Erdoğan'dan 'Afrika' çıkışı!
İstanbul'da düzenlenen 3'üncü Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batılı devletlerin Afrika politikalarını eleştirerek, "Kendi vatandaşlarına hak gördüklerini Afrika ve diğer coğrafyalar için lüks görüyorlar. Özgürlüğü size ve bize çok görüyorlar" ifadelerini kullandı
19.10.2019 00:00:00
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen "Afrika: Çıkarsız Dayanışma, İyilikte Yardımlaşma" konulu 3. Afrika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi'nin açılışında katılımcılara hitap etti.
Erdoğan sözlerine, "Kıtaların ve kültürlerin buluşma noktası İstanbul'dan Afrika İslam medeniyetinin başkenti Timbuktu'ya, Kahire'ye, Marakeş'e, Zanzibar'a, Hartum'a, barış ve esenlik diyarı Darüsselam'a, evliyalar şehri Harar'a selam ediyorum" diyerek başladı.
Katılımcıları Zirve vesilesiyle, Kudüs'ün kardeşi Mekke ve Medine'nin sırdaşı İslam dünyasının göz bebeği İstanbul'da ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak kıtanın dört bir ucundan binlerce kilometre mesafe katedip zirveye katılanların her birine teşekkürlerini ileterek, organizasyonu tertip eden Diyanet İşleri Başkanlığı ile emeği geçen tüm kurumları tebrik etti.
Toplantı kapsamında 3 gün boyunca birbirinden önemli başlıklarda kapsamlı istişareler yapılacağına işaret eden Erdoğan, dış politikadan eğitime, terörden Afrika'daki Müslümanlara yönelik tehditlere kadar birçok hassas konunun tartışılacağını dile getirdi.
Büyükelçilik sayımızı 42'ye çıkardık
Afrika dostu, sevdalısı bir siyasetçi olduğunu dile getirerek, göreve geldiklerinde kıtada 12 olan büyükelçilik sayını 42'ye çıkardıklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Dünyadaki en büyük diplomatik temsilciliğimizi Somali'de açtık. Afrika ülkelerinin Türkiye'deki diplomatik misyonlarının sayısını da artırdık. 2008'de sadece 10 büyükelçilik varken, bugün Afrika 36 büyükelçilikle ülkemizde temsil ediliyor. Ardından ilki İstanbul'da, ikincisi Ekvator Ginesi'nin başkenti Malabo'da olmak üzere iki Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi gerçekleştirdik. İnşallah bu zirvenin üçüncüsünü 2020 senesinde ülkemizde yapacağız."
1000 yılı aşan geçmiş
Erdoğan, Afrika'yla 1000 yılı aşan geçmişi bilmeyenlerin Türkiye'yi zaman zaman "Afrika'da ne işiniz var" diyerek suçladıklarını, Afrika'daki kardeşlerle, dostlarla kucaklaşmaktan çok ciddi rahatsız olduklarını söyledi.
Yıllarca Kıtanın kaynaklarını sömürenlerin, Afrikalı mazlumların kanı, canı, elması ve petrolü üzerinden kendilerini ikbal devşirenlerin Türkiye'nin eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde yürüttüğü işbirliğini hazmedemediklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İstiyorlar ki Afrika halkları kendilerine bağımlı olmaya devam etsin. İstiyorlar ki Afrika'nın doğal kaynakları Kıtayı değil batılı şirketleri, batılı devletleri zenginleştirsin. İstiyorlar ki Afrikalı çocuklar, daha ana kucağındaki bebekler açlık, fakirlik ve yoksulluğun kurbanı olsun. Afrika'nın ayağa kalkmasını, muazzam potansiyelini hayata geçirmesini, Kıtanın tamamında barışın hakim olmasını arzu etmiyorlar. Kendilerine, kendi vatandaşlarına hak gördüklerini, Afrika ve diğer coğrafyalar için lüks görüyorlar. Özgürlüğü size ve bize çok görüyorlar. Demokrasiyi size ve bize çok görüyorlar. Refah, huzur, ekonomik kalkınmayı size ve bize çok görüyorlar. Bunun için de etnik ve dini farklılıkların kışkırtılmasından darbelere, iç savaş tahrikinden yaptırımlara kadar ellerindeki her imkanı kullanıyorlar. Kıtanın tarihi biraz da bundan dolayı yıkımların, soykırımların, çatışmanın tarihidir. 1994 yılında Ruanda soykırımında hangi sömürgeci devletin parmağı olduğunu herhalde sizler benden iyi biliyorsunuz. Batı dünyası ve BM, Ruanda'da tam üç ay boyunca 800 bin insanın vahşice öldürülmesini sadece seyretmiştir. Öyle ki Kagera Nehri devasa bir kabristana dönüşmüş, sadece bir günde 60 bin insanın cesedi kıyıya vurmuştur. Barış Pınarı Harekatı'ndan dolayı bugün bize silah ambargosu uygulayanlar, o günlerde eli kanlı katilleri silah ve mühimmata boğmuştur."
