8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle etkinliklerde bulunuldu, yazılı, görsel ve sosyal medyada değerlendirmeler yer aldı. Hepsi o kadar. Ya çare? ne gezer!
Konunun teşhis ve tedavisini Sayın Sinem Baş (Yeni Mesaj / 8 Mart 2018) ve Sayın Yusuf Karaca (Yeni Mesaj / 9 Mart 2018) gösterdi. Çözümün adresi Bilge Lider Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
Her iki değerli yazarımızın tahlilleri üzerine söylenecek söz yok!
Tema, kadına karşı şiddetin önlenmesi iken, yazının başlığı da neyin nesi, diyebilirsiniz.
Sadece erkekler suç işlemiyor. Ne var ki, kadın suçluların sayısı erkeklere oranla daha düşük. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre erkek hükümlü sayısı 140 bin dolayında iken kadın hükümlü sayısı 5 bin gibidir.
Kadınların işledikleri suçların oranı ise şöyle:
Hırsızlık 1467'yle ilk sırada. Daha sonra sırasıyla İcra İflâs Kanunu'na muhalefet (665), yaralama (638), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (328), sahtecilik (212), hakaret (161), Öldürme (152) suçu yer almaktadır. Öldürme suçu 7. sırada bulunmaktadır. Öldürme ve yaralama suçlarının toplamı 790'dır. Burada özellikle dikkat çeken nokta hükümlü evli ve bekâr kadın sayıları arasındaki farktır. Bu fark neredeyse yarı yarıyadır. Evli kadın suçluların sayısı bekârları katlamaktadır. Bu da şunu gösteriyor, evlenmeyle gelen sorunlar suç işlemeye zorlamaktadır. İşin temelinde kişiyi cinayete ya da intihara sürükleyen ağır ekonomik koşulların yer aldığı gerçeği asla unutulmamalıdır.
Kadın hükümlü ve tutukluların mesleki dağılımları ve eğitim düzeyleri de fikir verici olabilir. Rakamlar, eğitim seviyesinin düşüklüğünü önemli bir faktör olarak göstermektedir.
Kadın suçluluğu açısından bir diğer önemli veri ise, koca şiddetine maruz kalan 432 kadından 161'inin "cinayet", "cinayete teşebbüs" ve "yaralama" suçlarını işlemiş olmasıdır.
Gerçek şu ki;
Kadınlar, birlikte oldukları süre içinde fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet uygulayan eşlerini en sonunda canlarına tak edip öldürmektedirler.
Eşlerini öldüren kadınların durumuyla gelen sorunlara bakalım:
1-Kadınların ve çocukların yıllarca şiddet görmesi,
2-Bu durum karşısında devletin kadın ve çocukları korumayışı,
3-Yıllarca süren şiddet nedeniyle boşanmanın da kolay olmadığı, hatta imkânsızlığı,
4-Bu şiddetin iki taraftan birinin ölümüyle sonuçlanması,
5-Eşlerini öldüren kadınlara mahkemelerde uygulanan ceza adaletsizliği.
Sıraladığımız sorunların kaynağı olarak, yüklendiği sorumlulukları yerine getirmeyen devleti gösterebiliriz. Ya da olmayan "Sosyal Devlet"i?
Oysa Anayasa'sında "sosyal hukuk devleti" yazılı bir ülkenin yöneticileri, sorumluluklarının idrakinde olmaları ve gereğini yapmaları icap eder.
Mevzuat hazretleri ne mi diyor:
1982 Anayasası'nın 2, 5, 10, 12, 17 ve 41.maddeleri; 6284 sayılı 2012 tarihli Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve bu yasanın uygulanmasına ilişkin yönetmelik, devlete, kadına karşı şiddeti önlemede yükümlükleri düzenlemektedir.
Yine 2013 tarihli Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkındaki Yönetmelik de, devletin bu alandaki sorumluluğunun belgesidir.
Türkiye'nin imzaladığı uluslararası belgeler de vardır; İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Tavsiye Kararı 5 gibi.
Mahkemelerde eşini öldüren kadınlar tipik bir cinayet suçundan yargılanmaktadırlar. Burada şiddetten canına tak demiş kadınla herhangi bir nedenle "kasten adam öldürme" suçu aynı adalet ölçüleriyle yargılanmamalı. ABD'de geliştirilen "şiddete uğramış kadın sendromu" doktrini çerçevesinde, eşlerini öldüren kadınların eylemi meşru müdafaa kapsamında görülmektedir. Bizde de bu konuda çalışma yapılması yararlı olur.
Asıl sorun sosyal politikaların üretilememesi ve ekonominin çıkmaz sokakta oluşudur.
Sosyal adaleti gerçekleştirerek şiddeti önleyecek sosyal devlet ve bunun itici gücü milli ekonomiyi hayata geçirecek, toplumsal barış projelerinin müellifi Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet'in 27 Şubat 2013 Dünya prömiyerinden sonra, şimdilerde Türkiye acil serviste seni beklemektedir dahî Hoca!
