Ehl-i Sünnet uleması ve Mehdîlik
Ebu’l-Ferec şöyle yazar: “Muhammed b. Abdullah b. Hasan kıyam ettiğinde, Medine’nin fakihlerinden olan Muhammed b. İclan da onunla birlikte kıyam etti...
09.07.2024 18:31:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Ebu'l-Ferec şöyle yazar: "Muhammed b. Abdullah b. Hasan kıyam ettiğinde, Medine'nin fakihlerinden olan Muhammed b. İclan da onunla birlikte kıyam etti.
Muhammed b. Abdullah öldürülünce Medine valisi Ca'fer b. Süleyman, Muhammed b. İclan'ı çağırtarak, 'O yalancıya niçin katıldın?' diye elinin kesilmesini emretti.
Bu sırada o mecliste bulunan Medine'nin fakih ve ricali şefaatte bulunup; arabuluculuk yaparak, 'Ey emîr! Muhammed b. İclan Medine'nin tanınmış âbid ve fakihlerindendir, onu affediniz, Muhammed b. Abdullah'ı; geleceği ve zuhûru rivayetlerde vaad edilmiş olan gerçek Mehdî sanma yanlışlığına düşmüştür!'"
Yine, Muttaki-i Hindî diye meşhur olan Alaaddin b. Hüsameddin, "el-Burhan fi Alamât-i Mehdî-yi Âhiru'z-Zaman" adlı kitabında dört Ehl-i Sünnet mezhebinin âlimlerinin "Mehdîlik inancının farz oluşu" hakkındaki fetvalarını ve Hint bölgesinde Mehdîlik iddiasında bulunan bir kişinin bu iddiasının bâtıl olduğunu nakletmektedir.
Söz konusu kitabının on üçüncü bölümünde ise, "Mekke-i Mükerreme'de bulunan Arap ulemasının son zamanda çıkması vaad edilen Hz. Mehdî hakkındaki fetvaları" başlığı altında şöyle demektedir:
Bu, Mekke âlimlerine yöneltilen soru ve cevabın metnidir:
SORU: "Allah'ım! Bize hakkı göster ve ona uymaya bizi muvaffak kıl ve bâtılı göster ve ondan uzak durmayı bize nasib eyle. Din önderleri ve Müslümanların yol göstericileri olan değerli âlimlerimiz (Allah onları te'yid etsin) Acem memleketlerinden birinde 910 yılında ölen Hint asıllı Feruh isimli bir şahsın, son zamanda çıkması vaad edilen Mehdî olduğuna ve bu Mehdî'yi inkar edenin kafir olduğuna inanan bir grup hakkında görüşünüz nedir? Sonra sizce vaad edilen Mehdî'yi inkâr edenin hükmü nedir? Bize bu hususta fetva verin (Allah sizden razı olsun)."
Bu soru Hicrî 952 yılında sorulmuştur; Muttakî Hindî bu soruya cevap veren dört mezhebin fakihlerinin fetvalarını şu şekilde kaydetmiştir:
İbn-i Hacer el-Heysemî eş-Şafiî'nin fetvası.
Şeyh Ahmet Ebi Surur b. es-Seba el-Hanefî'nin fetvası.
Şeyh Muhammed b. Muhammed el-Hattabî el-Malikî'nin fetvası.
Şeyh Yahya b. Muhammed el-Hanbelî'nin fetvası.
CEVAP: Bu dört cevap fetvanın içerikleri ise kısaca şöyledir:
Şafiî fakihinin görüşü şöyledir:
Mehdî ile ilgili hadislerin tevatür derecesine ulaştığını açıkça bildirmiş ve onun kıyamıyla ilgili mütevatir nişâneleri zikrederek bu hususta yazılmış 'el-Kavlu'l-Muhtasar fi Alameti'l-Mehdî el- Muntazar' adlı kitabına işaretle şöyle demiştir:
Eğer bu grubun Mehdî'nin zuhûrunu inkâr etmesi temelden sünneti inkâr etmek anlamına gelirse; onlar kâfirdirler ve onlarla savaşmak farzdır.
