Ekonomide çoklu organ yetmezliği yaşanıyor

Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, ülke ekonomisini hep bir insan vücuduna benzetir ve "para"yı da o vücutta dolanması gereken "kan"a benzetirdi. Milli Ekonomi Modeli'nde paranın emek ve üretim karşılığı senyorajla devreye konulması gerektiği vurgulanmaktadır; bu şekilde devreye konulan paraya da "Milli Para" denilmektedir.

Bir vücutta nasıl kirli ya da zehirli kan dolaştığında, vücutta bulunan bütün organlar bundan zarar görürse, bir ülke ekonomisinde Milli Para değil de yabancı para dolaşırsa, hatta hakim olursa o ülke de bundan çok büyük darbe yer.

Bugün Türkiye olarak bunu açık ve net bir şekilde yaşıyoruz.

Tıpta "çoklu organ yetmezliği" denilen bir ifade vardır. Ve "Kan dolaşımına mikrop girmesiyle başlayan hayati organların iflası ile sonuçlanabilen ölümcül olabilen bir rahatsızlık" olarak tanımlanır. Vücutta dolanan kan mesabesinde olan para, eğer ülkemizde olduğu gibi yabancı para ise, ya da bu yabancı paranın karşılığı olan yerli para ise aynen çoklu organ yetmezliğinde olduğu gibi ekonominin tüm sahalarına sirayet eder ve her yeri perişan eder.

İnsan vücudunda çoklu organ yetmezliği ölümcüldür, ekonomide ise topyekun iflasla neticelenir.

Siyasilerimizin ısrarla ve inatla uyguladıkları kapitalist sistemin bir neticesi olarak ülkemiz maalesef yıllardır ABD dolarının esareti altındadır. Piyasamızda ya doların kendisi dolaşmaktadır ya da dışarıdan borç alınan doların karşılığı basılan, Prof. Dr. Baş'ın meşhur ifadesiyle "doların tercümesi" olan yerli para dolaşmaktadır. 

Ekonomiye zarar vermesi açısından doların direkt dolaşmasıyla, doların tercümesi olan TL'nin dolaşması arasında hiçbir fark yoktur.

Maruz kaldığımız dolar kuru rekorlarının ülke ekonomimize yaptığı tahribatları, 11 liranın üzerinde konumlanan dolar kuru ile çok daha net yaşıyoruz.

Toplumun her kesiminden feryatlar yükseliyor. Ama unutmayalım ki, BTP Genel Başkanı Hüseyin baş'ın belirttiği gibi bu sadece bir başlangıç. Çünkü bugün karşılaştığımız fiyatlar dolar kuru 6-6.5 lira iken belirlenmiş fiyatlar, doların 11 liralık kuru üzerinden daha fiyatlar belirlenmedi. Bu sebeple BTP Lideri, "Yeni zamlar yolda" diyor.

Sanayici, ihracatçı, ithalatçı, tüccar, esnaf, tarım köylüsü dolar kuruyla birlikte artan maliyetler karşısında inim inim inliyor. 

Asgari ücretli, memur, emekliler ise sürekli zamlanan fiyatlardan bunalmış vaziyette. 

Ekonominin çivisi çıktı, başta da belirttiğimiz gibi çoklu organ yetmezliği yaşanıyor.

Her gün değişik örneklerle anlattıklarımızı detaylandırmaya çalışıyoruz.

Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel yaşadıkları sorunla ilgili şunları belirtti: "Hammadde fiyatları uluslararası piyasalarda da arttı ancak Türkiye'ye yansıması çok daha yüksek. İmalatta en çok kullanılan hammadde ve ara mallardan pamuk ipliğinin kilosu son bir yılda 2.9 dolardan 5.75 dolara, PVC'nin tonu 900 dolardan 3 bin 750 dolara yükseldi. Diğer petrokimya ürünlerinin fiyatı da en az yüzde 100 arttı. Organize perakende sektöründe Ekim ayında geçen yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 60-70 artan cirolar, ham madde maliyetlerini hızına yetişemiyor. Hammadde maliyetlerinde bir yıllık artış cirolara fark attı, mevcut tablo sürdürülebilir değil. Hammadde krizine çözüm üretilememesi durumunda, raflardaki ürün fiyatları artmaya devam edecek ve mağazaların ayakta kalma şansı ise azalacak. Perakendecinin 100 TL'ye sattığı ürünün yerine yenisini üretebilmesi için en az 160-170 TL gerekiyor. Dolayısı ile cirolardaki artış hammadde kaynaklı maliyet artışlarını karşılamaya yetmiyor."

Dolar kuru artışları dolar borcu olan devleti de ciddi anlamda vuruyor. Faizi sisteminin merkezine almış olan kapitalist sistemi bırakmadan, sırf siyasi hesaplarla yapılan faiz indirimlerinin son 3 ayda Hazine'ye faturası 438 milyar TL oldu. Bu 3 aylık süreçte 8.27 lira olan dolar 11.31 liraya ulaştı. Hazine'nin TL borçlanma maliyetleri artarken, döviz ve altın cinsi borç stoku nedeniyle borç yükü de arttı. Hazine'nin altın dahil yabancı para cinsi borcu Eylül ayı itibarıyla toplamda 144,1 milyar dolar seviyesindeydi. Bu da kur artışından dolayı 438 milyar liralık bir borç artışı anlamına geliyor. Devletin toplam borcundan bahsetmiyoruz, sadece Hazine'ye ait borcun maliyeti bu kadar.

Dolar kurundaki artış sebebiyle üreticinin hammadde, enerji ve finans maliyetleri katlanarak artıyor, tüketicinin giderleri katlanarak artıyor, devletin, şirketlerin, vatandaşların borçları katlanarak artıyor, büyük bir belirsizlik var, herkes endişeli bir bekleyiş içinde.

Şu gerçeğin altını çizmeliyim ki, çözümü olmayan bir kapının önünde ümitsiz bir bekleyiş daha büyük travmalara yol açar. Bence yapmamız gereken "ümitsiz bir bekleyiş" değil, "çözümü doğru adreste arayış" olmalıdır.

Bu seviyeye geldiğimizde karşımızdaki tek seçeneğin Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve bu modeli parti programına alan BTP olduğunu göreceğiz.