Aslında bu mektup Erdoğan’a değil, kendini Müslüman diye tanımlayan herkese. Sayın Başbakan özellikle terör olayları sonrası verdiğimiz onlarca şehitlerden sonra medyayı, kendi gibi düşünmeyen siyasi anlayışları “kan” üzerinden haber ve siyaset yapmakla hem kendince yermiş, hem de gözdağı vermişti. Aynı anlayış devam ediyor.
Ne hikmetse Erdoğan’ın bizzat kendisi insan hayatı, yaşanan dramlar ve vahşice akıtılan kanlar olunca hep ön plana çıkıyor.
Hatırlayın! Referandum öncesi böbrek bulunamasa ölecek olan bir yavrumuzu bizzat kendi talimatı ile Ankara’ya, sonra İstanbul’a getirterek tedavisine vesile olmuştu. Ne var bunda? Buraya kadar bir şey yok. Ama kameralar karşısına geçip bu olayı gündem etmesi niyetin ne olduğu sorgulamasına yol açmıştı. O günlerde Samsun’da da bir bebek ölmüş. Ölüm nedeni ise annesinin yeterli beslenemediği için anne sütü alamamak olarak raporlara geçmişti. Ama bu dram Erdoğan’ın ilgisini bile çekmemişti.
Yine aynı gündemi yaşıyoruz. Erdoğan, Bakü ziyareti ve sonrası Pakistan’da katledilen 14 yaşındaki Malala isimli çocuğu ve İstanbul, K. Çekmece’de yine vahşice katledilen Fatma Nur adlı kızımızın dramını gündem etti.
“Nur” ismi geçince Irak’tan, Ebu Garip hapishanesinden tüm Müslümanlara ve özelikle Müslüman sıfatıyla gezinen liderlere yazdığı mektup aklıma geldi. İçim burkuldu. Ama bu mektubu ve Irak’ta yaşanan vahşeti artı bu vahşeti yaşatanları Erdoğan hiç gündem etmedi. Neden?
Acaba bu mektubun altında Hillery’nin, Angelina’nın vs. isimleri olsaydı veya bu vahşet İran’da, Pakistan’da, Meksika’da yaşansaydı aynı duyarsızlığı gösterir miydi?
Dünyanın her tarafına dil ile de olsa ulaşan, her olayda “elimizden geleni yapacağız” diyen Erdoğan, hepimizi artı kendisini hem madden hem manen etkileyecek olan bu vahşette, Müslümanların bu çığlıklarında ve “NUR” bacının açık mektubunda neden elinden geleni yapmadı? Yoksa elinden geleni yaptı da, tarafını mı şaşırdı (!)
“…Siz sıcak evlerinizde karınlarınızı doyurup, sevdiklerinizle bir arada otururken bizim maruz kaldığımız aşağılanma ve çektiğimiz açlığı, sizler su içerken çektiğimiz susuzluğu, sizler derin uykuda iken Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri, sizler giyinikken, bizim yaşadığımız çıplaklığı, bizi soyup önlerinde sıraya dizmelerini nasıl anlatabilir, nasıl kelimelere dökebilirim...
Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup, gezenler! Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz?
Peygamber Efendimizin en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz. Bizi ve kendinizi birkaç dolar kırıntısı karşılığında pazarlardaki köleler gibi Amerikalılara ve Siyonistlere mi sattınız? Haysiyet ve şerefinizi ne çabuk kaybettiniz?..
Gelin ve kurtarın bizi! Elinize geçen bütün silahlarla bu hapishaneye saldırın! Hem onları hem de bizleri öldürün!!! Biz çoktan ölüme razıyız. Burayı yerle bir edin!
Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölüme razıyız!.. Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalıları ve onların piçlerini öldürün! Allah rızası için! Size yalvarıyoruz...”
Ne hikmetse Erdoğan’ın bizzat kendisi insan hayatı, yaşanan dramlar ve vahşice akıtılan kanlar olunca hep ön plana çıkıyor.
Hatırlayın! Referandum öncesi böbrek bulunamasa ölecek olan bir yavrumuzu bizzat kendi talimatı ile Ankara’ya, sonra İstanbul’a getirterek tedavisine vesile olmuştu. Ne var bunda? Buraya kadar bir şey yok. Ama kameralar karşısına geçip bu olayı gündem etmesi niyetin ne olduğu sorgulamasına yol açmıştı. O günlerde Samsun’da da bir bebek ölmüş. Ölüm nedeni ise annesinin yeterli beslenemediği için anne sütü alamamak olarak raporlara geçmişti. Ama bu dram Erdoğan’ın ilgisini bile çekmemişti.
Yine aynı gündemi yaşıyoruz. Erdoğan, Bakü ziyareti ve sonrası Pakistan’da katledilen 14 yaşındaki Malala isimli çocuğu ve İstanbul, K. Çekmece’de yine vahşice katledilen Fatma Nur adlı kızımızın dramını gündem etti.
“Nur” ismi geçince Irak’tan, Ebu Garip hapishanesinden tüm Müslümanlara ve özelikle Müslüman sıfatıyla gezinen liderlere yazdığı mektup aklıma geldi. İçim burkuldu. Ama bu mektubu ve Irak’ta yaşanan vahşeti artı bu vahşeti yaşatanları Erdoğan hiç gündem etmedi. Neden?
Acaba bu mektubun altında Hillery’nin, Angelina’nın vs. isimleri olsaydı veya bu vahşet İran’da, Pakistan’da, Meksika’da yaşansaydı aynı duyarsızlığı gösterir miydi?
Dünyanın her tarafına dil ile de olsa ulaşan, her olayda “elimizden geleni yapacağız” diyen Erdoğan, hepimizi artı kendisini hem madden hem manen etkileyecek olan bu vahşette, Müslümanların bu çığlıklarında ve “NUR” bacının açık mektubunda neden elinden geleni yapmadı? Yoksa elinden geleni yaptı da, tarafını mı şaşırdı (!)
“…Siz sıcak evlerinizde karınlarınızı doyurup, sevdiklerinizle bir arada otururken bizim maruz kaldığımız aşağılanma ve çektiğimiz açlığı, sizler su içerken çektiğimiz susuzluğu, sizler derin uykuda iken Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri, sizler giyinikken, bizim yaşadığımız çıplaklığı, bizi soyup önlerinde sıraya dizmelerini nasıl anlatabilir, nasıl kelimelere dökebilirim...
Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup, gezenler! Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz?
Peygamber Efendimizin en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz. Bizi ve kendinizi birkaç dolar kırıntısı karşılığında pazarlardaki köleler gibi Amerikalılara ve Siyonistlere mi sattınız? Haysiyet ve şerefinizi ne çabuk kaybettiniz?..
Gelin ve kurtarın bizi! Elinize geçen bütün silahlarla bu hapishaneye saldırın! Hem onları hem de bizleri öldürün!!! Biz çoktan ölüme razıyız. Burayı yerle bir edin!
Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölüme razıyız!.. Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalıları ve onların piçlerini öldürün! Allah rızası için! Size yalvarıyoruz...”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025