‘Ey kuru gürültünün çocukları’
Ey ölü kalpliler, yanımda niçin oturuyorsunuz? Ey dünyaya ve onun sultanlarına tapanlar ve ey kolaylığın ve kıtlığın kulları, yazık size
14.03.2025 02:35:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ey ölü kalpliler, yanımda niçin oturuyorsunuz? Ey dünyaya ve onun sultanlarına tapanlar ve ey kolaylığın ve kıtlığın kulları, yazık size!..
Buğdayın bir tanesi bir altına çıksa iman sahibini üzmez. Onun rızkı, yakin kuvveti ile Yaratan'ına dayanmasıdır.
Sen, kendini bozuk işinle iman sahibi mi sayarsın?.. Sayma. Bütün eşyayı bir yana at. Allah yolcuları ve onun sofracıları öyle yaptı.
Halkı bir yana atmak gerçek iş! Yaratan'la olmak ise en gerçek iştir. Sizi iyiliğini ve kötülüğünü bilmeyen kimselerden görmekteyim.
Size söylemekte olduğum şeyler, tevhide ait deliller ve büyük insanların sözlerine dikkattir. Onların kelâmı vahye benzer. Hak'tan alıp konuşurlar. O'nun emri bu yiyici halkın emirlerine benzemez; işte o emir gereğince hareket ederler.
Sen hevesten ibaretsin. Sözlerini kitaba bakarak söylersin. Bir gün kitabın kaybolsa ne yapacaksın? Yahut o kitaplarına ateş düşüp yansa hâlin nice olur?
Günün birinde lâmban sönse, içinde su olan kabın kırılsa, lâmbanı nasıl yakacak, kibriti nereden bulacak ve kadehi kimden temin edeceksin?
İşte bunları düşün. Bir kimse bilgi toplar, onunla amel eder ve ihlâs sahibi olursa, kadehini orada bulur; Hak ona yardımcı olur, İlâhî feyiz kaynağından da nurunu alır. Bu nurdan hem kendisi ışık alır hem de başkaları...
Ey kuru gürültünün çocukları, nefsin ve uygunsuz arzu elleri ile yazılan eserlerin yavruları, onları bir yana atınız ve ayrılınız.
Yazık size, herkese tahsis edilen şey üzerinde niza çıkarır, helak yolunu tutarsınız. Bir türlü kısmetinize razı olmazsınız. Sizin bu yersiz çabanızla, ezelî bilgi ve onun gereği nasıl değişir? Siz bunu nasıl yapabilirsiniz?
Mü'min ve Müslüman olunuz. Bir Âyet-i Kerimede şöyle buyurulur: "Onlar âyetlerimize inandılar ve Müslüman oldular." (Zuhruf/69)
İslâmın gerçek mânası hakikate teslim olmaktır. Allah yolcuları, varlıklarını Hakk'ın önüne serdiler ve: Niçin, nasıl, yap ve yapma... gibi sözleri unuttular.
Onlar, ibâdetin çeşitlerini yapar, ayrıca Hakk'a karşı sevgi ile karışık korku taşırlar. Bu sebeple Hak, onları şöyle vasfetti: "Ve o kimseler ki, Rablarının huzuruna varacaklarını bildikleri için verdiklerini kalpleri çarparak verirler." (Mü'minun/60)
Bunun tefsiri şöyle olabilir: "Emirleri yerine getirip yasaklardan kaçtılar. Verdiğim belâya sabırla karşı koydular. Verdiklerim için şükür yolunu tuttular. Nefislerini, mallarını, çocuklarını ve her şeylerini, ezelde yazdığım bilgi eline teslim ettiler. Bunları yaparken benden çekindikleri için kalpleri titrer oldu."
Yâni makbul olup olmayacağı endişesi ile irfan sahibi, âhirete karşı bir istiğna duygusuna sahib olursa ona:
"Beni bırak, ben Hak kapısına talibim, der. Sen ve dünya benim için aynı şeysiniz. Dünya seni görebilmem için bir perdedir. Sen de Rabbime karşı bir perdesin. Her ne ki, beni Rab'ımdan ayırır, onda iyilik yoktur.
