"Esad gitsin" diyenler "Esad'lı geçiş" diyor

Türkiye 1 Kasım seçimlerine ve işbilmez siyasilerin gündem saptırıcı, kısırdöngü ağız dalaşlarına odaklanmışken, Ortadoğu'da ülkemizi de çok yakından ilgilendiren gelişmeler yaşanıyor.4 yılı aşan Suriye krizi sürecinde, Rusya'nın 30 Eylül'de hava operasyonlarına başlaması ve 16 Ekim'de de Suriye ordusunun teröristlere karşı karadan taarruza geçmesi sorunun çözümü için tam bir milat oldu.Yapılan bu operasyonların gerek IŞİD'i, gerekse Suriye Devleti'ne karşı olan bütün terörist grupları hedef alması, bölgedeki bütün oyunları bozdu.Gerçekte IŞİD'in arkasında olduğu bilinen ABD'nin ve yandaşlarının IŞİD operasyonlarının göstermelik ve sahte olduğunu, ılımlı muhalif denilen unsurların ise perde arkasında IŞİD'e her türlü eleman ve mühimmat desteği sağladığını bu süreçte görmüş olduk.Suriye ordusu şu anda ilerliyor ve Batı güdümlü, büyük İsrail hedefli "küresel" terörizme kaptırdığı illerini, ilçelerini, köylerini bir bir ele geçiriyor.Konu, İngiliz Independent gazetesinin tecrübeli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk'in de gündemindeydi. Fisk, yaptığı değerlendirmede, Rusya'dan aldığı hava desteğiyle kendini toparlayıp kara harekâtları başlatan Suriye ordusunun, Ortadoğu'daki Arap ülkeleri arasında en güçlü ordu haline gelebileceğini belirtti.Henüz birkaç ay öncesine kadar asker ve silah bakımından oldukça yetersiz olan Suriye ordusunun şimdi taarruza geçtiğine dikkat çeken Fisk, Batı basınında bu yılın başında yer alan haberlerde ise Suriye ordusunun gücünün tamamen sıfıra indirildiğinin ve Devlet Başkanı Beşar Esad'ın da 'son günlerini' yaşadığının ifade edildiğini hatırlattı.Rusya hava operasyonlarının bu tabloyu kökten değiştirdiğini kaydeden Fisk, Rusya'dan destek alan Suriye ordusunun ülkede yıllardır süregelen iç savaşta zafer kazanıp ülkesinin toprak bütünlüğünü koruması halinde, tüm Ortadoğu bölgesinin en deneyimli, en sert ordusu haline gelebileceğini ifade etti.Rusya'nın operasyonları başlamadan önce; Rusya, Suriye krizi konusunda diplomasiden ve siyasi çözümden yana olduğunu, Esad hakkındaki kararı ancak Suriye halkının verebileceğini, tarafların Cenevre-2 mutabakatındaki kararlara uyması gerektiğini belirtiyordu; ABD ve yandaşları ise Esad'a karşı ılımlı muhalif dedikleri terör gruplarını desteklemeye devam ettiler, Suriye politikalarını "Esad gitsin" mantığı üzerine kurdular, bir taraftan IŞİD'e el altından desteklerken, bir taraftan sanki operasyon yapıyormuş gibi yaptılar, bir taraftan da IŞİD bahanesi ile büyük İsrail devleti projesini adım adım uygulamaya çalıştılar.Birleşmiş Milletler'in resmi rakamlarına göre Nisan 2015 itibariyle 25 binden fazla yabancı savaşçı IŞİD'e katılmış bulunuyor. Batı, IŞİD'e katılımı suç saymayı planlayan görüşmeleri daha yeni yapıyor. Yani Batılı ülkelerde bugüne kadar IŞİD'e katılım yasak değildi. (IŞİD'le mücadele ettiklerini söyleyenlere bakın?)Rusya ve Suriye operasyonları başlayıp etkin ve başarılı bir şekilde devam edince, paçası tutuşan BOP ve BİD (büyük İsrail devleti) koalisyonu feryat etmeye başladı."Esad gitsin" diyenler, "Esad'lı geçiş"ten bahsetmeye başladılar.ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Devlet Başkanı Esad'ın geçiş sürecine dahil olabileceğini söyledi ve kendisine bu konuda sorulan soruya, "Biz, Esad yarın gitsin demiyoruz; Esad geçiş sürecinin bir parçası olamaz da demiyoruz" yanıtı verdi.Diğer Batılı ülkelerin görüşü de şu anda bundan farklı değil.En yüksek sesle "Esad gitsin", "zalim Esed" diye bağıran AKP'li Türkiye ise yumuşama sinyalleri verdi. Reuters'a beyanat veren üst düzey hükümet yetkilileri, Türkiye'nin Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın altı ay sonunda görevi bırakacağı bir siyasi geçiş sürecini kabul etmeye hazır olduğunu söyledi.Esad konusunda en sağlıklı açıklama, başından beri Rusya Devlet Başkanı Putin'den geliyor. Hatırlarsanız Putin Ankara'da yaptığı açıklamada, "Esad hakkındaki en doğru kararı Suriye halkı verir" demişti, aynı görüşünde devam ediyor. Suriye Devlet Başkanı Esad, önceki gün Rusya Devlet Başkanı Putin'in davetlisi olarak Moskova'ya gitti. Yapılan görüşmede terörist gruplara karşı mücadele konusu detaylıca ele alındı.Rusya'nın ve Suriye'nin başarılı operasyonlarından dolayı bütün planları altüst olan Batı, karizması çizilen NATO, "yıkılmadık ayaktayız" kabilinden bir tatbikata başladı.Akdeniz'de İtalya yakınlarında gerçekleştirilen ve 6 Kasım'da sona erecek olan "Trident Juncture 2015" isimli tatbikat, Batının Suriye sürecinde devre dışı kalmalarının hazımsızlığını ve çaresizliğini gösteriyor.Suriye; Rusya, İran ve Lübnan Hizbullah'ının yardımıyla teröristlerinden adım adım kurtulurken, AKP'li Türkiye 4 yıldır uyguladığı ABD ve İsrail yanlı yanlış Suriye politikasının faturasını daha ağır bir şekilde ödemeye doğru gidiyor.Türkiye, bir taraftan AB ile hayali vaatler karşılığı yapılan mutabakatla AB'nin tampon bölgesi olurken, diğer taraftan yeni göç dalgalarının ana yurdu noktasına geldi.AKP'nin terörle müzakere süreci neticesinde Türkiye yeniden tırmanan ve yaygınlaşan terörle başı dertteyken, daha büyük çatışma ortamının içine doğru çekiliyor.Çözüm noktasına gelirsek; Türkiye, meşru olan Suriye Devlet Başkanı Esad'la yeniden iyi ilişkiler kurmaya yönelmelidir. Milli Ekonomi Modeli'ni, kanunlaştırarak uygulayan ve bunu Duma'sında ilan eden Rusya, gerek milli paralarla ticareti devreye koyarak, gerekse Ukrayna ve Suriye politikalarında gücünü ve lider ülke olduğunu net olarak göstermiştir.Türkiye için hiçbir faydası olmayan NATO üyeliği, tek taraflı ABD müttefikliği, asla gerçekleşmeyecek AB üyeliği vazgeçilmeyecek birliktelikler, politikalar değildir.Türkiye için birlikte olabileceği, içinde olduğu zaman fayda elde edebileceği, sıkıntı çektiğinde yalnız kalmayacağı birliktelikler bugün mevcuttur.Her şeyden önemlisi Rusya'yı dünyanın zirvesine oturtan modelin, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Türkiye'dedir ve Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı'dır.1 Kasım'da Suriye ve bütün iç ve dış politika hedeflerinde çuvallayarak Türkiye'ye ağır bedeller ödeten işbilmez siyasileri bir kenara koyup, modelini uygulayan ülkeleri zirveye taşıyan Prof. Dr. Haydar Baş'ı iktidara taşımalıyız.O zaman net olarak göreceğiz ki, Türkiye en zengin, en güçlü ülke olacak, milletin cebi para dolacak ve başta mülteci krizi ve terör konusu olmak üzere şu an yaşadığımız bütün sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacak.