Çağımız hastalıklarının, günümüz toplumuna yansımaları en acımasız şekilde devam ediyor.
Gerek ekonomik sahada gerekse de ahlaki sahada birçok konuda insanlarımız, vahşi kapitalizmin dayattığı bu çıkmaz sokaklarda boğuşup duruyor.
Ekonomik sahada tam bir çöküş yaşayan toplumumuz, manevi değerlerden de uzak kalmanın verdiği şaşkınlıkla, müthiş bir ahlaki zafiyete savrulmuş, aynı çöküşü bu sahada da yaşamıştır.
Bu öyle bir savrulma ki tam bir cinnet toplumu haline geldik.
Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti haberi duymayalım. Öyle sıradan cinayetler de değil. Tasarlayarak vahşice işlenmiş cinayetler.
Çok basit bir yol verme kavgasından cinayete varan tartışmalar, kavgalar…
Alacak-verecekten doğan ve cinayetle biten kavgalar…
Miras paylaşımı ile başlayıp, cinayetle biten kavgalar…
Aile içi şiddetle başlayıp, cinayetle biten kavgalar…
Bu örnekleri artırdıkça artırabiliriz.
Ama burada en büyük çöküş ailede yaşanıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocam'ın dediği gibi "Aile çökerse toplum çöker, toplum çökerse topyekûn devlet çöker."
Bu öyle bir ahlaki çöküntü ki bu milleti millet yapan ve çağlar boyu süzülüp gelen değerleri tamamen yok eden ve yerine batının zina medeniyetini bina eden bir anlayışı barındırıyor.
Eskiden sadece büyükşehirlerin belirli semtlerinde görülen bu anlayış, şimdilerde bütün şehirlerimizde hatta köylerde bile ve ne yazık ki muhafazakâr dediğimiz kesimlerde bile çok yaygın olarak görülebiliyor.
Toplumda dönen bu hayâsızlıkları, rezillikleri ve hatta aile içinde bile yaşanan bu densizlikleri burada anlatmaya bizim ahlakımız izin vermez.
Bizler Bağımsız Türkiye Partisi camiası olarak üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın gözetiminde bütün bu hayâsızlıklardan uzak kalmıştık. Hocamız adeta bir fanus içerisinde bizleri bu yozlaşmış, bozulmuş ahlaki düzenden, uzak tutmuştu. Açtığı okullarla çocuklarımızı ana sınıfından üniversite çağlarına kadar toplumda yaşanan bu dejenerasyondan uzak tutmayı hedeflemiş ve bunu da başarmıştı.
Hocamın açtığı bu güzide okullardan mezun olan iki oğlum avukat olmuş, adliye koridorlarında ve duruşma salonlarında karşılaştıkları, örneklerini ancak seküler batı dünyasında görebileceğimiz kadar hayâsız, gayriahlaki vakalarla karşılaştıklarında şoke olmuşlardı. Bizim toplumumuzda böyle vakalar nasıl olabilir diye hayretlerini dile getirdiklerinde diğer avukat arkadaşlarından aynı tepkiyi görmeyince şaşırmışlardı. Çünkü toplumda artık bu tür aşırılıklar kanıksanmış, normal görülmeye başlanmıştı.
Bir sabah namazı sonrası Hocam'a toplumun geldiği noktayı birkaç örnekle anlattığımızda Hocam çok şaşırmış ve çok üzülmüştü. Bu konuyu bizden başka kimse dert edinmez, bir şeyler yapmamız lazım diyerek "Kaybolan Değerlerimiz" adlı panel serilerini ülke genelinde başlatmıştı.
Yaşadığı sürece mensubu bulunduğu bu milletin hem dünyasını hem ahiretini mamur etme niyetinde olan canım Hocam çok uğraştı, çok didindi. 'Milletim karnını doyursun' diye yılların tefekküründen süzülen Milli Ekonomi Modeli'ni kaleme aldı. Uluslararası kongrelerle ispatını yaptı ve milletine sundu.
Yüzyıllarca Allah'ın dinine hizmet etmiş bu milletin evlatları da dedelerinin yolundan gitsin, Allah'ın sevdiği kullar olsun, vatanına, milletine ve devletine yararlı fertler olsun diye Ehli Beyt Külliyatını ve birçok eserleri kaleme aldı.
Gerek ahlaki sahada gerek ekonomik sahada ortaya koyduğu çözümlerin uygulanabilirliğini açtığı kurumlardaki uygulamalarla en güzel şekilde ortaya koydu.
O, yaşadığımız bu dönemde çözümün tek adresiydi. Bunu da bu topluma anlatmak için çok uğraştı. Yapılması gereken ne varsa yaptı. Panellerle, konferanslarla, TV'deki sohbetlerle, gazetelerle, mitinglerle, kongrelerle, salon toplantılarıyla çözümü milletin önüne koydu. Kadrosunu kapı kapı gezdirdi. İnsanlarımıza çözümlerini anlattırdı.
Bizler şahidiz. O görevini en güzel şekilde yerine getirdi ve Rabbine kavuştu.
Ancak bunca gayretine ve özverisine rağmen milletten beklediği desteği görememesi onu çok üzmüş ve çok sevdiği bu milletine gönül koymasına sebep olmuştu.
Bizler Türk toplumu olarak onu görmezden geldik, dinlemedik ve ona destek olmadık.
Belki gönlünü almanın bir yolu olabilir.
Onun bütün ideallerini hayata geçireceğini ifade eden genç genel başkanımız Hüseyin Baş'a destek olarak, ona olan vefa borcumuzu belki ödeyebilir ve onu kendimizden razı edebiliriz. Bu sayede hem dünyamızı hem de ahiretimizi kurtarabiliriz.
- İpin ucu kaçtı / 18.09.2021
- El Kaide, Taliban, İŞİD / 13.09.2021
- Unutturulan hakikatler / 03.09.2021
- Sonradan görmeler... / 02.04.2021
- Demokratik krallık / 27.03.2021
- Aidiyet duygusu / 20.03.2021
- Yine haklı çıktı / 13.03.2021
- Ölçüyü Ehl-i Beyt’ten almak / 06.03.2021
- İkra kitabeke / 26.02.2021