Fahiş fiyat durdurulamıyor
Yüksek enflasyonun temel nedenlerinden olan ve gelir yetersizliği sebebiyle vatandaşları zor durumda bırakan gıda fiyatlarındaki fahiş artış bir türlü durdurulamıyor. Gıda fiyatları üzerinde yapılan bağımsız araştırmalar, gerçek gıda enflasyonunun, açıklanan resmi enflasyondan kat kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bu da gösteriyor ki, önlem alınmadığı takdirde vatandaşların satın alma gücü bundan sonra çok daha hızlı eriyecek
22.09.2021 19:11:00
MURAT ÇABAS / ANALİZ HABER
Ülkemiz, siyasilerimizin ısrarla uygulamaya devam ettiği kapitalist sistem sebebiyle, "yüksek kur, yüksek faiz ve yüksek enflasyon" sarmalının içine girdi. Devletin devlet olmasından kaynaklanan gelir kalemlerini devreye koymaması, finans, hammadde ve enerjide dışa bağımlılık tüm sektörlerde büyük maliyet artışlarına neden oluyor. Tarım ve gıda sektörü de bu gidişattan en fazla darbe yiyen sektörlerden. Gıda fiyatlarındaki fahiş artışın temel nedeni bu maliyet artışına neden olan mevcut ekonomik sitemimiz olmasına rağmen, bu gerçek görmezden geliniyor ve suçlu yanlış yerlerde aranıyor. Bu gidişat devam ettikçe, kur yükselmeye devam edecek, faizler daha da yükselecek, bu artışlar enflasyonu daha da tetikleyecek ve gıda fiyatlarında düşüş asla gerçekleşmeyecek.
Temel gıda fiyatları yıllık yüzde 37.6 arttı
Gıda enflasyonu resmi rakamlarda gerçeğinden daha düşük gösterilmeye çalışılsa da, bağımsız kuruluşlarca yapılan araştırmalar gerçekleri ortaya koyuyor. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonun Ar-Ge birimi KAMUAR'ın Eylül ayı için yaptığı araştırma, temel gıda fiyatlarındaki yıllık artışın yüzde 37.6 olduğunu ortaya koydu. KAMUAR, "Halkın Enflasyonu" adını verdiği araştırmada, fiyatlarını Ankara'daki pazar ve marketlerden düzenli olarak derliyor ve halkın en fazla tükettiği 76 gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alıyor. Araştırmayla, gelirinin büyük bölümünü gıdaya ayırmak zorunda olan ve enflasyona karşı herhangi bir koruması bulunmayan, sabit gelirlilerin, ücretlilerin ve yoksulların yaşadığı gerçek enflasyonun boyutunun ortaya konulması amaçlanıyor.
Aylık artış yüzde 2.1
Sonuçları, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık tarafından açıklanan KAMUAR'ın araştırmasına göre; gıda fiyatlarında Eylül'de yüzde 2.1 oranıyla devam eden zam sağanağı; açlık ve yoksulluk sınırının altında bir gelir ve dolayısıyla harcamayla yaşamak zorunda olan vatandaş sayısını artırmaya devam ediyor. Dar ve sabit gelirlilerin satın alma gücü zamlar karşısında aydan aya mum gibi eriyor. Temel gıda fiyatlarında bu yıl Ocak ayında yüzde 3.6, Şubat'ta yüzde 2.8, Mart'ta yüzde 2.5, Nisan'da yüzde 2.3, Mayıs'ta yüzde 1.8, Haziran'da yüzde 1.1, Temmuz'da yüzde 4.2, Ağustos'ta ise yüzde 3.5 oranında artış yaşanmıştı.