Ama bu grup sünnete değil de, sadece İslam imamlarına karşı bir inat için bunu yapıyorsa; onlara bu akideyi iyice anlatmayı gerektirir. Sonra da yönetici, onların işlediği bu büyük suça ve bozuk akideye karşı hapis, dövme gibi uygun gördüğü bir cezayı vermesi gerekir...
Hanefî fakihinin görüşü
Hanefi fakihi söz konusu grup tarafından ortaya atılan iddianın bâtıl olduğuna fetva vermiş ve şöyle demiştir:
O gruptakiler sahih nasslarda, sarih sünnette ve râvilerinin çok olduğu için tevatür haddine ulaşan hadislerde yer alan bir şeye inanç yönünden muhalefet ettikleri için, şiddetle yok edilmeleri gerekir. Çünkü mütevatir ve müstefiz hadisler gereğince Hz. Mehdî son zamanda efendimiz İsa (aleyhi's-selâm) ile kıyam edecektir.
Mâlikî fakihi de bu grubun iddiasının bâtıl olduğuna fetva verip şöyle demiştir:
Söz konusu grubun, ölen bir şahsın, son zamanda zuhûr etmesi vaad edilen Mehdî olduğuna inanmaları bâtıldır. Çünkü bu inanç, Mehdî'nin vasıflarını ve zuhûr alametlerini sahih bir şekilde açıklayan hadislerle çelişmektedir.
Hanbelî fakihleri ise şöyle demişlerdir
Bu gurubun inancı, ahir zamandaki Mehdî, O'nun zuhûrunun nasıl başlayacağı, kendi vasıfları ve zamanında vukû bulacak olaylar hakkındaki sahih hadislerle çeliştiği için bozuktur ve bunda da hiç bir şüphe yoktur.
Görüldüğü gibi ulema, bu tür sahte Mehdîleri reddederken Mehdîlik inancını asla reddetmemiş; bilakis, bu inanca temelde katıldıklarını vurgulamış ve söz konusu sahtekârların bu girişiminin içyüzünü ispatlamak için de Hz. Mehdî (aleyhi's-selâm) hakkındaki hadislerden faydalanmışlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Muhammed b. Abdullah öldürülünce Medine valisi Ca'fer b. Süleyman, Muhammed b. İclan'ı çağırtarak, 'O yalancıya niçin katıldın?' diye elinin kesilmesini emretti.
Bu sırada o mecliste bulunan Medine'nin fakih ve ricali şefaatte bulunup; arabuluculuk yaparak, 'Ey emîr! Muhammed b. İclan Medine'nin tanınmış âbid ve fakihlerindendir, onu affediniz, Muhammed b. Abdullah'ı; geleceği ve zuhûru rivayetlerde vaad edilmiş olan gerçek Mehdî sanma yanlışlığına düşmüştür!'"
Yine, Muttaki-i Hindî diye meşhur olan Alaaddin b. Hüsameddin, "el-Burhan fi Alamât-i Mehdî-yi Âhiru'z-Zaman" adlı kitabında dört Ehl-i Sünnet mezhebinin âlimlerinin "Mehdîlik inancının farz oluşu" hakkındaki fetvalarını ve Hint bölgesinde Mehdîlik iddiasında bulunan bir kişinin bu iddiasının bâtıl olduğunu nakletmektedir.
Söz konusu kitabının on üçüncü bölümünde ise, "Mekke-i Mükerreme'de bulunan Arap ulemasının son zamanda çıkması vaad edilen Hz. Mehdî hakkındaki fetvaları" başlığı altında şöyle demektedir:
Bu, Mekke âlimlerine yöneltilen soru ve cevabın metnidir:
SORU: "Allah'ım! Bize hakkı göster ve ona uymaya bizi muvaffak kıl ve bâtılı göster ve ondan uzak durmayı bize nasib eyle. Din önderleri ve Müslümanların yol göstericileri olan değerli âlimlerimiz (Allah onları te'yid etsin) Acem memleketlerinden birinde 910 yılında ölen Hint asıllı Feruh isimli bir şahsın, son zamanda çıkması vaad edilen Mehdî olduğuna ve bu Mehdî'yi inkar edenin kafir olduğuna inanan bir grup hakkında görüşünüz nedir? Sonra sizce vaad edilen Mehdî'yi inkâr edenin hükmü nedir? Bize bu hususta fetva verin (Allah sizden razı olsun)."
