logo
26 NİSAN 2024

Eline, beline, diline sahip olmadan asla

17.02.2013 00:00:00
13. yüzyıl Anadolu'sunun İslamlaşması ve Türkleşmesinin önde giden atlısı, büyük Türk bilgesi, Hoca Ahmed Yesevî’nin soylu izcisi Hacı Bektaş Veli, İslam ve Türk töresi kaynaklı temel felsefesini şu veciz ifadeyle formüle etmiş: “Eline, beline, diline sahip ol”. Bu, çok boyutlu, evrensel nitelikli, kuşatıcı ve kapsayıcı bir istiklalci Türk duruş ve tavır alış ifadesidir. Bu ilke, günümüzde de güncelliğini koruyan, çağımıza da ışık tutan ve ister Alevî, ister Sünnî her Türk’ün mutlaka bütün varlığıyla içselleştirmesi gereken bir millî kimlik programıdır. Ben Sünnîyim ama, Hacı Bektaş Velî, benim de pîrimdir. Bu vecizede 3 temel unsur var. Bunları açalım:
1- Eline sahip ol:
El, Türkçede iki manaya gelir: a) Organımız olan el: Elimiz, aynı zamanda bütün bedenimizi, somut organlarımızı temsil eder. Bu “el”le kastedilen el, ayak, göz, bütün organlarımızdır. Dolayısıyla bedenimizin tamamını temsil eden el, hareketlerimizin, fiillerimizin, yapıp etmelerimizin, uygulamalarımızın, muamelatımızın sembolüdür. Elimizden kaynaklanan bütün fiillerimizin doğru, dürüst, kanunî, ahlakî olması lazım gelir. Hırsızlık yapmamak, rüşvetçi olmamak, meslekte, işte, muamelelerde hile yapmamak, ele sahip olmaktır. Ontolojik, epistemolojik, etik ve estetik diye dört terimle ifade edilen insanî boyutlarımızın etik kısmını el temsil eder. Yani ahlakî davranışlarımızı elimizle kontrol etme imkânına sahibiz. Bu bağlamda düşmüşe, zayıfa, çaresize, fakire, arkası olmayana el kardırmamak yani onu ezmemek de elimize sahip olmak demektir. Güçlünün, otorite ve yetki sahibinin haksız yere başkasını, insanları, halkı, milleti ezmemesi, baskı uygulamaması, zulüm yapmaması ele sahip olmak demektir.
Büyüklere el kaldırmamak da millet olarak geleneksel insanî ilişkilerimizde temel bir ilkedir. Bu konuda da ele sahip olmak, büyüğü küçüğü bilmek demektir. Bizim uyumlu, ahenkli, yardımlaşmacı ve dayanışmacı bir millet oluşumuzu, ancak ticaretimizden aile hayatına kadar bütün toplumsal ilişkilerimizi ahlakî ilke, kural ve değerlere bağlı “el” hareketlerimizle tanzim edebiliriz. İnsanın toplumsal istiklali de bu anlamda ahlakın yönlendirdiği eline hâkim olmasıyla mümkündür.
b) Ülke, vatan, yurt: Elin ikinci manası da vatan, yurt, ülkedir. Türk, vatanına da sahip olacaktır. Biz, millet olarak ancak, bize ait bir vatana özgürce tasarruf ederek yaşayabiliriz. Emperyalistlerin, Haçlıların, Siyonistlerin işgali altında bir vatanda biz esiriz demektir. Millî istiklalimiz, kendi vatanımızda kendi bağımsız siyasi irademizi hâkim kılmakla yani “eline sahip olmak”la mümkündür. Eline yani vatanına sahip olmak da o vatanın yer altı ve yer üstü bütün zenginliklerinin sadece Türk milletine ait olmasıyla mümkün olur.
2. Beline sahip ol:
Bel de iki manaya gelir: a) Soy: İlk manada bel, insanın dölü, soyu demektir. Bu manada Türk, cinsel ilişkilerini İslamî kurallara göre tanzim edecek, fuhuş yapmayacak, rastgele cinsel ilişkilere girmeyecek, soyunu koruyacak, ne idüğü belirsiz bir nesil yetiştirmeyecektir. Nesebi gayr-i sahih olmayacaktır. Millet olarak kıyamete kadar devam kararlılığımız, soyumuza sahip çıkmakla olur. Soysuz bir kalabalık değil, soylu bir millet olmak, bizim şiarımızdır. Cinsel ahlakî yaşantımız, böylesine sade bir ifade ile nizama sokuluyor. Türk, zina etmeyecek, nefsine hâkim olacak, ihtiraslarına kapılmayacak, dünyevî iştihalarına esir olamayacak, bütün alanlarda şehvetini kontrol altında tutacaktır. İnsan, ferdî olarak ancak nefsini kontrol altına alıp nizama sokarak istiklalini sağlayabilir. Nefsine esir olan, bağımsız yani istiklal sahibi değildir.