Ekmek fiyatları belirleyici oldu
Araştırmaya göre; Eylül'de gıda fiyatlarındaki artışta ekmek fiyatları belirleyici oldu. Ekmek, un, bulgur fiyatları Eylül'de bir önceki aya göre yüzde 9.2 oranında artış kaydetti. Et ve balık grubu fiyatlarında yüzde 1 oranında azalış yaşanan Eylül'de süt ve süt ürünleri ile yumurta grubu fiyatları ise yüzde 1.9 oranında azaldı. Yağ fiyatlarında geçen yılın son aylarından başlayan artış trendi zeytin yağı fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle Eylül'de yerini düşüşe bıraktı. Meyve fiyatlarının yüzde 4.7 oranında arttığı Eylül'de sebze fiyatlarında ise bir önceki aya göre yüzde 4.8 oranında yükseliş yaşandı. Bakliyat fiyatlarının, mercimek fiyatlarındaki artışın etkisiyle yüzde 5.4 oranında arttığı Eylül ayında, salça, zeytin, bal, çay, tuz ve benzeri gıda maddelerinden oluşan diğer işlenmiş gıda fiyatları ise değişmedi. Böylece, vatandaşlar mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 76 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için Eylül'de, Ağustos ayına göre yüzde 2.1 oranında daha fazla para ödedi.
Meyve fiyatları 9 ayda yüzde 83.9 arttı
KAMUAR 9 aylık fiyat artışlarını da araştırdı. Buna göre; gıda fiyatlarında Ocak-Eylül döneminde yüzde 26.6 oranında artış yaşandı. Yılın ilk dokuz aylık döneminde ekmek, bulgur, un makarna fiyatlarında yüzde 21.3, et ve balık fiyatlarında yüzde 25.6, süt, süt ürünleri ve yumurta fiyatlarında yüzde 21.5 oranında artış gözlendi. Yağ fiyatlarında ise yüzde 24 oranında artış oldu. Bu dönemde meyve fiyatlarında yüzde 83.9, sebze fiyatlarında yüzde 19.6 oranında yükseliş kaydedildi. Bakliyat fiyatlarında yüzde 14.9 oranında diğer işlenmiş gıda fiyatlarında ise yüzde 8.6 oranında artış oldu.
Yağ fiyatları yıllık yüzde 48.2 arttı
KAMUAR'IN yıllık fiyat artışı verilerine göre; gıda fiyatlarında yıllık olarak (Eylül 2020'ye göre) yüzde 37.6 oranında artış gözlendi. Bu yıl Eylül'de geçen yılın Eylül ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 36.8, et-balık fiyatlarında 22.4, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 28.7 oranında artış oldu. Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 48.2 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 79.3, sebze fiyatları ise yüzde 61.7 oranında artış gösterdi. Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 32.4; diğer gıda fiyatları ise yüzde 12.7 oranında zamlandı.
Komplo değil, kuraklık ve maliyet artışı!
Gıda fiyatları, geliri açlık ve yoksulluk sınırı altında konumlanan vatandaşın aldığı cılız zamlardan kat kat fazla olunca, yurdun dört bir yanında tepkilerin yükselmesine neden oldu. Sorunu çözmekle yükümlü olan siyasilerimiz, çözüm aramak yerine, gıda fiyatlarındaki fahiş artışın bir komplo olduğunu ifade etmeye başladılar. Yandaş medya basın organları "zam kumpası" iddialarını ortaya attılar ve "Gıda enflasyonunun tek amacı var. Erdoğan'ı ve Cumhur İttifakı'nı devirmek" ifadelerini kullandılar. Halbuki ekonomi bir matematiktir, maliyet yüksek olursa fiyatlar da buna bağlı olarak yükselir. Kumpas denilerek sorun başka mecralara çekileceğine, çözümüne odaklanılmalı ve maliyetleri aşağıya çekecek projeler hayata geçirilmeli. Bugün fiyat artışlarında en büyük etkenlerden birisi de kuraklık… Tarım ürünlerinde çok büyük rekolte kayıpları yaşandı. Kuraklıkla mücadelede de ciddi bir yol haritası hazırlanması ve uygulanması gerekiyor.
