Esad sırasını savdı, biz ne yapacağız?

Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş her konuda olduğu gibi Suriye konusunda da haklı çıktı, bundan yıllar önce söyledikleri bir bir doğrulandı.Daha Suriye krizinin başladığı günlerde Ehl-i Beyt sempozyumları ve Milli Kahramanlar programlarında "Şam emin beldedir, oraya hiçbir şey yapamayacaklar" diyen Sayın Baş, bundan iki yıl önce yazdığı makalede de halkının desteğini alan Esad'ın tüm yapılanlara rağmen iktidarını koruyacağını ve Türkiye'nin tavrını değiştireceğini yazmıştı.Suriye'nin işgal senaryolarının hızlandığı günlerde, Milli Ekonomi Modeli ile zirveye oturan Rusya'nın Devlet Başkanı Putin yazdığı bir makalede, Mısır'da, Tunus'ta ve son olarak Libya'da yaşanan Arap Baharı'nın ABD'nin çıkarlarına hizmet ettiğini belirtmiş ve "Suriye asla Libya olmayacak" demişti.   Ve gerçekten de dediği gibi de yaptı, Suriye'nin Libya olmaması için her türlü girişimde bulundu; Batılı ülkeler Suriye'yi işgal konusunda topyekun bastırmalarına rağmen bunda bir türlü muvaffak olamadılar.Batılı ülkeler direkt işgal projesinde muvaffak olamayınca bu sefer kirli savaş yöntemi "terör"ü devreye koydular. Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerini de bu noktada kullanan Batılı ülkeler Esad'ın Rusya'nın desteğiyle yeniden toparlaması ve güçlenmesi neticesinde bu yöntemle de istedikleri neticeye ulaşamadılar. Sadece Kobani bölgesinde arzı mevutun Suriye ayağı olan Yahudi Barzani kontrollü bir yapılanma gerçekleştirseler de çok yakında göreceğiz ki, bir Suriye toprağı olan bu bölgeye uluslar arası hukuk çerçevesinde Esad yeniden hakim olacaktır.Suriye konusunda hangi adımı atsalar duvara toslayan ABD ve müttefikleri bu sefer çark edip, bükemedikleri eli sıkma cihetine yöneldiler.ABD Başkan yardımcısı Biden, yaptıkları görüşmede Erdoğan'ın Suriye konusunda yanlış yaptık dediğini tüm dünyaya ilan etmişti. Birçok polemik yaşandı ama Biden bu iddiasından vazgeçmedi, özür de dilemedi. Tükürdüğünü yalayan yine bizimkiler oldu.ABD Başkanı Obama ve en üst düzey yetkililer her fırsatta, her ortamda "hedef IŞİD, Esad değil" demeye başladılar. Bizimkiler tampon bölgeydi, uçuşa yasak bölgeydi, eğit-donat projesiydi ısrarla Esad'a karşı bir tutum görüntüleseler de sonuç değişmedi.Sonunda AKP'li yetkililerin tülbentin kuruması muhabbeti başladı.Esad'ı zalim, diktatör, terörist ilan edenler biraz geç de olsa çark edip, "aramızda bazı soğukluklar yaşamış olabilir, tülbent nasıl çabuk kuruyorsa aramızdaki soğukluklar da süratle giderilecek, Suriye'nin toprak bütünlüğünü arzu ediyoruz" demeye başladılar.Suriye'nin muhaliflerine, işgalcilerine, teröristlerine her türlü desteği verenler, Esad'ın devrilip ülkenin paramparça olması için sonuna kadar mücadele verenler bugün Suriye'nin toprak bütünlüğünden bahsediyorlar.Gerçekten de Sayın Baş'ın da ifade ettiği gibi, Esad'a düşman olularken de, bu düşmanlıktan çark ederlerken de kendi iradeleriyle bunu yapmıyorlar.Ama bir gerçek var ki, Türkiye'nin, Türk milletinin imajı yerle bir oldu, taşeronluğun sonucunda tutarsız ve yanlış politikalar üreten Türkiye'ye artık hiçbir ülke nezdinde güven kalmadı; Türkiye her geçen gün daha da yalnız hale getirildi.Suriye, dostunu ve düşmanını doğru tespit edip Rusya ile ilişkilerini geliştirdiği için direkten döndü, peki ya BOP ve arzı mevut kapsamında şekillendirilme, bölünme sırası gelen Türkiye bu kadar imaj bozukluğu içinde ve yalnız durumdayken ne yapacak?Üstelik siyasileri, Esad gibi ülkenin bütünlüğünden yana değil, ABD ve AB projeleriyle etnik ve mezhepsel ayrışmanın her yönünü körüklüyorlar. İşgalcileriyle iç ve dış politikalarını düzenleyip, bölücüleriyle masaya oturarak ülkeyi paramparça edecek federatif yapı anlamına gelen başkanlık sistemi provaları yapıyorlar.Ne yapmamız gerekir diye sorarsanız, Rusya gibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamalıyız; Esad gibi sağlam dostlar bulmalıyız, deriz.