"Ey iman edenler; oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi korunasınız diye size de farz kılındı." (Bakara-183).
Ramazan Mübarek'e ermemizi nasip eden Allah'a şükürler olsun.
Ramazanınız mübarek olsun, oruç ve ibadetleriniz makbûl ve kabul olunsun...
***
Biliyoruz ki insanlar, ana-dilleriyle düşünür, konuşur, ana-dilleriyle rüya görür, hayal kurarlar.
Kişi, kaç lisan bilirse bilsin, hatta bildiği bütün dilleri ana-dili kadar eksiksiz kullansa bile düşüncesini ana-diliyle yapar, rüyasını ana-diliyle görür..
Ve kendine has lisanı olmayan toplumlara asla millet de denilmez, halk da denilmez.
"Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun ayetlerindendir. Bunda, ilim sahipleri için elbette ibretler vardır." (Rûm-22/Y. N. Öztürk Meâli)
Fakîri tanıyanlar, yıllardır; "Nasılsın?" diye yöneltilen dostça hâl-hatır sorusuna;"Elhamdülillah Türk'üm" diye karşılık verdiğimi bilirler.
Bana böyle davranmayı ve böyle cevap vermeyi nasip eden Allahıma ne kadar şükretsem azdır, çünkü doğru yapıyormuşum hamd olsun.
Allah'ın yardım ve nasibiyle yakın bir geçmişte okuyarak gördüm ki;
Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet Yesevî'ye,
- Dînin nedir? Diye sormuşlar;
- Elhamdülillah Türk'üm ve Müslümanım. Diye cevap vermiş.
- Pîrim; biz sana dinini sorduk, Türklüğü neden kattınız? Diye tekrar sorulunca da;
- Türklük kaderimdir, İslâm tercihim... Diye cevap vermiş.
Allahüekber! Lailaheillallah!
Yıllardır sohpetlerimde ve yazılarımda ısrarla vurguladığım, anlatmaya çabaladığım tema bu!
Artık eminim ki, Pîr-i Türkistan da Rûm-22 Âyetinden aldığı ruhsat ve samimiyetle bu cevabı vermiş.
Yüzyıllarca Arap Şövenizmi Baasçılığı, Müslümanlık diye dayatanlar; İslâmî dilin Arapça, edebî dilin Farsça olduğunu fısıldamış ve bir galat-ı meşhûr oluşturmuşlar!
Sırf Emevizmi kutsamak düşüncesiyle öylesine ısrarlı ve acımasız bir dayatma uygulamışlar ki; Kaşgarlı Mahmut, Türkçe'nin de Arapça ve Farsça kadar zengin ve ilim lisanı olduğunu ispat için Divan-ı Lügât'it Türk adlı meşhûr eserini kaleme almış!
Yüzyıllarca kulağımıza fısıldanan bu galat-ı meşhur dayatmasıyla Ses Bayrağımız ana-dilimizi neredeyse unutacakken, Allah Türk Milletine Mustafa Kemal Atatürk namlı, bir dâhî nasip etmiş.
"Bağımsızlık karakterimdir" tavrı ve tarzıyla savaş meydanlarından dünya siyaset meydanlarına geçen bu Muhteşem Türk, bütün değerlerimizle birlikte ana dilimiz Türkçemize de sahip çıkmış!
Ve Allah'ın izniyle O'nun sayesinde; Yunus Emre'den, Kaşgarlı Mahmut 'dan, Yusuf Has Hâcib'den, Pîr-i Türkistan'dan, Hünkâr Hacı Bektaş'tan ve daha nice Ulu Müslüman Türk'ten haberimiz olmuş!
Mübârek Ramazan'da; Türk Milleti mensubiyetiyle iftihâr eden, Allah'ın İslâm'la taçlandırışının muhteşem farkının farkında olan bütün Kardeşlerimizin, Ramazan Ayı müddetince yapacağı dualarda Atatürk'ü de mutlaka anmalarını, Allah rızası için rica ediyorum.
