Avrupa haritasına bir göz attığımızda, toplu halde Müslümanları bulunan en uç islami bölgesi, Bosna-hersek Cumhuriyetidir. Bosnalı Müslümanlar, lisanları Slavca olmasına rağmen islamı kolayca kabul eden ilk milletlerden biridir. Fatih Sultan Mehmet zamanında, Müslüman olduktan sonra onlar, katoliklere adeta tabii bir sınır oluşturmuşlardır. Yani Katolik dini Bosna sınırında son bulmaktaydı. Diğer taraftan Bosnalı Müslümanların sınırları doğu ve güney doğuda Ortadoks sırplarla oluşmaktaydı. İki Hristiyan Meshebi ortasında Müslüman bir küçük devlet yaşamaktadır. İşte bu durum Bosnalılara çok pahalıya mal olmaktadır. Her karışık durumlarda veya her siyasi, ekonomik kriz veya savaş durumlarında, her iki tarafta bulunan Hristiyan Meshep mensuplarından onlara büyük saldırılar husule gelmektedir. Tarihlerinde şu ana kadar sırf Müslüman oldukları için devamlı olarak soy kırıma uğrayan, dünyada başka bir millet çok az bulunmaktadır. (Dünyada Türklerden sonra en çok soy kırımına uğrayan Millet Bosnalılardır.
Dünyanın en çok soykırımı
uygulanan bölgeleri
Dünyada belirli bölgeler vardır ki oraları adeta Şeytan Üçgeni sayılmaktadır. Bu bölgelerde yaşayan bazı insanlara karşı özel işlemler uygulanmaktadır. Daha doğrusu bu özel işlemlerde onlara yaşama hakkı tanınmamaktadır. Mesela Türk ve Müslümanlara karşı, Dünyanın bazı bölgelerinde adeta yaşama yasağı konmaktadır. Bu Bölgeler :
1 - Moskova-Pekin-Tahran üçgeni. (Özellikle Türklere karşı ),
2 - Balkanların bazı kısımları. (Özellikle Türk ve Müslümanlara karşı )
4 - Ortadoğu'da Filistin, uzun zamanlardan böyledir. Şimdi de Irak aynı duruma gelmiştir. Irak olayları şimdi de bütün acılarıyla, canlı olarak karşımızda durmaktadır.
Bu bölgelerde yaşamak, özellikle Türk ve Müslüman olarak çok zor olmaktadır. Devamlı olarak tehlikelerle karşı karşıya kalmanız an meselesidir. Bu tehlikeler zaman zaman artan, zaman zaman azalan, bir şekilde 21 . Asırda bile devam etmektedir.
Mesela, Batı ve özellikle AB, kendi sınırları içinde, bir Türk Müslüman devletinin bulunmasını, kesinlikle istememektedir. Bunların en basit ve geçerli örneği Bosna Hersek'teki son katliamların yapılmasıdır. Zaten bu Boşnak soykırımları, her 20-30 yılda bir tekrar edilmektedir.
Zavallı Boşnaklar İslam mensubu olmanın devamlı olarak bedelini ödemektedirler. Onlar adeta bıçak sırtında bir hayat yaşamaktadırlar. Bu durumun yegane sebebi de Osmanlı zamanında Müslüman olmalarında aramak gerekmektedir. Kısacası, Hristiyanlık bölgesinde Papa'ya çok yakın bir yerde-Hristiyanlığı seçmelerindedir. İşte bu seçimleri kendilerine bu büyük tehlikelerin musallat olmasına sebep olmaktadır.
Siyasetçi, Kilise ve ırkçıların etkileri
Diğer taraftan bazı milletler diğerlerine karşı özel kin ve nefret beslemektedirler. Bu kin ve nefret bazen uygun bir ortam bulduğunda, ki bu ortamı siyasetçiler çok kolayca hazırlayabilmektedir, onlar düşmanlık pompalamakta ve kin ile nefret zirveye çıkarak kan kusmaktadır. Balkanlarda ve Kafkaslardaki olayların kökenlerinde bu durumlar söz konusu olmaktadır. Onların başına ne zaman bir Şövenist-Irkçı-Dinci Diktatör gelse, o zamanları bu soykırımlar hızlı bir şekilde yeniden başlamaktadır.
Bu durumlara- yani, ırkçılık hastalarına ise, en çok Çin, Slav ve Grek (Yunan) milletleri yakalanmaktadır. Onlarda hangi rejim başta olursa olsun, başlarına uygun bir idareci geçtiği zaman, hemen bu saldırı hastalığına yakalanmaktadırlar. Bazen çok şiddetli uygulama vardır, bazen ise hafif yüzeysel veya çok derinden bir uygulamayı benimsemektedirler. Hatta bazı ülkeler bu tez üzerine kendi politik kariyerlerini bile yapmaktadırlar. Eğer benim bu yazdıklarıma pek inanmıyorsanız, lütfen tarih sayfalarına bir göz atın. Hakikatleri orada apaçık görmeniz mümkün olacaktır!
Dünyanın en çok soykırımı
uygulanan bölgeleri
Dünyada belirli bölgeler vardır ki oraları adeta Şeytan Üçgeni sayılmaktadır. Bu bölgelerde yaşayan bazı insanlara karşı özel işlemler uygulanmaktadır. Daha doğrusu bu özel işlemlerde onlara yaşama hakkı tanınmamaktadır. Mesela Türk ve Müslümanlara karşı, Dünyanın bazı bölgelerinde adeta yaşama yasağı konmaktadır. Bu Bölgeler :
1 - Moskova-Pekin-Tahran üçgeni. (Özellikle Türklere karşı ),
2 - Balkanların bazı kısımları. (Özellikle Türk ve Müslümanlara karşı )
4 - Ortadoğu'da Filistin, uzun zamanlardan böyledir. Şimdi de Irak aynı duruma gelmiştir. Irak olayları şimdi de bütün acılarıyla, canlı olarak karşımızda durmaktadır.
Bu bölgelerde yaşamak, özellikle Türk ve Müslüman olarak çok zor olmaktadır. Devamlı olarak tehlikelerle karşı karşıya kalmanız an meselesidir. Bu tehlikeler zaman zaman artan, zaman zaman azalan, bir şekilde 21 . Asırda bile devam etmektedir.
Mesela, Batı ve özellikle AB, kendi sınırları içinde, bir Türk Müslüman devletinin bulunmasını, kesinlikle istememektedir. Bunların en basit ve geçerli örneği Bosna Hersek'teki son katliamların yapılmasıdır. Zaten bu Boşnak soykırımları, her 20-30 yılda bir tekrar edilmektedir.
Zavallı Boşnaklar İslam mensubu olmanın devamlı olarak bedelini ödemektedirler. Onlar adeta bıçak sırtında bir hayat yaşamaktadırlar. Bu durumun yegane sebebi de Osmanlı zamanında Müslüman olmalarında aramak gerekmektedir. Kısacası, Hristiyanlık bölgesinde Papa'ya çok yakın bir yerde-Hristiyanlığı seçmelerindedir. İşte bu seçimleri kendilerine bu büyük tehlikelerin musallat olmasına sebep olmaktadır.
Siyasetçi, Kilise ve ırkçıların etkileri
Diğer taraftan bazı milletler diğerlerine karşı özel kin ve nefret beslemektedirler. Bu kin ve nefret bazen uygun bir ortam bulduğunda, ki bu ortamı siyasetçiler çok kolayca hazırlayabilmektedir, onlar düşmanlık pompalamakta ve kin ile nefret zirveye çıkarak kan kusmaktadır. Balkanlarda ve Kafkaslardaki olayların kökenlerinde bu durumlar söz konusu olmaktadır. Onların başına ne zaman bir Şövenist-Irkçı-Dinci Diktatör gelse, o zamanları bu soykırımlar hızlı bir şekilde yeniden başlamaktadır.
Bu durumlara- yani, ırkçılık hastalarına ise, en çok Çin, Slav ve Grek (Yunan) milletleri yakalanmaktadır. Onlarda hangi rejim başta olursa olsun, başlarına uygun bir idareci geçtiği zaman, hemen bu saldırı hastalığına yakalanmaktadırlar. Bazen çok şiddetli uygulama vardır, bazen ise hafif yüzeysel veya çok derinden bir uygulamayı benimsemektedirler. Hatta bazı ülkeler bu tez üzerine kendi politik kariyerlerini bile yapmaktadırlar. Eğer benim bu yazdıklarıma pek inanmıyorsanız, lütfen tarih sayfalarına bir göz atın. Hakikatleri orada apaçık görmeniz mümkün olacaktır!
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006