Erdoğan sözlerine, "Kıtaların ve kültürlerin buluşma noktası İstanbul'dan Afrika İslam medeniyetinin başkenti Timbuktu'ya, Kahire'ye, Marakeş'e, Zanzibar'a, Hartum'a, barış ve esenlik diyarı Darüsselam'a, evliyalar şehri Harar'a selam ediyorum" diyerek başladı.
Katılımcıları Zirve vesilesiyle, Kudüs'ün kardeşi Mekke ve Medine'nin sırdaşı İslam dünyasının göz bebeği İstanbul'da ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak kıtanın dört bir ucundan binlerce kilometre mesafe katedip zirveye katılanların her birine teşekkürlerini ileterek, organizasyonu tertip eden Diyanet İşleri Başkanlığı ile emeği geçen tüm kurumları tebrik etti.
Toplantı kapsamında 3 gün boyunca birbirinden önemli başlıklarda kapsamlı istişareler yapılacağına işaret eden Erdoğan, dış politikadan eğitime, terörden Afrika'daki Müslümanlara yönelik tehditlere kadar birçok hassas konunun tartışılacağını dile getirdi.
Büyükelçilik sayımızı 42'ye çıkardık
Afrika dostu, sevdalısı bir siyasetçi olduğunu dile getirerek, göreve geldiklerinde kıtada 12 olan büyükelçilik sayını 42'ye çıkardıklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Dünyadaki en büyük diplomatik temsilciliğimizi Somali'de açtık. Afrika ülkelerinin Türkiye'deki diplomatik misyonlarının sayısını da artırdık. 2008'de sadece 10 büyükelçilik varken, bugün Afrika 36 büyükelçilikle ülkemizde temsil ediliyor. Ardından ilki İstanbul'da, ikincisi Ekvator Ginesi'nin başkenti Malabo'da olmak üzere iki Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi gerçekleştirdik. İnşallah bu zirvenin üçüncüsünü 2020 senesinde ülkemizde yapacağız."
1000 yılı aşan geçmiş
Erdoğan, Afrika'yla 1000 yılı aşan geçmişi bilmeyenlerin Türkiye'yi zaman zaman "Afrika'da ne işiniz var" diyerek suçladıklarını, Afrika'daki kardeşlerle, dostlarla kucaklaşmaktan çok ciddi rahatsız olduklarını söyledi.
Yıllarca Kıtanın kaynaklarını sömürenlerin, Afrikalı mazlumların kanı, canı, elması ve petrolü üzerinden kendilerini ikbal devşirenlerin Türkiye'nin eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde yürüttüğü işbirliğini hazmedemediklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İstiyorlar ki Afrika halkları kendilerine bağımlı olmaya devam etsin. İstiyorlar ki Afrika'nın doğal kaynakları Kıtayı değil batılı şirketleri, batılı devletleri zenginleştirsin. İstiyorlar ki Afrikalı çocuklar, daha ana kucağındaki bebekler açlık, fakirlik ve yoksulluğun kurbanı olsun. Afrika'nın ayağa kalkmasını, muazzam potansiyelini hayata geçirmesini, Kıtanın tamamında barışın hakim olmasını arzu etmiyorlar. Kendilerine, kendi vatandaşlarına hak gördüklerini, Afrika ve diğer coğrafyalar için lüks görüyorlar. Özgürlüğü size ve bize çok görüyorlar. Demokrasiyi size ve bize çok görüyorlar. Refah, huzur, ekonomik kalkınmayı size ve bize çok görüyorlar. Bunun için de etnik ve dini farklılıkların kışkırtılmasından darbelere, iç savaş tahrikinden yaptırımlara kadar ellerindeki her imkanı kullanıyorlar. Kıtanın tarihi biraz da bundan dolayı yıkımların, soykırımların, çatışmanın tarihidir. 1994 yılında Ruanda soykırımında hangi sömürgeci devletin parmağı olduğunu herhalde sizler benden iyi biliyorsunuz. Batı dünyası ve BM, Ruanda'da tam üç ay boyunca 800 bin insanın vahşice öldürülmesini sadece seyretmiştir. Öyle ki Kagera Nehri devasa bir kabristana dönüşmüş, sadece bir günde 60 bin insanın cesedi kıyıya vurmuştur. Barış Pınarı Harekatı'ndan dolayı bugün bize silah ambargosu uygulayanlar, o günlerde eli kanlı katilleri silah ve mühimmata boğmuştur."