"O'nun delillerinden biri de gökleri ve yerleri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır" (Rûm-22/ Diyanet Vakfı Meâli) Âyeti'ni delil tutarak ve şükrederek derim ki;
Allah (c.c.) bizi; Türk yaratıp Türkçe lisanımızla donattıktan sonra, "... Biz de; 'birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır' dedik" (Bakara-36) Âyetinde belirttiği gibi, Adem Oğullarını yeryüzüne indirmiş.
Kim veya hangi millet mensubu ne yapar bilmem ve ilgilenmem ama ben; Türk yaratılışıma, Türkçe lisanımla donatılışıma, taaa bezm-i Elest'den beri de İslâm'la taçlandırılışıma ayrı ayrı hamd ederim, şükr'ederim.
Günümüzden bin yıl önce, Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet Yesevî de buradan cesaret ve hareketle; "Elhamdülillah Müslüman Türk'üm" demiş...
Kaderimi Türk yapan, lisanımı Türkçe olarak belirleyen, yeryüzünde İslâm'la taçlandırarak süsleyen Çalabıma, Tanrıma, Hüdâma, Allahıma yerlerle gökler kadar şükürler olsun...
Demek ki neymiş? Aklın yolu, birmiş tekmiş.
Allah nasibi bu muhteşem duygularla donandıktan sonra Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın;
"Seslenir seni bana; ovam, dağım,
Nere gitsem bulur beni arınmış.
Bir çağ ki akar ötelere,
Bir ak ki yüce atalar,
Bir al ki ulu oğullar,
Türkçem, benim Ses Bayrağım..."
Dizelerini Türk'çe şevkle okur, Türk'çe bir coşkuyla kavrarız...
"Dilimdi,
Alma dilim dilimdi;
Hem melhemdi, hem derman,
Şirindi öz dilimdi."
Allah, hiç birimizi doğru yolumuzdan ayırmasın.
Hiçbirimizi nefsimize tutsak ve yenik etmesin... (Âmin)
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Ramazan Mübarek'e ermemizi nasip eden Allah'a şükürler olsun.
Ramazanınız mübarek olsun, oruç ve ibadetleriniz makbûl ve kabul olunsun...
***
Biliyoruz ki insanlar, ana-dilleriyle düşünür, konuşur, ana-dilleriyle rüya görür, hayal kurarlar.
Kişi, kaç lisan bilirse bilsin, hatta bildiği bütün dilleri ana-dili kadar eksiksiz kullansa bile düşüncesini ana-diliyle yapar, rüyasını ana-diliyle görür..
Ve kendine has lisanı olmayan toplumlara asla millet de denilmez, halk da denilmez.
"Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun ayetlerindendir. Bunda, ilim sahipleri için elbette ibretler vardır." (Rûm-22/Y. N. Öztürk Meâli)
Fakîri tanıyanlar, yıllardır; "Nasılsın?" diye yöneltilen dostça hâl-hatır sorusuna;"Elhamdülillah Türk'üm" diye karşılık verdiğimi bilirler.
Bana böyle davranmayı ve böyle cevap vermeyi nasip eden Allahıma ne kadar şükretsem azdır, çünkü doğru yapıyormuşum hamd olsun.
Allah'ın yardım ve nasibiyle yakın bir geçmişte okuyarak gördüm ki;
Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet Yesevî'ye,
- Dînin nedir? Diye sormuşlar;
- Elhamdülillah Türk'üm ve Müslümanım. Diye cevap vermiş.
- Pîrim; biz sana dinini sorduk, Türklüğü neden kattınız? Diye tekrar sorulunca da;
- Türklük kaderimdir, İslâm tercihim... Diye cevap vermiş.
Allahüekber! Lailaheillallah!
Yıllardır sohpetlerimde ve yazılarımda ısrarla vurguladığım, anlatmaya çabaladığım tema bu!
