Seçim yaklaştıkça iktidardan inciler dökülmeye başladı. İşi gücü algı yönetmek olan hükümetin vaatlerine karşı dikkatli olmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını bu gözle takip etmek gerekir. Seçim ekonomisinin uygulanmaya başlandığı şu günlerde toplu algı yönetme seanslarını aratmayacak çapta açıklamalar yapılıyor. Milyonların gözü Erdoğan'da; esnaf kredisi, öğrenciye müjde, sosyal konut, Alevi açılımı… Bakalım daha neler gelecek neler…
Gelin bu açıklamaları mantıksal yaklaşımlar ile test edelim.
Bahsi geçen her bir konunun halk nezdinde bir karşılığı olduğu doğrudur. Peki, bu vaatler bir ihtiyaç ise neden bugüne kadar beklendi?
Yapılacağı duyurulan her bir konu iktidarın şu güne kadar bu konulara tatminkâr bir çözüm getirmediğini de gösteriyor. Bu bir bakıma itiraf kabilindedir.
İnci değerli bir taştır. Değerli olan her obje gibi sahteleri de vardır. O halde sahtesinden sakınmak gerekir. Gerçeğini ve sahtesini ayırt edecek yöntemler vardır. Balık avlamak için olta ucuna takılan yeme aldanmamak gerekir. Aksi halde Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olunması an meselesidir. Bir gemi içerisinde kamaraların son derece konforlu olması geminin güvenli olduğu anlamına gelmez. Esas olan geminin gövdesinin sağlam olmasıdır. Gemi içinde siz hangi yöne giderseniz gidin esas olan geminin gittiği yöndür, istikametidir. İşte bunun gibi hükümetin iş başında kaldığı zaman zarfında gittiği yol, ekonomik olarak sosyal ve siyasi olarak devletin ve milletin hanesine hep eksi olarak yazılmıştır. Bir kere durdurulamayan dörtnala giden enflasyon bunun en bariz göstergesidir. Siz bunun peşinden ne kadar hızlı giderseniz gidin, enflasyonun hızı kesilmedikçe ekonominin dengeleri bozulmaya mahkûmdur. Vatandaş bir dokun bin ah işit modundadır. Bu gelen iniltileri duymamak, görmemek mümkün değildir. Algı yönetiminde %10'luk mutlu azınlığı sürekli vitrinde tutarak sorun yok edebiyatı yapılıyor. Sanki %90'lık kesim yeteneksiz ve tembel olduğu için fakru zaruret içindeymiş gibi gösterilse de artık bu numara tutmamaktadır.
Alevilik ülke olarak bizim zenginliğimizdir. Ancak bu gerçeklik bugüne kadar bir taraftan yok kabul edilmiş, diğer taraftan da istismar edilmiştir. Alevilerin ortak ifadesi, 'biz Alevi olduğumuzu açıkça Haydar Baş hocamız ile söylemeye başladık' olmuştur. Haydar Baş hocamız bu konuda açılımlar yapmıştır, BTP parti programında manifesto şeklinde maddeler vardır. Hocamız Alevi vatandaşlarımızı demokratik bir zenginlik unsuru olarak değil, kurucu iktidarın kendisi olarak kabul etmektedir. Alevi vatandaşlarımızı azınlık değil, ülkenin sahibi olduğunun altını ısrarla çizmektedir. Ülkemizin kritik süreçten geçtiği şu günlerde siyasetin algıya dönük değil, samimi projeler üretmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bütün bunları yaparken ana eksen olarak Ahmet Yesevi'lerin, Hacı Bektaş-ı Veli'lerin ve Hacı Bayramı-ı Veli'lerin ufku ile bir "inanç, millet ve devlet" inşa edilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Görüldüğü gibi bu kadar yılların sorunu olan meseleler hükümetin günü birlik açıklamaları ve yüzeysel vaatleri ile çözülemez. Bu olsa olsa oltanın ucundaki yem misalidir.
Biline…
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025