Konunun teşhis ve tedavisini Sayın Sinem Baş (Yeni Mesaj / 8 Mart 2018) ve Sayın Yusuf Karaca (Yeni Mesaj / 9 Mart 2018) gösterdi. Çözümün adresi Bilge Lider Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
Her iki değerli yazarımızın tahlilleri üzerine söylenecek söz yok!
Tema, kadına karşı şiddetin önlenmesi iken, yazının başlığı da neyin nesi, diyebilirsiniz.
Sadece erkekler suç işlemiyor. Ne var ki, kadın suçluların sayısı erkeklere oranla daha düşük. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre erkek hükümlü sayısı 140 bin dolayında iken kadın hükümlü sayısı 5 bin gibidir.
Kadınların işledikleri suçların oranı ise şöyle:
Hırsızlık 1467'yle ilk sırada. Daha sonra sırasıyla İcra İflâs Kanunu'na muhalefet (665), yaralama (638), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (328), sahtecilik (212), hakaret (161), Öldürme (152) suçu yer almaktadır. Öldürme suçu 7. sırada bulunmaktadır. Öldürme ve yaralama suçlarının toplamı 790'dır. Burada özellikle dikkat çeken nokta hükümlü evli ve bekâr kadın sayıları arasındaki farktır. Bu fark neredeyse yarı yarıyadır. Evli kadın suçluların sayısı bekârları katlamaktadır. Bu da şunu gösteriyor, evlenmeyle gelen sorunlar suç işlemeye zorlamaktadır. İşin temelinde kişiyi cinayete ya da intihara sürükleyen ağır ekonomik koşulların yer aldığı gerçeği asla unutulmamalıdır.
Kadın hükümlü ve tutukluların mesleki dağılımları ve eğitim düzeyleri de fikir verici olabilir. Rakamlar, eğitim seviyesinin düşüklüğünü önemli bir faktör olarak göstermektedir.
Kadın suçluluğu açısından bir diğer önemli veri ise, koca şiddetine maruz kalan 432 kadından 161'inin "cinayet", "cinayete teşebbüs" ve "yaralama" suçlarını işlemiş olmasıdır.
Gerçek şu ki;
Kadınlar, birlikte oldukları süre içinde fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet uygulayan eşlerini en sonunda canlarına tak edip öldürmektedirler.
Eşlerini öldüren kadınların durumuyla gelen sorunlara bakalım:
1-Kadınların ve çocukların yıllarca şiddet görmesi,
2-Bu durum karşısında devletin kadın ve çocukları korumayışı,
3-Yıllarca süren şiddet nedeniyle boşanmanın da kolay olmadığı, hatta imkânsızlığı,
4-Bu şiddetin iki taraftan birinin ölümüyle sonuçlanması,
5-Eşlerini öldüren kadınlara mahkemelerde uygulanan ceza adaletsizliği.
Sıraladığımız sorunların kaynağı olarak, yüklendiği sorumlulukları yerine getirmeyen devleti gösterebiliriz. Ya da olmayan "Sosyal Devlet"i?
Oysa Anayasa'sında "sosyal hukuk devleti" yazılı bir ülkenin yöneticileri, sorumluluklarının idrakinde olmaları ve gereğini yapmaları icap eder.
Mevzuat hazretleri ne mi diyor:
1982 Anayasası'nın 2, 5, 10, 12, 17 ve 41.maddeleri; 6284 sayılı 2012 tarihli Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve bu yasanın uygulanmasına ilişkin yönetmelik, devlete, kadına karşı şiddeti önlemede yükümlükleri düzenlemektedir.
Yine 2013 tarihli Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkındaki Yönetmelik de, devletin bu alandaki sorumluluğunun belgesidir.
Türkiye'nin imzaladığı uluslararası belgeler de vardır; İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Tavsiye Kararı 5 gibi.
Mahkemelerde eşini öldüren kadınlar tipik bir cinayet suçundan yargılanmaktadırlar. Burada şiddetten canına tak demiş kadınla herhangi bir nedenle "kasten adam öldürme" suçu aynı adalet ölçüleriyle yargılanmamalı. ABD'de geliştirilen "şiddete uğramış kadın sendromu" doktrini çerçevesinde, eşlerini öldüren kadınların eylemi meşru müdafaa kapsamında görülmektedir. Bizde de bu konuda çalışma yapılması yararlı olur.
Asıl sorun sosyal politikaların üretilememesi ve ekonominin çıkmaz sokakta oluşudur.
Sosyal adaleti gerçekleştirerek şiddeti önleyecek sosyal devlet ve bunun itici gücü milli ekonomiyi hayata geçirecek, toplumsal barış projelerinin müellifi Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet'in 27 Şubat 2013 Dünya prömiyerinden sonra, şimdilerde Türkiye acil serviste seni beklemektedir dahî Hoca!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023