Abdullah Öcalan'ın 9 Temmuz 2025'teki açıklaması, iç ve dış politikalarda derin yankılar uyandırdı. Ancak bu açıklamanın, barışa yönelik bir çağrı mı, yoksa hükümet ile PKK arasında devam eden bir pazarlık sürecinin parçası mı olduğunu değerlendirmek gerekiyor.
Öcalan'ın cezaevinde bulunduğu ve cezaevi yönetimi ile hükümetin onayı olmadan böyle bir açıklamanın yapılmasının imkânsız olduğu göz önüne alındığında, bu açıklama doğrudan bir hükümet açıklaması olarak değerlendirilebilir mi?
Öcalan'ın açıklamasında yer alan pazarlık unsurları dikkat çekicidir. İlk olarak, Öcalan'ın serbest bırakılması, barış sürecinin ilerlemesi için bir koşul olarak öne sürülüyor.
Ayrıca, PKK'nin silah bırakması, anayasa reformları ve Kürt hakları gibi hükümetin atacağı adımlara bağlı olduğu ifade ediliyor. Yetmedi uluslararası desteğin de gerektiği vurgulanıyor, bu da sürecin bir dış baskıya dayandığı ima ediliyor.
PKK, Kürt halkının tamamını temsil etme iddiasına sahip olsa da Kürt halkının büyük bir kısmı tarafından kabul edilmemektedir.
PKK, Kürt halkının tamamını temsil etmez; hükümet de Kürt halkı adına onu muhatap alamaz. Bizim Kürt sorunumuz yoktur. Kürtler Müslümandır, bu milletin öz evladıdır.
Bugün PKK'ye karşı mücadelede ön saflarda yer alan Kürt vatandaşlarımız var. Mesela korucular, PKK'nın terörist eylemlerine karşı canla başla savaşıyor. Kürtler, bu toprakların ayrılmaz bir parçasıdır. PKK'nın şiddeti, sadece devletin değil, Kürt halkının da geleceğini tehdit ediyor.
1920'de Kürt aşiret reislerinin TBMM'ye yaptığı çağrı, Türk-Kürt birliğinin tarihsel gücünü ortaya koymaktadır: 'Türk birliğinden ayrılmak zihniyetindeki kişiler, Kürtler tarafından kendi milletlerinden sayılmayacaktır.' Bu ifadeyle, Türk ve Kürt halklarının ayrılmaz bir bütün olduğuna dair güçlü bir tarihsel mesaj verilmiştir.
Kürtlerin mukadderatı, Türk'ün mukadderatıyla tevâhîdir. Bu millet ezelden beri birdir, beraberdir. Bu birliği zedelemeye yönelik her girişim hem tarihsel hem toplumsal zeminden yoksundur.
Öcalan'ın serbest bırakılması ve silah bırakma gibi konular, sadece siyasi başlıklar değil, devletin ve halkın güvenliği açısından kritik kararlardır. Hükümet ve PKK arasında yürütülen bu süreç terörün çözümü olmaktan ziyade siyasi bir pazarlık gibi görünmektedir.
Hükümetin adeta kendi oyununu oynayan bir yaklaşım sergileniyor. Ancak, Öcalan'ın açıklamaları, devletin güvenliğini ve halkın güvenliğini bir pazarlık konusu haline getiren bir stratejiyi göstermektedir.
Bu gelişmeler böyle okunur, başlarını kuma gömseler de bu gerçeği değiştiremezler.
- Abdullah Öcalan’ın videolu açıklaması: Barış mı, pazarlık mı? / 12.07.2025
- Emekliler baş tacıdır, hakkı teslim edilmeli! / 06.07.2025
- Kerbelâ ruhu bizi diriltecek olandır / 05.07.2025
- Kemer sıkılıyor, emekli boğuluyor / 28.06.2025
- Karşılıklı kapasite testi / 25.06.2025
- ABD, İsrail ve İran Arasındaki Savaş Nereye Evriliyor? / 24.06.2025
- Sarı öküz gitti, sıra kimde? / 22.06.2025
- Sözde tarihle yüzleşmek değil, milletle hesaplaşmak! / 21.06.2025
- Bilimin torpille imtihanı / 20.06.2025