Ey millet! Bu körlükte ısrar niye?

7 Haziran 2015 seçimlerinin üzerinden 1 yıl geçti.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın makalesinde de ifade ettiği gibi, "8 Haziran, seçim vaatlerinin unutulduğu, milletin kaderine terk edildiği, koltuk menfaatlerinin derdine düşüldüğü zamanın sabahıdır."
Prof. Dr. Baş, geçtiğimiz yıl bugünlerde, henüz daha terör namına bir çakmak taşı bile çakılmamışken, büyük öngörüsüyle, "Türkiye, karanlık bir döneme girmiştir" tespitinde bulunmuştu. 
Sayın Baş'ın bu tespitiyle neyi kastettiğini o gün ne iktidarıyla muhalefetiyle siyasiler, ne de onları Meclis'e gönderen, gündemi dizi ve evlilik programlarıyla takip eden millet hiçbir şey anlamamıştı.
Zira o günlerde ne bir terör saldırısı, ne de canlı bomba eylemleri vardı.
Çok kısa bir zaman sonra, istediklerini "huzur"la alamayıp, "kaos"u tercih edenlerin ihtirasları sebebiyle terör olayları başladı.
Yaşanan terör olayları ve ardından halkın provoke edilmeye çalışması sebebiyle de Sayın Baş bu tespitini güncellemiş ve "Türkiye zifiri bir karanlık döneme girmiştir" demiştir.
Peki, hemen hemen her gün bir ilimizde patlama gerçekleşiyor, onlarca vatandaşımızı teröre kurban veriyoruz, 7 Haziran 2015'ten bu yana birçok terör eylemi gerçekleşti, terör sebebiyle iller, ilçeler boşaltıldı, birçok ilimiz yerle bir oldu, Kilis'e, Gaziantep'e füzeler yağdı? 
Bütün bu gözle görünen, bizatihi yaşanan zifiri karanlık tabloya rağmen Prof. Dr. Haydar Baş'ı bugün anlayan oldu mu? Maalesef hayır.
Bence, milletimiz için en büyük bela yaşanan terör değil, bu inatçı körlüktür.
Terörün çözümü vardır ama körlükte ısrar etmenin çözümü asla yok.
Bakın Sayın Baş, Eylül 2015'te BTP'nin İstanbul İl Başkanlığı'nda toplanan Başkanlık Divanı'nda hangi ikazlarda bulunmuştu?
"Henüz daha bir çakmak taşı çakılmamışken, 'Türkiye karanlık bir döneme girdi' dedim. Gaziantep'te söyledim, İstanbul'da söyledim. Türkiye şimdi ise zifirî karanlık bir döneme girdi. O kadar güçlü ışıklar tutmalıyız ki, bu karanlık gündüze tebdil olsun" 
"Türkiye'yi teslim alan terör ortamı, İslam dünyasını Arap Baharı adı altında yıllardır kan gölüne çeviren Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) bir yansıması?"
"Hatırlarsanız Güneydoğu Bölgesi'ndeki vatandaşlarımıza 'Bunlara inanmayın. Bunların size çözüm falan getirmesi asla mümkün değil' dedik. Türkiye geri dönüşü olmayan bir noktaya getirildi. Aslında burada benim anlatmak istediğim şu: Kürtler devlet kuracak da, onun için hareket ediyorlar diye bir şey yok. Bu arkadaşları maalesef büyük bir oyuna getirdiler. Oynanan oyun Büyük Ortadoğu Projesi adı altında Büyük İsrail devletini kurmaktır. Bunu göremeyen hiç kimse Türkiye'nin içine sokulduğu durumu çözemez. Adamların tek derdi Büyük İsrail. BOP, Büyük İsrail'i hayata geçirmektir."
"Arap Baharı döneminde NATO'nun Avrupa'daki üssünü İzmir'e aldılar. Önce karşıymış gibi göründüler sonra İzmir'i merkez yaptılar ve Libya'ya uzandılar. Libya diye bir devlet kaldı mı? Peki, Libya'da huzur var mı, birlik var mı? Yok. Hepsi gitti. Tunus, Mısır, Suriye, Irak aynı şekilde... Büyük Ortadoğu Projesi'ne göre aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 22 İslam ülkesi yok olacak."
Ve Sayın Baş, o gün yaptığı konuşmada çözümü de önümüze koyuyordu:
"Türkiye'nin bu bölünme-parçalanma tehlikesinden tek çıkar yolu birlik-beraberliktir."
Hacı Bektâş-ı Veli Hazretlerinin Anadolu'daki etnik grupları İslam kardeşliği potasında bir araya getirerek bir Müslüman Türk milleti oluşturduğunu ifade eden BTP Lideri, "Şimdi bizim ihtiyacımız olan da bu anlayış" demişti. 
Prof. Dr. Haydar Baş, "Şimdi bu ortamdan ülkeyi çıkarmamız lazım. Doğusu, Güneydoğusu, Batısı, Kuzeyi karmakarışık olan bu ülkeyi evvela Hacı Bektâş'ın mayasıyla mayalamamız lazım. Türkünü, Kürtünü, Lazını, Çerkezini bir millet yapmamız lazım" ifadelerini kullanmıştı.
Ama milletimiz o gün dinlemedi, kulak arkası etti bir yıldır ödediği fatura ortada; bugün de dinlememekte, körlükte ısrar ediyor, daha ağır faturalar ödemeye devam edecek.
Ey milletim! Bugün, terör saldırılarında, bomba eylemlerinde komşunun oğlu ya da kızı ölmüş olabilir ama unutma ki, nerede olacağı belli olmayan bir sonraki eylemde senin oğlun, kızın da canını kaybedebilir. Bu sefer ateşin düştüğü ev senin evin olabilir.
"Çok şükür, bugün de kurtulduk" mantığı ile yaşanmaz. Bu mantık her gün ölmektir.
Çözümü iş başına getirmek ve ülkemizin her karışını güvenli ve huzurlu bir ortam haline dönüştürmek zorundayız, bu sizin elinizde?
Bu karanlık ve zifiri karanlık tablonun sorumlusu elbette ki iş bilmez siyasilerdir ama asıl sorumlu bu iş bilmezlere oy vererek bu zifiri karanlığa kapı açan millettir.
Sayın Baş dünkü yazısında şunları yazmaktadır:
"Türkiye Cumhuriyeti herhalde sandıktan çıkan reylerle kendine yol bulan bu kadar derin bir terör darbesi ile daha önce karşılaşmamıştır. Yani sandıkta sahip çıktıklarınızın, oy attıklarınızın koltuk siyaseti yüzünde müsaade edilenler ile Türkiye bugün Suriye'den beter haldedir."
Ve Sayın Baş'ın ifadesiyle, "Siz Ak Partisi yerine MHP, CHP, HDP veya diğer partilerden birini koyun; çözümsüzlük ve kaos değişmeyecektir. Yeni bir adresi, çözümün adresini Bağımsız Türkiye Partisi'ni iktidar etmedikçe bu kan ve gözyaşı bitmez?"
Çözüm belli, adres belli, Lider belli; millet nerede?