b) Üretim araçları ve teknoloji: Bel ikinci manada, toprağı aktarmada kullanılan bir tarım aracıdır. “El”de olduğu gibi bel kelimesinde de mecaz-ı mürsel sanatıyla parça söylenip bütün kastediliyor. Buna göre bel, bütün ziraat, üretim araçlarının, teknik aygıtların, fabrikaların, teknolojinin sembolüdür. Bu bağlamda bele sahip olmakla, Türk milletinin kendi üretim araçlarına, kendi bilim ve teknolojisine sahip olması, yabancı teknolojiye mahkûm olmayarak teknik anlamda istiklalini sağlaması tavsiye ediliyor. Bilim ve teknikte yabancılara mecbur ve mahkum olan milletin istiklalinden bahsedilemez.
3- Diline sahip ol:
Bu da iki manayadır: a) Söz: Söz anlamında diline sahip olmak da iki boyutludur:
- Türkçeye sahip çıkmak: Türkçemize sahip çıkmaz, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğu altında pıtrak tarlasına döndürürsek zamanla saflığını, güzelliğini, temizliğini, derinliğini, ifade kabiliyetini, ahengini, kıvraklığını kaybeder ve tabii yok olur gider. Hacı Bektaş Veli’nin özgün yanlarından biri de Türk kimliğine, Türkçemize sahip çıkmasıdır. Hocası Ahmed Yesevî’nin de en önemli boyutu İslâm’ı Türk halkının anlayacağı sadelikte bir Türkçe ile tebliğ etmiş olmasıdır. Bu bağlamda Türkçemizi koruyarak, geliştirerek, güçlendirerek ve geniş kesimlere yayarak uyumlu, birbirini anlayabilen şuurlu bir Türk milleti olduk. Dolayısıyla kendi vatanımızda başka dillere geçit vermeyerek, sadece Türkçeyi hâkim kılarak millî istiklalimizi koruyabiliriz. Türkçenin dışında başka dilleri eğitim dili, kültür dili, resmî dil yaparsak bu emperyalizmin projesini uygulamak demektir ki böylece kendi istiklalimizi kendi ellerimizle yok ediyoruz demektir. Dilimize sahip çıkmak demek, Türkçemizin güzel, etkili, çarpıcı, kalıcı, hikmetli, veciz bir edebiyatını yapmak demektir ki bu da estetik boyutumuzu karşılar.
- Sözü uygun bir şekilde kullanmak: İkinci anlamıyla dilimize sahip olmak, sözümüzü doğru, uygun, yerli yerinde kullanmak demektir. Ne zaman, nerede, nasıl konuşacağımıza dikkat etmek demektir. Rastgele konuşmamak, muhatabın, ortamın ve şartların durumuna göre konuşmak demektir. Patavatsız olmamak, kırıcı konuşmamak, maksadını aşan sözler etmemek, yalan söylememek demektir. Ağızdan çıkan söz, yaydan çıkan ok gibidir. Ya da tabancadan çıkan mermi gibidir, geri döndürülemez. O bakımdan sözün çok kontrollü olması lazım. Gıybet ve alay etmemek, eleştiride aşırıya kaçıp haksızlık etmemek, sözünde durmak, incitmemek temel ilkelerdir.
b) Gönül: Dilin bir başka manası da gönüldür. Türk kültürünün, sanat ve edebiyatının ve tabii tasavvufunun temel unsuru gönüldür. Başka dil ve kültürlerde olmayan bir kavramdır gönül. Gönül kelimesini merkeze alan çok zengin bir edebiyatımız var. Gönlümüze sahip olmak demek, gönlümüzü saf ve temiz tutmak, kirletmemek, yanlış inanç ve düşüncelerden, sapık ideolojilerden uzak tutmak demektir. Gönül Allah’ın nurunun, ışığının yansıdığı yerdir. Gönül faydalı, doğru, iyi ve güzel duygu ve düşüncelerin tecelli ve barınma mekânıdır. Oraya batıl, sapık, yanlış, kötü, çirkin duygu ve düşünceler girmemelidir. Gönlümüzün istiklali de böyle sağlanır. Bu da sahih ontolojik boyutumuzu karşılar.
Sahih değerlere ev sahipliği yapan gönlümüz, aynı zamanda doğru bilginin de kaynağıdır. Bu da epistemolojik boyutumuzu karşılar.
Sözün özü şu ki, biz elimize, dilimize ve belimize sahip çıkarak şuurlu bir Türk milleti olabiliriz. Yoksa kuru bir kalabalıktan öteye geçemeyiz. 
 
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
Ekonomiyi soğutmaya devam
IMF'siz IMF programı uygulanacak
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
Ekonomiyi soğutmaya devam
IMF'siz IMF programı uygulanacak
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.