Erdoğan 'akil'lere örtülü ödenekten ne verecek!?

Başbakan R. T. Erdoğan, kendi çalıyor, kendi oynuyor. "Akil" dediği adamları İstanbul'da topluyor. Güzel bir nasihat çekiyor. Lafın tamamını söylemiyor tabi… Erdoğan, İstanbul'daki toplantıda bir sağa yatıyor, bir sola yatıyor, Mevlana'nın işaret ettiği gibi konuştukça batıyor. Hz. Mevlana, aşk aleminde akıl çamura batmış eşek gibidir, der… AKP'nin Apo aşkında da akıl o misal! Nihayet bazı "akil"lerin akıllı soruları karşısında, nasıl biliyorsanız öyle yapın, diyor. Erdoğan, güya "akil" diyerek büyükbaşları topluyor, fiiliyatıyla çocuk muamelesi çekiyor. Elinden gelse, giyecekleri elbiseleri bile kendisi belirleyecek. Önceki akşam AKP-PKK sürecinin "akil"lerinden 10-15 kişiyi dinledim. Bir dokunuyorsunuz, bin ah işitiyorsunuz. Erdoğan, Beşir Atalay'a aratıyor; sizi "akil" seçtik, tamam mı…? Ne desin adam, Demokles'in kılıcı başından aşağı sallanıyor; kem, küm tamam! Tam bir demokratik krallık örneği sergileyerek, her şeyi kendi tayin ediyor Erdoğan: "Akil"ler atanmış, komisyonlar belli, bölge belli, başkan belli, yardımcısı belli… Buyurun, demokrasi ve barış oyununa! Akillerin misyonu ayan beyan oldu: Erdoğan, toparladığı "akil" gurubunu AKP-PKK sürecinin misyonerleri olarak kullanacak… Amerikan talimatıyla şekillenmiş AKP-PKK sürecini "barış" diye Türk milletine hazmettirecekler! Çünkü AKP'nin toplumda yüzü ekşidi, yıprandı. Erdoğan, polis ordusuyla geziyor. Halkın arasında adım atacak bakan, vekil, teşkilat başkanı kalmadı. Bakanların suratında yumruklar patlıyor, yumurtalar çatlıyor! AKP, bu süreci kendi adına en az zayiatla geçerek toplumu ikna etmek için "barış stepnesi" olarak kullanıyor! Kimi "akil"ler bu vaziyetten son derece rahatsızlar… Aklını kullanan bazı akiller, bu "özel hizmet"e ikna olmuş değiller! Akılları başlarına geldikçe kendi kendilerine konuşmaya başladılar: Biz hükümetin borazanı değiliz, biz AKP ve PKK'nın sözcüsü değiliz, biz toplumu ikna etmek için yola çıkmadık, biz milletin dertlerini dinleyip raporlama yapacağız, biz para-mara almıyoruz, lojistik desteğimizi Kamu Güvenliği Müsteşarlığı sağlayacak… Akıllarınca kendi kendilerini ikna etmeye çalışıyor akiller! Geçen akşam baktım, Erdoğan'ın toplantısından çıkan akiller birbirlerini de ikna etmeye çalışıyorlar; şiddetli konuşmalardan kaçınalım, birbirimizle dalaşmayalım, çatlak bir fotoğraf vermeyelim filan! Tamam da, eski tabirle "i'rabda mahalliniz ne" diyecek vatandaş! Doğal olarak vatandaş akillere soruyor, soracak: Siz kimsiniz, AKP-PKK sürecinin nesisiniz? Vaiz mi, nasihatçi mi, raportör mü, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nın toplum mühendisi mi, ikna ve hipnoz elemanı mı? Ne kadar para alıyorsunuz? Erdoğan, size örtülü ödenekten ne kadar pay veriyor? Yapılan harcamalar bütçe giderlerinde görünmesin diye mi, örtülü ödenekten para veriliyor? Demokrasi varsa; vatandaş sorar, soracak! Artık minare kılıfa sığmıyor; Erdoğan, son bir buçuk senede örtülü ödenekten harcama rekoru kırdı… Örtülüden 978 milyon TL harcadı! Vatandaş, akillere, Erdoğan "akil"lere örtülü ödenekten ne verecek; onu açıklasın, der! Erdoğan'ın örtülü hali bu iken; vatandaş, akillere, size ne kadar veriliyor, diye sormaz mı? Vatandaş, ey atanmış akil; benim oğlumu, yeğenimi, torunumu katleden Apo'nun aklı ve fermanıyla niye bana geldin, deyip köpürecek! Vatandaş, diyecek ki: Ey Erdoğan'ın akili, AKP'nin müzakere yürüttüğü Apo, barış denilen süreci şöyle tanımlıyor: "Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyasi sürece kapı açılıyor…" , "bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır; bu, mücadeleyi bırakmak değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır." Halkların kardeşliği ile yapılacak başlangıç, her etnik kimliğin Türkiye coğrafyasından, mücadele ile kendine ait toprağı almasından başka bir şey olmamaktadır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatanı Anadolu'nun, hak arayanlar arasında parçalanması demektir… Buna ne diyorsun ey AKP'nin akili!? Vatandaş şunu soracak: Ey AKP-PKK sürecinin akili, Apo fermanında diyor ki: "Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor…" O halde sizin demokrasiden kastınız, Apo'nun dediği üzere bugüne kadar baskı altında tutulan Ortadoğu ve Orta Asya halklarının uyanışıdır, öyle mi? Sizin yapmak istediğiniz, Suriye'de, Libya'da, Irak'ta tezgahlanan uyanıştır öyle mi, ey AKP-PKK sürecinin akili? Sizin vazifeniz, Apo'nun ferman ettiği üzere Türk milletini demokratik isyanlara kışkışlamak mıdır ey AKP'nin akilleri? Vatandaş bunları soracak, daha şimdiden soruyor. Akillerin ayakları henüz suya değmedi… Fildişi kulelerinden aşağı inmediler! Hani derler ya, sen ya sayı saymasını bilmiyorsun, yahut hiç dayak yemedin… AKP-PKK sürecinin akilleri bu kabilden! Toplumun içine girince, fırına girmiş gibi olacaklar, yandım Allah deyip kaçacak delik arayacaklar… Vatandaş, yürek yangını ve AKP'ye yönelik hıncını bunların yüzüne köpürecek! AKP'nin sırtını sıvazladığı üç-beş akil adamı vardı; göreceksiniz, onların da akılları başlarından gidecek, onları da kaybedecek!