Elini mi vereceksin yoksa gönlünü mü?

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, özenle yetiştirmiş olduğu kadrosu tarafından 81 ilin yüzlerce ilçesinde düzenlenen Ehl-i Beyt panelleri, makaleleri ve konuşmaları ile tanımamıza vesile olduğu; kendi söylemiyle 'Anadolu'nun genelkurmay başkanı' Hünkar Hacı Bektaş Veli hakkında Velayetname'de geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Cengiz Han, oğlu Kavus Han'a, yüz bin göçer Tatar ve bir keşiş vererek, (o dönem Tatarlar Hıristiyandı) Asya'dan Anadolu'ya doğru gönderdi.Ve o günlerde Hacı Bektaş Veli'yi görmeye bir derviş geldi. Yanına yaklaşıp, elini öptü ve "Hünkârım bana nazar eyle, himmet et" dedi. Hünkâr adını sordu. Derviş, Can Baba olduğunu söyledi. Hünkâr, Can Baba'ya nasibini vererek ona, "Bizden nasibini aldın, seni Tatar Hanı Kavus'a gönderiyorum. Korkma git. Velayetten, kerametten ne istersen göster, seninle beraberiz. Onlara Müslüman olmadan Anadolu'ya girmemeleri gerektiğini söyle" diyerek Can Baba'yı Kavus Han'ın yanına gönderdi. Can Baba, Hacı Bektaş Veli'nin emriyle yola çıktı ve Erzincan önlerinde Kavus Han'ın ordusunun bulunduğu yere geldi. Kavus Han'ın adamları tarafından karşılanan Can Baba, Kavus Han'ın huzuruna çıkarıldı. Kendisini Hacı Bektaş Veli'nin gönderdiğini söyleyerek, Hünkâr'ın selamını iletti. Ve Müslüman olmadan Anadolu'ya girmemelerini söyledi. Kavus Han yanındaki keşişe, "Dinimizin ulusu bu işe sen ne dersin?" diye sordu. Keşiş, "Cevabı hem kolay hem de güç" diyerek devam etti: "Kolay şu ki, bu adamı sınarız. Zoru da şu ki, eğer üstün gelirse, dinimizi bırakıp bunun dinine geçmemiz gerek." Kavus Han, "İyi bir tedbir buldun. Yalancıysa, helak olur, biz de kurtuluruz" deyip, Can Baba'ya sordu: "Ne dersin Derviş, razı oluyor musun?"Can Baba, "Evet, razı oluyorum, siz de sözünüzde durup Müslüman olacak mısınız?" diye sordu. Kavus Han, "Elbette" dedi. Ortaya büyük kazan kurdular. İçini su ile doldurdular.Can Baba'ya, "Gel derviş, bu ateşe gir. Biz de sözümüzde duralım" dediler. Can Baba kazana girdi. Kapağını kapatıp, kapağın etrafını çamurla sıvadılar. Üç gün kaynattılar.Hünkâr, o sıralarda Karacahöyük'te pınarda eliyle su alıp, civarına serpiyordu. Etrafındakiler taştan, topraktan buhar çıkmasına şaşıp kalmışlardı. Bunun sebebini sormaları üzerine Hünkâr da, "Can Baba'yı Kavus Han kazana koyup kaynatıyor. Ben de onun suyunu ılıklaştırıyorum" demişti.Kavus Han, üç gün Can Baba'yı kaynattıktan sonra, dördüncü günü çıkarmalarını emretti. Kapağı açtıklarında onun sadece boncuk boncuk terlediğini gördüler. Fakat sözünde durup Müslümanlığa geçmediler.Keşiş, bu kez de, "Düzlük alana odun dizip yakalım. Can Baba'yı içine atalım, bu kez de sağ çıkarsa, onun dinine geçelim" dedi.Can Baba, "Bu Keşiş, sizin dininizin ulusu, gelsin o da benimle girsin. Hangimizin inancı sağlamsa bu sınavda belli olur" dedi. Keşiş'in öneriyi kabul etmesi ardından, Can Baba Keşiş'in elini tutarak; "Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali" diyerek Keşiş'le beraber ateşe girdi. Üçüncü gün sonunda Can Baba tek başına alevlerin ve dumanların arasından çıktı. Kavus Han'ın, "Keşiş nerede?" demesi üzerine, Can Baba avucunu açarak, Keşişin elini Kavus Han'ın önüne koydu. "Keşiş bize elini verdi, gönlünü verseydi kurtulacaktı" dedi. Ve daha sonra şahadet getirerek Müslüman oldular. ***Peki ya sen, bu yola Keşiş gibi elini mi vereceksin? Yoksa Haydar Baş Hoca gibi gönlünü mü?