Ekonomi ve siyasi modeller, birbirini etkiler ve hatta şekillendirir. Ancak her iki model arasında bir tercih söz konusu olduğunda, öncelik ekonomi modeline verilmektedir. Özellikle sömürücü güçler, sömürecekleri ülkelerin siyasi modellerine değil, ekonomi modellerine bakar ve önem verirler. Öyle ki, sömürülerine engel olan ekonomi modellerini değiştirmek için gerekiyorsa, savaşı bile göze alırlar.
Gerçek böyle olduğu halde, siyasi modellere ve o modeller içerisinde demokrasiye büyük önem verdiklerini ve onu olmazsa olmaz kabul ettiklerini söylerler. ABD, bu gerekçeden hareketle, askeri yöntemlere başvurarak Irak'ı işgal etti ve Irak Geçici Koalisyon Hükümetini kurdu. Hükümetin başına atadığı Paul Bremer, 19 Eylül 2003'de Irak için bir özgürlük bildirgesi yayımladı.
Paul Bremer'in özgürlük bildirgesi, yabancı şirketlere Irak işletmelerinde tam mülkiyet hakkı verilmesini, kamu işletmelerinin hızla satılmasını, yabancı şirketlerin ve kişilerin kazançlarını ülke dışına eksiksiz transferini, yabancı şirketlere uygulanan tüm engellerin kaldırılmasını içeriyordu.
Görüldüğü üzere ABD, demokrasi getirmek için işgal ettiği Irak'a, ilkönce liberalizmi yerleştirmiştir. Aynı ABD, Suudi Arabistan'a demokrasi getirmeyi hiç düşünmez. Çünkü Suudi Arabistan başka yerden çok daha yüksek getiri elde edebilecekken, ABD'nin hazine bonolarına yatırım yapar ve böylece ona düşük faizle borç verir.
Ne yazık ki, ABD'nin işgalle Irak'a uygulattığı liberalizme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri kurtuluş reçetesi olarak sarılmışlardır. AKP hükümetleri döneminde ise, liberal ekonomi politikaları doruk noktaya yükseltilmiştir.
Bu politikaların başaktörü konumunda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayret verici ve şaşırtıcı bir biçimde liberalizmin felsefi temel dayanaklarını eleştiriyor. Uluslararası 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı'nda yaptığı konuşmada şöyle dedi : "İnsana makine, hammadde, sermaye gibi salt üretim aracı olarak bakamayız. Bizim anlayışımızda insan homoekonomikus değildir." Bir taraftan liberalizmi alabildiğine uygulayacaksın, öte taraftan onun temeli olan homoekonomisu reddedeceksin. Buna dense dense, çelişkinin daniskası denir.
AKP iktidarı böyle bir çelişkinin içerisinde olmasaydı, hem liberalizmi baş tacı edip, hem de başkanlık sistemine bütün gücüyle asılmazdı. Bilirdi ki, liberalizm şu haliyle yürürlükte olduğu sürece, başkanlık sistemi de çözüm olmayacaktır.
Liberalizmden başka bir ekonomi modeli uygulasak, sonuç değişir mi? Eğer o model de Batı kaynaklı ise, sonuç yine değişmeyecektir. Bu gerçek, komünizmden bir anda liberalizm bataklığına yuvarlanan Rusya'da aynen yaşanmıştır.
Rusya'nın liberalizmi uyguladığı dönemdeki durumunu Rus yazar Grigory Gorin şöyle anlatır: "Uzun yıllar komünistlerin diktatörlüğü altında yaşadık. Şimdi de iş dünyasındaki insanların diktatörlüğü altında hayatın iyi olmadığını gördük." İşte bunu gören Rusya, Milli Ekonomi Modeli'nde karar kıldı. Türkiye'yi idare edenler ise, hâlâ çıkmaz sokaklarda debeleniyorlar.
Gerçek böyle olduğu halde, siyasi modellere ve o modeller içerisinde demokrasiye büyük önem verdiklerini ve onu olmazsa olmaz kabul ettiklerini söylerler. ABD, bu gerekçeden hareketle, askeri yöntemlere başvurarak Irak'ı işgal etti ve Irak Geçici Koalisyon Hükümetini kurdu. Hükümetin başına atadığı Paul Bremer, 19 Eylül 2003'de Irak için bir özgürlük bildirgesi yayımladı.
Paul Bremer'in özgürlük bildirgesi, yabancı şirketlere Irak işletmelerinde tam mülkiyet hakkı verilmesini, kamu işletmelerinin hızla satılmasını, yabancı şirketlerin ve kişilerin kazançlarını ülke dışına eksiksiz transferini, yabancı şirketlere uygulanan tüm engellerin kaldırılmasını içeriyordu.
Görüldüğü üzere ABD, demokrasi getirmek için işgal ettiği Irak'a, ilkönce liberalizmi yerleştirmiştir. Aynı ABD, Suudi Arabistan'a demokrasi getirmeyi hiç düşünmez. Çünkü Suudi Arabistan başka yerden çok daha yüksek getiri elde edebilecekken, ABD'nin hazine bonolarına yatırım yapar ve böylece ona düşük faizle borç verir.
Ne yazık ki, ABD'nin işgalle Irak'a uygulattığı liberalizme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri kurtuluş reçetesi olarak sarılmışlardır. AKP hükümetleri döneminde ise, liberal ekonomi politikaları doruk noktaya yükseltilmiştir.
Bu politikaların başaktörü konumunda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayret verici ve şaşırtıcı bir biçimde liberalizmin felsefi temel dayanaklarını eleştiriyor. Uluslararası 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı'nda yaptığı konuşmada şöyle dedi : "İnsana makine, hammadde, sermaye gibi salt üretim aracı olarak bakamayız. Bizim anlayışımızda insan homoekonomikus değildir." Bir taraftan liberalizmi alabildiğine uygulayacaksın, öte taraftan onun temeli olan homoekonomisu reddedeceksin. Buna dense dense, çelişkinin daniskası denir.
AKP iktidarı böyle bir çelişkinin içerisinde olmasaydı, hem liberalizmi baş tacı edip, hem de başkanlık sistemine bütün gücüyle asılmazdı. Bilirdi ki, liberalizm şu haliyle yürürlükte olduğu sürece, başkanlık sistemi de çözüm olmayacaktır.
Liberalizmden başka bir ekonomi modeli uygulasak, sonuç değişir mi? Eğer o model de Batı kaynaklı ise, sonuç yine değişmeyecektir. Bu gerçek, komünizmden bir anda liberalizm bataklığına yuvarlanan Rusya'da aynen yaşanmıştır.
Rusya'nın liberalizmi uyguladığı dönemdeki durumunu Rus yazar Grigory Gorin şöyle anlatır: "Uzun yıllar komünistlerin diktatörlüğü altında yaşadık. Şimdi de iş dünyasındaki insanların diktatörlüğü altında hayatın iyi olmadığını gördük." İşte bunu gören Rusya, Milli Ekonomi Modeli'nde karar kıldı. Türkiye'yi idare edenler ise, hâlâ çıkmaz sokaklarda debeleniyorlar.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018