Maliyetler aşağıya çekilmeli
Çiftçilerin en büyük şikayeti maliyetlerin fahiş bir şekilde artması. Gübre, tohum, mazot, elektrik, ilaç ve tüm tarım girdilerinde çiftçi ciddi maliyetlerle karşılaştı. Gübrede fiyat artışları yıllık yüzde 100'leri aştı. TÜİK'in açıkladığı verilere göre tarımda maliyetler 1 yılda yüzde 29.38 oranında arttı. Bu maliyetler düşürülmeden, ayrıca tarladan marketlere zincir kısaltılarak bu aktarma maliyetleri de düşürülmeden sadece marketlerdeki fiyatları denetleyerek gıda fiyatlarının düşürülmesi mümkün değil. Maliyet kalemlerinden önemli bir örnek elektrik. Çiftçiye satılan elektrikten yüzde 22 dağıtım bedeli, yüzde 0.7 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT Payı, yüzde 5 Belediye Tüketim Vergisi, yüzde 18 KDV alınıyor. Ülke ekonomisinin belkemiği olan tarımda, üreticiden bu kadar vergi kesilmesi doğal olarak maliyetleri yukarı çekiyor.
Gıda fiyatları MEM'le düşürülebilir
Prof. Dr. Haydar Baş, bugün başta Rusya ve Çin gibi BRICS devletlerinin uyguladığı Milli Ekonomi Modeli'nde tarıma geniş bir yer ayırıyor. "Tarım en stratejik sektördür" vurgusu yapan Model, tarımda maliyetleri aşağıya çekecek birçok projeyi barındırıyor. Çiftçiye, daha tohumunu tarlaya ekmeden yüzde 50 avans verilmesi, tohum, mazot, ilaç, gübre desteğinin sağlanması, elektriğin bedava verilmesi, tüm dolaylı vergilerin kaldırılması, yıllık 200 bin lira geliri olan vatandaşlardan bir kuruş vergi alınmaması, doğal afetlere karşı çiftçinin kendisinin, tarlasının ve ürününün devlet eliyle sigortalanması, ürün alım garantisi verilmesi, hal yasasında değişikliğe giderek üreticiden tüketiciye zincirin kısaltılması ve daha birçok projeyle Milli Ekonomi Modeli hem tarım köylüsünü hem de vatandaşı koruyor. Üstelik Model, tarımın, en fazla katma değer üreten sektör olduğu için devlete en fazla senyoraj geliri kazandıracak sektör olduğunu vurguluyor. Yani devlet, MEM'de tarım için kaynak aramak zorunda değil, zaten tarımın kendisi kaynak. Milli Ekonomi Modeli'nin tarım projelerini 2006 yılından bu yana uygulayan Rusya bugün dünya tahıl ihracatında lider konumunda. Türkiye bu Model ile gıda fiyatlarını rahatlıkla düşürebilir.
Ülkemiz, siyasilerimizin ısrarla uygulamaya devam ettiği kapitalist sistem sebebiyle, "yüksek kur, yüksek faiz ve yüksek enflasyon" sarmalının içine girdi. Devletin devlet olmasından kaynaklanan gelir kalemlerini devreye koymaması, finans, hammadde ve enerjide dışa bağımlılık tüm sektörlerde büyük maliyet artışlarına neden oluyor. Tarım ve gıda sektörü de bu gidişattan en fazla darbe yiyen sektörlerden. Gıda fiyatlarındaki fahiş artışın temel nedeni bu maliyet artışına neden olan mevcut ekonomik sitemimiz olmasına rağmen, bu gerçek görmezden geliniyor ve suçlu yanlış yerlerde aranıyor. Bu gidişat devam ettikçe, kur yükselmeye devam edecek, faizler daha da yükselecek, bu artışlar enflasyonu daha da tetikleyecek ve gıda fiyatlarında düşüş asla gerçekleşmeyecek.
Temel gıda fiyatları yıllık yüzde 37.6 arttı
Gıda enflasyonu resmi rakamlarda gerçeğinden daha düşük gösterilmeye çalışılsa da, bağımsız kuruluşlarca yapılan araştırmalar gerçekleri ortaya koyuyor. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonun Ar-Ge birimi KAMUAR'ın Eylül ayı için yaptığı araştırma, temel gıda fiyatlarındaki yıllık artışın yüzde 37.6 olduğunu ortaya koydu. KAMUAR, "Halkın Enflasyonu" adını verdiği araştırmada, fiyatlarını Ankara'daki pazar ve marketlerden düzenli olarak derliyor ve halkın en fazla tükettiği 76 gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alıyor. Araştırmayla, gelirinin büyük bölümünü gıdaya ayırmak zorunda olan ve enflasyona karşı herhangi bir koruması bulunmayan, sabit gelirlilerin, ücretlilerin ve yoksulların yaşadığı gerçek enflasyonun boyutunun ortaya konulması amaçlanıyor.