Bu soru Hicrî 952 yılında sorulmuştur; Muttakî Hindî bu soruya cevap veren dört mezhebin fakihlerinin fetvalarını şu şekilde kaydetmiştir:
İbn-i Hacer el-Heysemî eş-Şafiî'nin fetvası.
Şeyh Ahmet Ebi Surur b. es-Seba el-Hanefî'nin fetvası.
Şeyh Muhammed b. Muhammed el-Hattabî el-Malikî'nin fetvası.
Şeyh Yahya b. Muhammed el-Hanbelî'nin fetvası.
CEVAP: Bu dört cevap fetvanın içerikleri ise kısaca şöyledir:
Şafiî fakihinin görüşü şöyledir:
Mehdî ile ilgili hadislerin tevatür derecesine ulaştığını açıkça bildirmiş ve onun kıyamıyla ilgili mütevatir nişâneleri zikrederek bu hususta yazılmış 'el-Kavlu'l-Muhtasar fi Alameti'l-Mehdî el- Muntazar' adlı kitabına işaretle şöyle demiştir:
Eğer bu grubun Mehdî'nin zuhûrunu inkâr etmesi temelden sünneti inkâr etmek anlamına gelirse; onlar kâfirdirler ve onlarla savaşmak farzdır.
Ama bu grup sünnete değil de, sadece İslam imamlarına karşı bir inat için bunu yapıyorsa; onlara bu akideyi iyice anlatmayı gerektirir. Sonra da yönetici, onların işlediği bu büyük suça ve bozuk akideye karşı hapis, dövme gibi uygun gördüğü bir cezayı vermesi gerekir...
Hanefî fakihinin görüşü
Hanefi fakihi söz konusu grup tarafından ortaya atılan iddianın bâtıl olduğuna fetva vermiş ve şöyle demiştir:
O gruptakiler sahih nasslarda, sarih sünnette ve râvilerinin çok olduğu için tevatür haddine ulaşan hadislerde yer alan bir şeye inanç yönünden muhalefet ettikleri için, şiddetle yok edilmeleri gerekir. Çünkü mütevatir ve müstefiz hadisler gereğince Hz. Mehdî son zamanda efendimiz İsa (aleyhi's-selâm) ile kıyam edecektir.
Mâlikî fakihi de bu grubun iddiasının bâtıl olduğuna fetva verip şöyle demiştir:
Söz konusu grubun, ölen bir şahsın, son zamanda zuhûr etmesi vaad edilen Mehdî olduğuna inanmaları bâtıldır. Çünkü bu inanç, Mehdî'nin vasıflarını ve zuhûr alametlerini sahih bir şekilde açıklayan hadislerle çelişmektedir.
Hanbelî fakihleri ise şöyle demişlerdir
Bu gurubun inancı, ahir zamandaki Mehdî, O'nun zuhûrunun nasıl başlayacağı, kendi vasıfları ve zamanında vukû bulacak olaylar hakkındaki sahih hadislerle çeliştiği için bozuktur ve bunda da hiç bir şüphe yoktur.
Görüldüğü gibi ulema, bu tür sahte Mehdîleri reddederken Mehdîlik inancını asla reddetmemiş; bilakis, bu inanca temelde katıldıklarını vurgulamış ve söz konusu sahtekârların bu girişiminin içyüzünü ispatlamak için de Hz. Mehdî (aleyhi's-selâm) hakkındaki hadislerden faydalanmışlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.