Artık eminim ki, Pîr-i Türkistan da Rûm-22 Âyetinden aldığı ruhsat ve samimiyetle bu cevabı vermiş.
Yüzyıllarca Arap Şövenizmi Baasçılığı, Müslümanlık diye dayatanlar; İslâmî dilin Arapça, edebî dilin Farsça olduğunu fısıldamış ve bir galat-ı meşhûr oluşturmuşlar!
Sırf Emevizmi kutsamak düşüncesiyle öylesine ısrarlı ve acımasız bir dayatma uygulamışlar ki; Kaşgarlı Mahmut, Türkçe'nin de Arapça ve Farsça kadar zengin ve ilim lisanı olduğunu ispat için Divan-ı Lügât'it Türk adlı meşhûr eserini kaleme almış!
Yüzyıllarca kulağımıza fısıldanan bu galat-ı meşhur dayatmasıyla Ses Bayrağımız ana-dilimizi neredeyse unutacakken, Allah Türk Milletine Mustafa Kemal Atatürk namlı, bir dâhî nasip etmiş.
"Bağımsızlık karakterimdir" tavrı ve tarzıyla savaş meydanlarından dünya siyaset meydanlarına geçen bu Muhteşem Türk, bütün değerlerimizle birlikte ana dilimiz Türkçemize de sahip çıkmış!
Ve Allah'ın izniyle O'nun sayesinde; Yunus Emre'den, Kaşgarlı Mahmut 'dan, Yusuf Has Hâcib'den, Pîr-i Türkistan'dan, Hünkâr Hacı Bektaş'tan ve daha nice Ulu Müslüman Türk'ten haberimiz olmuş!
Mübârek Ramazan'da; Türk Milleti mensubiyetiyle iftihâr eden, Allah'ın İslâm'la taçlandırışının muhteşem farkının farkında olan bütün Kardeşlerimizin, Ramazan Ayı müddetince yapacağı dualarda Atatürk'ü de mutlaka anmalarını, Allah rızası için rica ediyorum.
"O'nun delillerinden biri de gökleri ve yerleri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır" (Rûm-22/ Diyanet Vakfı Meâli) Âyeti'ni delil tutarak ve şükrederek derim ki;
Allah (c.c.) bizi; Türk yaratıp Türkçe lisanımızla donattıktan sonra, "... Biz de; 'birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır' dedik" (Bakara-36) Âyetinde belirttiği gibi, Adem Oğullarını yeryüzüne indirmiş.
Kim veya hangi millet mensubu ne yapar bilmem ve ilgilenmem ama ben; Türk yaratılışıma, Türkçe lisanımla donatılışıma, taaa bezm-i Elest'den beri de İslâm'la taçlandırılışıma ayrı ayrı hamd ederim, şükr'ederim.
Günümüzden bin yıl önce, Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet Yesevî de buradan cesaret ve hareketle; "Elhamdülillah Müslüman Türk'üm" demiş...
Kaderimi Türk yapan, lisanımı Türkçe olarak belirleyen, yeryüzünde İslâm'la taçlandırarak süsleyen Çalabıma, Tanrıma, Hüdâma, Allahıma yerlerle gökler kadar şükürler olsun...
Demek ki neymiş? Aklın yolu, birmiş tekmiş.
Allah nasibi bu muhteşem duygularla donandıktan sonra Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın;
"Seslenir seni bana; ovam, dağım,
Nere gitsem bulur beni arınmış.
Bir çağ ki akar ötelere,
Bir ak ki yüce atalar,
Bir al ki ulu oğullar,
Türkçem, benim Ses Bayrağım..."
Dizelerini Türk'çe şevkle okur, Türk'çe bir coşkuyla kavrarız...
"Dilimdi,
Alma dilim dilimdi;
Hem melhemdi, hem derman,
Şirindi öz dilimdi."
Allah, hiç birimizi doğru yolumuzdan ayırmasın.
Hiçbirimizi nefsimize tutsak ve yenik etmesin... (Âmin)
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017