Aylık artış yüzde 2.1
Sonuçları, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık tarafından açıklanan KAMUAR'ın araştırmasına göre; gıda fiyatlarında Eylül'de yüzde 2.1 oranıyla devam eden zam sağanağı; açlık ve yoksulluk sınırının altında bir gelir ve dolayısıyla harcamayla yaşamak zorunda olan vatandaş sayısını artırmaya devam ediyor. Dar ve sabit gelirlilerin satın alma gücü zamlar karşısında aydan aya mum gibi eriyor. Temel gıda fiyatlarında bu yıl Ocak ayında yüzde 3.6, Şubat'ta yüzde 2.8, Mart'ta yüzde 2.5, Nisan'da yüzde 2.3, Mayıs'ta yüzde 1.8, Haziran'da yüzde 1.1, Temmuz'da yüzde 4.2, Ağustos'ta ise yüzde 3.5 oranında artış yaşanmıştı.
Ekmek fiyatları belirleyici oldu
Araştırmaya göre; Eylül'de gıda fiyatlarındaki artışta ekmek fiyatları belirleyici oldu. Ekmek, un, bulgur fiyatları Eylül'de bir önceki aya göre yüzde 9.2 oranında artış kaydetti. Et ve balık grubu fiyatlarında yüzde 1 oranında azalış yaşanan Eylül'de süt ve süt ürünleri ile yumurta grubu fiyatları ise yüzde 1.9 oranında azaldı. Yağ fiyatlarında geçen yılın son aylarından başlayan artış trendi zeytin yağı fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle Eylül'de yerini düşüşe bıraktı. Meyve fiyatlarının yüzde 4.7 oranında arttığı Eylül'de sebze fiyatlarında ise bir önceki aya göre yüzde 4.8 oranında yükseliş yaşandı. Bakliyat fiyatlarının, mercimek fiyatlarındaki artışın etkisiyle yüzde 5.4 oranında arttığı Eylül ayında, salça, zeytin, bal, çay, tuz ve benzeri gıda maddelerinden oluşan diğer işlenmiş gıda fiyatları ise değişmedi. Böylece, vatandaşlar mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 76 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için Eylül'de, Ağustos ayına göre yüzde 2.1 oranında daha fazla para ödedi.
Meyve fiyatları 9 ayda yüzde 83.9 arttı
KAMUAR 9 aylık fiyat artışlarını da araştırdı. Buna göre; gıda fiyatlarında Ocak-Eylül döneminde yüzde 26.6 oranında artış yaşandı. Yılın ilk dokuz aylık döneminde ekmek, bulgur, un makarna fiyatlarında yüzde 21.3, et ve balık fiyatlarında yüzde 25.6, süt, süt ürünleri ve yumurta fiyatlarında yüzde 21.5 oranında artış gözlendi. Yağ fiyatlarında ise yüzde 24 oranında artış oldu. Bu dönemde meyve fiyatlarında yüzde 83.9, sebze fiyatlarında yüzde 19.6 oranında yükseliş kaydedildi. Bakliyat fiyatlarında yüzde 14.9 oranında diğer işlenmiş gıda fiyatlarında ise yüzde 8.6 oranında artış oldu.
Yağ fiyatları yıllık yüzde 48.2 arttı
KAMUAR'IN yıllık fiyat artışı verilerine göre; gıda fiyatlarında yıllık olarak (Eylül 2020'ye göre) yüzde 37.6 oranında artış gözlendi. Bu yıl Eylül'de geçen yılın Eylül ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 36.8, et-balık fiyatlarında 22.4, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 28.7 oranında artış oldu. Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 48.2 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 79.3, sebze fiyatları ise yüzde 61.7 oranında artış gösterdi. Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 32.4; diğer gıda fiyatları ise yüzde 12.7 oranında zamlandı.
