ali'nin evlatları olan İmam Hasan, İmam Hüseyin, İmam Zeynel Abidin, İmam Ca'fer Sâdık, İmam Rıza (a.s.) gibi diğer Ehl-i Beyt İmamlarının sözlerini de dinleyecek olursak, onların da aynı sözleri tekrarladıklarını, aynı yoldan gittiklerini, her yerde ve her zaman halkı Kur'an'a ve Resûlullah'ın (s.a.a.) Ehl-i Beyt'ine davet ettiklerini, kurtuluş ve hidayetin onlara uymada olduğunu anlattıklarını görürüz.
Ayrıca, Ehl-i Beyt'in her türlü günah ve hatadan masum oluşunun en büyük tanığı tarihtir.
Çünkü tarih; onlar hakkında ilim, hilm, takva, cömertlik, keramet, yiğitlik ve Allah ve Resulünün razı olduğu şeylerden başka bir şey kaydetmemiştir.
Yine tarih boyu tasavvuf ehlinin ileri gelenleri, mezhep kurucuları, din büyükleri, onların ilmi ve ameli üstünlüklerini kabul etmiş ve onların Resûlullah'a (s.a.a.) en yakın kimseler ve dinin koruyucuları olduklarını söylemişlerdir.
İşte bu yüzden, Allah'ın, kendilerinden her türlü pisliği giderip tertemiz kıldığı ve Resûlullah'ın kendisiyle birlikte abasının altına aldığı Ehl-i Beyt'i, başkalarıyla eşit görmek caiz değildir. (Fes'elu Ehle'z-Zikr, Muhammed Semavi).
"Biz Ehl-i Beyt'ten ayrı olarak kendilerini bilgide üstün sayanlar, yalan yere bize zulmederek bu zanna kapılanlar neredeler? Oysa Allah bizim derecemizi yüceltmiş, onlarıysa alçaltmıştır. Bize ihsan etmiş, bize düşman olan ve buğz eden ise azabı bekler." (Nehcü'l-Belağa, 109. Hutbe).
"Peygamber'in soyu soyların, ailesi ailelerin en hayırlısıdır; ağacı ağaçların en iyisidir. Haremde bitmiş, kerem alanında boyatmıştır. O ağacın upuzun dalları budakları vardır. Meyvesine herkesin ulaşmasına imkan yoktur." (Nehcü'l-Belağa, 94. Hutbe).
"Nereye gidiyorsunuz? Ne zaman döneceksiniz? Hidayet sancakları dikilmiştir. Deliller apaçıktır, nişaneler dikili durmaktadır. Ne diye başı dönmüş bir halde çöllere dalarsınız? Neden ve niçin yeler-yortarsınız? Peygamberinizin ıtreti (Ehl-i Beyt'i) aranızdadır. Onlar sizi gerçeğe çeken iplerdir. Dinin bayrakları, hakikatin dilleridir onlar. Onları Kur'an'ın en iyi konaklarına indirin (Kur'an'da anıldığı, emredildiği şekilde onlara uyun). Susamış develer gibi onların yanına, onların kaynağına koşun. Ey insanlar! Bu sözleri, bu inancı Son Peygamberden alın. Bilin ki, biz Ehl-i Beyt'ten olup da ölen ölmez, diridir. Bizden olup da çürüyüp gittiği zannedilen çürümez. Bilmediğiniz sözü söylemeyin.
Çünkü gerçeğin çoğu inkâr ettiğiniz şeylerdir. Aleyhine kesin bir deliliniz olmayan kimseyi mazur görünüz. O kimse de benim. Sizin içinizde, sizin aranızda iki değer biçilmez şeyin en büyüğü olan Kur'an'la amel etmedim mi ben? İki değer biçilmez şeyin küçüğü olan Ehl-i Beyt'i aranızda bırakmadım mı ben?" (Nehcü'l- Belağa, 87. Hutbe).
"Peygamberinizin Ehl-i Beyt'ine dikkat edin; onların yolundan ayrılmayın; onlara uyun. Onlar sizi asla doğru yoldan çıkarmazlar. Sapıklığa sevk etmezler. Onlar oturursa siz de oturun; onlar kalkarsa siz de kalkın. Onların önüne geçmeyin. Aksi takdirde yolunuzu kaybedersiniz; sersemleşir, sapıtır gidersiniz. Onlardan geride de kalmayın; yoksa helak olur bitersiniz." (Nehc'ül-Belağa, 97. Hutbe).
İşte bu, Allah'ın her türlü pislikten arındırıp tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt hakkında Hz. Ali'nin (a.s.) sözleridir. Hz. Ali'nin evlatları olan İmam Hasan, İmam Hüseyin, İmam Zeynel Abidin, İmam Ca'fer Sâdık, İmam Rıza (a.s.) gibi diğer Ehl-i Beyt İmamlarının sözlerini de dinleyecek olursak, onların da aynı sözleri tekrarladıklarını, aynı yoldan gittiklerini, her yerde ve her zaman halkı Kur'an'a ve Resûlullah'ın (s.a.a.) Ehl-i Beyt'ine davet ettiklerini, kurtuluş ve hidayetin onlara uymada olduğunu anlattıklarını görürüz.
Ayrıca, Ehl-i Beyt'in her türlü günah ve hatadan masum oluşunun en büyük tanığı tarihtir.
Çünkü tarih; onlar hakkında ilim, hilm, takva, cömertlik, keramet, yiğitlik ve Allah ve Resulünün razı olduğu şeylerden başka bir şey kaydetmemiştir.
Yine tarih boyu tasavvuf ehlinin ileri gelenleri, mezhep kurucuları, din büyükleri, onların ilmi ve ameli üstünlüklerini kabul etmiş ve onların Resûlullah'a (s.a.a.) en yakın kimseler ve dinin koruyucuları olduklarını söylemişlerdir.
İşte bu yüzden, Allah'ın, kendilerinden her türlü pisliği giderip tertemiz kıldığı ve Resûlullah'ın kendisiyle birlikte abasının altına aldığı Ehl-i Beyt'i, başkalarıyla eşit görmek caiz değildir. (Fes'elu Ehle'z-Zikr, Muhammed Semavi).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.