Varlık içerisinde insanın önemli bir konumu ve yeri vardır. İnsan bu makamın değerini bildiği ve bu doğrultuda yaşadığı zaman kemale doğru ilerler. İnsan mahlûkat içerisinde çift boyutlu bir varlıktır. Bu iki boyut nefis ve akıldan ibarettir. Bu iki boyuta manevi ve maddi boyutta denilebilir. İnsan bu iki özellikten terkip olan bir varlıktır. İnsandaki bu iki cihet ve yön birbirlerine tezat ve düşmandırlar. Nefsin isteklerini manevi boyut kabullenmez ve reddeder, manevi boyutun isteklerini ise maddi boyut reddeder. Dolayısıyla bu iki boyut birbirlerine karşı mücadele içerisindedirler ve birbirlerine karşı savaşım vermektedirler. Bu mücadele ve savaşımda ölüm ile son bulur ve noktalanır.
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) bu mücadele ve savaşıma cihadı ekber (büyük cihad) ismini vermişler, bu cihadın en önemli cihad olduğunu ve her şeyin başında geldiğini buyurmuşlardır. Çünkü diğer cihatta (küçük cihad) insan başkalarına karşı mücadele eder. Ama büyük cihadda insan kendi nefsine karşı mücadele eder. Dolayısıyla bu cihadda nefsini mağlup ederek, nefsini ve maddi boyutu kontrolü altında tutan galip gelmiştir demektir.
Hadis kaynaklarında nakledildiğine göre, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) bir grup sahabeyi savaşa gönderdiler. Bunlar savaştan döndükleri zaman Medine’deki Müslümanlar bu sahabe grubunu karşılamak için şehrin girişinde beklemeye koyuldular. Savaştan dönen sahabelerin üzerleri toz toprak içindeydi. Sahabe böyle bir halde şehre girdiklerinde, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) onlara şöyle buyurdular; “Ne mutlu sizlere küçük cihadı başarıyla tamamladınız, geriye büyük cihad kaldı.” Bu sözü duyanlar şaşırarak; “Ey Allah’ın Resulü eğer bunların yaptığı küçük cihadsa öyleyse büyük cihad hangisidir?” diye sordular. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) şöyle buyurdular; “Büyük cihad her insanın nefsine karşı yaptığı cihaddır.”
Yani, her insanın manevi ve akli boyutunun nefis boyutuna karşı yapması gereken mücadeleye büyük cihat denir.
Yine İslam tarihi şöyle nakleder;
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) bir grup gencin yerden ağır taş kaldırarak spor yaptıklarını gördü ve onları bu doğrultuda teşvik ettikten sonra şöyle sordu; “Bu sporda birinci gelene sizler hangi ismi veriyorsunuz?”
Gençler şöyle cevap verdiler; “Ey Allah’ın Resulü, bu sporda en ağır yükü kaldıran kişiye bizler şüca ve kuvvetli ismini veriyoruz.”
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdular; “Elbette bu sporda en ağır yükü kaldıran kişi şüca ve kuvvetlidir. Ama hakiki şüca ve kuvvetli bu değildir.”
Bunu duyan gençler, hakiki şüca ve kuvvetlinin kim olduğunu sordular. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular; “En yiğit insan heva ve hevesine galip gelendir.”
Bu söz İslam dininin en önemli şiarlarından birisidir.
Allah’ın aslanı, Zülfikar’ın sahibi, Hayber’in fatihi, savaş meydanlarının eşsiz kahramanı Hz. İmam Ali (a.s.) yiğit insanı şöyle tanımlıyor; “Heva ve hevesine galip gelen en yiğit insandır.” Bu bağlama göre kuvvet ve şecaat maddi alanlarda aranmamalı aksine nefsi mahkûm etme kavramında aranmalıdır. Nefse kul olup pervasız olanlar, her önüne gelene sözlü veya fiili olarak saldırıp da kendilerini şüca görenlere bu bağlama göre patavatsız denir.
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) bu mücadele ve savaşıma cihadı ekber (büyük cihad) ismini vermişler, bu cihadın en önemli cihad olduğunu ve her şeyin başında geldiğini buyurmuşlardır. Çünkü diğer cihatta (küçük cihad) insan başkalarına karşı mücadele eder. Ama büyük cihadda insan kendi nefsine karşı mücadele eder. Dolayısıyla bu cihadda nefsini mağlup ederek, nefsini ve maddi boyutu kontrolü altında tutan galip gelmiştir demektir.
Hadis kaynaklarında nakledildiğine göre, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) bir grup sahabeyi savaşa gönderdiler. Bunlar savaştan döndükleri zaman Medine’deki Müslümanlar bu sahabe grubunu karşılamak için şehrin girişinde beklemeye koyuldular. Savaştan dönen sahabelerin üzerleri toz toprak içindeydi. Sahabe böyle bir halde şehre girdiklerinde, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) onlara şöyle buyurdular; “Ne mutlu sizlere küçük cihadı başarıyla tamamladınız, geriye büyük cihad kaldı.” Bu sözü duyanlar şaşırarak; “Ey Allah’ın Resulü eğer bunların yaptığı küçük cihadsa öyleyse büyük cihad hangisidir?” diye sordular. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) şöyle buyurdular; “Büyük cihad her insanın nefsine karşı yaptığı cihaddır.”
Yani, her insanın manevi ve akli boyutunun nefis boyutuna karşı yapması gereken mücadeleye büyük cihat denir.
Yine İslam tarihi şöyle nakleder;
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) bir grup gencin yerden ağır taş kaldırarak spor yaptıklarını gördü ve onları bu doğrultuda teşvik ettikten sonra şöyle sordu; “Bu sporda birinci gelene sizler hangi ismi veriyorsunuz?”
Gençler şöyle cevap verdiler; “Ey Allah’ın Resulü, bu sporda en ağır yükü kaldıran kişiye bizler şüca ve kuvvetli ismini veriyoruz.”
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdular; “Elbette bu sporda en ağır yükü kaldıran kişi şüca ve kuvvetlidir. Ama hakiki şüca ve kuvvetli bu değildir.”
Bunu duyan gençler, hakiki şüca ve kuvvetlinin kim olduğunu sordular. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular; “En yiğit insan heva ve hevesine galip gelendir.”
Bu söz İslam dininin en önemli şiarlarından birisidir.
Allah’ın aslanı, Zülfikar’ın sahibi, Hayber’in fatihi, savaş meydanlarının eşsiz kahramanı Hz. İmam Ali (a.s.) yiğit insanı şöyle tanımlıyor; “Heva ve hevesine galip gelen en yiğit insandır.” Bu bağlama göre kuvvet ve şecaat maddi alanlarda aranmamalı aksine nefsi mahkûm etme kavramında aranmalıdır. Nefse kul olup pervasız olanlar, her önüne gelene sözlü veya fiili olarak saldırıp da kendilerini şüca görenlere bu bağlama göre patavatsız denir.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012