Komplo değil, kuraklık ve maliyet artışı!
Gıda fiyatları, geliri açlık ve yoksulluk sınırı altında konumlanan vatandaşın aldığı cılız zamlardan kat kat fazla olunca, yurdun dört bir yanında tepkilerin yükselmesine neden oldu. Sorunu çözmekle yükümlü olan siyasilerimiz, çözüm aramak yerine, gıda fiyatlarındaki fahiş artışın bir komplo olduğunu ifade etmeye başladılar. Yandaş medya basın organları "zam kumpası" iddialarını ortaya attılar ve "Gıda enflasyonunun tek amacı var. Erdoğan'ı ve Cumhur İttifakı'nı devirmek" ifadelerini kullandılar. Halbuki ekonomi bir matematiktir, maliyet yüksek olursa fiyatlar da buna bağlı olarak yükselir. Kumpas denilerek sorun başka mecralara çekileceğine, çözümüne odaklanılmalı ve maliyetleri aşağıya çekecek projeler hayata geçirilmeli. Bugün fiyat artışlarında en büyük etkenlerden birisi de kuraklık… Tarım ürünlerinde çok büyük rekolte kayıpları yaşandı. Kuraklıkla mücadelede de ciddi bir yol haritası hazırlanması ve uygulanması gerekiyor.
Maliyetler aşağıya çekilmeli
Çiftçilerin en büyük şikayeti maliyetlerin fahiş bir şekilde artması. Gübre, tohum, mazot, elektrik, ilaç ve tüm tarım girdilerinde çiftçi ciddi maliyetlerle karşılaştı. Gübrede fiyat artışları yıllık yüzde 100'leri aştı. TÜİK'in açıkladığı verilere göre tarımda maliyetler 1 yılda yüzde 29.38 oranında arttı. Bu maliyetler düşürülmeden, ayrıca tarladan marketlere zincir kısaltılarak bu aktarma maliyetleri de düşürülmeden sadece marketlerdeki fiyatları denetleyerek gıda fiyatlarının düşürülmesi mümkün değil. Maliyet kalemlerinden önemli bir örnek elektrik. Çiftçiye satılan elektrikten yüzde 22 dağıtım bedeli, yüzde 0.7 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT Payı, yüzde 5 Belediye Tüketim Vergisi, yüzde 18 KDV alınıyor. Ülke ekonomisinin belkemiği olan tarımda, üreticiden bu kadar vergi kesilmesi doğal olarak maliyetleri yukarı çekiyor.
Gıda fiyatları MEM'le düşürülebilir
Prof. Dr. Haydar Baş, bugün başta Rusya ve Çin gibi BRICS devletlerinin uyguladığı Milli Ekonomi Modeli'nde tarıma geniş bir yer ayırıyor. "Tarım en stratejik sektördür" vurgusu yapan Model, tarımda maliyetleri aşağıya çekecek birçok projeyi barındırıyor. Çiftçiye, daha tohumunu tarlaya ekmeden yüzde 50 avans verilmesi, tohum, mazot, ilaç, gübre desteğinin sağlanması, elektriğin bedava verilmesi, tüm dolaylı vergilerin kaldırılması, yıllık 200 bin lira geliri olan vatandaşlardan bir kuruş vergi alınmaması, doğal afetlere karşı çiftçinin kendisinin, tarlasının ve ürününün devlet eliyle sigortalanması, ürün alım garantisi verilmesi, hal yasasında değişikliğe giderek üreticiden tüketiciye zincirin kısaltılması ve daha birçok projeyle Milli Ekonomi Modeli hem tarım köylüsünü hem de vatandaşı koruyor. Üstelik Model, tarımın, en fazla katma değer üreten sektör olduğu için devlete en fazla senyoraj geliri kazandıracak sektör olduğunu vurguluyor. Yani devlet, MEM'de tarım için kaynak aramak zorunda değil, zaten tarımın kendisi kaynak. Milli Ekonomi Modeli'nin tarım projelerini 2006 yılından bu yana uygulayan Rusya bugün dünya tahıl ihracatında lider konumunda. Türkiye bu Model ile gıda fiyatlarını rahatlıkla düşürebilir.