Bu kelâmı iyi dinleyiniz, çünkü İlâhî bilginin özüdür. Halktan ve halkla zuhur eder. İlâhî iradenin de özüdür. Bu anlatılanlar, nebilerin, velîlerin ve salih kulların hâlidir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Buğdayın bir tanesi bir altına çıksa iman sahibini üzmez. Onun rızkı, yakin kuvveti ile Yaratan'ına dayanmasıdır.
Sen, kendini bozuk işinle iman sahibi mi sayarsın?.. Sayma. Bütün eşyayı bir yana at. Allah yolcuları ve onun sofracıları öyle yaptı.
Halkı bir yana atmak gerçek iş! Yaratan'la olmak ise en gerçek iştir. Sizi iyiliğini ve kötülüğünü bilmeyen kimselerden görmekteyim.
Size söylemekte olduğum şeyler, tevhide ait deliller ve büyük insanların sözlerine dikkattir. Onların kelâmı vahye benzer. Hak'tan alıp konuşurlar. O'nun emri bu yiyici halkın emirlerine benzemez; işte o emir gereğince hareket ederler.
Sen hevesten ibaretsin. Sözlerini kitaba bakarak söylersin. Bir gün kitabın kaybolsa ne yapacaksın? Yahut o kitaplarına ateş düşüp yansa hâlin nice olur?
Günün birinde lâmban sönse, içinde su olan kabın kırılsa, lâmbanı nasıl yakacak, kibriti nereden bulacak ve kadehi kimden temin edeceksin?
İşte bunları düşün. Bir kimse bilgi toplar, onunla amel eder ve ihlâs sahibi olursa, kadehini orada bulur; Hak ona yardımcı olur, İlâhî feyiz kaynağından da nurunu alır. Bu nurdan hem kendisi ışık alır hem de başkaları...
Ey kuru gürültünün çocukları, nefsin ve uygunsuz arzu elleri ile yazılan eserlerin yavruları, onları bir yana atınız ve ayrılınız.
Yazık size, herkese tahsis edilen şey üzerinde niza çıkarır, helak yolunu tutarsınız. Bir türlü kısmetinize razı olmazsınız. Sizin bu yersiz çabanızla, ezelî bilgi ve onun gereği nasıl değişir? Siz bunu nasıl yapabilirsiniz?
Mü'min ve Müslüman olunuz. Bir Âyet-i Kerimede şöyle buyurulur: "Onlar âyetlerimize inandılar ve Müslüman oldular." (Zuhruf/69)
İslâmın gerçek mânası hakikate teslim olmaktır. Allah yolcuları, varlıklarını Hakk'ın önüne serdiler ve: Niçin, nasıl, yap ve yapma... gibi sözleri unuttular.
Onlar, ibâdetin çeşitlerini yapar, ayrıca Hakk'a karşı sevgi ile karışık korku taşırlar. Bu sebeple Hak, onları şöyle vasfetti: "Ve o kimseler ki, Rablarının huzuruna varacaklarını bildikleri için verdiklerini kalpleri çarparak verirler." (Mü'minun/60)
Bunun tefsiri şöyle olabilir: "Emirleri yerine getirip yasaklardan kaçtılar. Verdiğim belâya sabırla karşı koydular. Verdiklerim için şükür yolunu tuttular. Nefislerini, mallarını, çocuklarını ve her şeylerini, ezelde yazdığım bilgi eline teslim ettiler. Bunları yaparken benden çekindikleri için kalpleri titrer oldu."
Yâni makbul olup olmayacağı endişesi ile irfan sahibi, âhirete karşı bir istiğna duygusuna sahib olursa ona:
"Beni bırak, ben Hak kapısına talibim, der. Sen ve dünya benim için aynı şeysiniz. Dünya seni görebilmem için bir perdedir. Sen de Rabbime karşı bir perdesin. Her ne ki, beni Rab'ımdan ayırır, onda iyilik yoktur.
Bu kelâmı iyi dinleyiniz, çünkü İlâhî bilginin özüdür. Halktan ve halkla zuhur eder. İlâhî iradenin de özüdür. Bu anlatılanlar, nebilerin, velîlerin ve salih kulların hâlidir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.