Fatıma Mermertaş: Bir musibet bin nasihatten iyi mi?

"Ben insanlığın yaşadığı sıkıntılıları görüyor ve buna çok üzülüyordum. Bu sıkıntıyı düşünmekten geceleri uyuyamıyordum, bunun sancısını 30 yıl çektim. Sonunda Allah bana Milli Ekonomi Modeli'ni yazmayı nasip etti" diyor Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli kitabının giriş kısmında, hoş birçok programda bizzat ağzından da duyduk bu sözleri.

Yani bu tez öyle ne bir iki günlük, birkaç yıllık çalışma sonucu, ne ekonomi fakültesi okudum hadi bir tez yazayım ürünü, ne de şimdiye kadar kapitalizm oldu e hadi bi de Haydarizm olsunculuk değil. 30 yıl yani neredeyse bir ömür acısı çekilmiş bir derdin, üzüntüden uykusuz kalınmış gecelerin, Ehl-i Beyt aşığı bir Müslümanın, milleti için Allah'a yalvarmalarının sonucu; bu tez alın teri, bu tez gözyaşı, bu tez umut, bu tez gelecek…

Bu tez Müslüman inancının gereği Allah'ın kefil olduğu rızkın kul eliyle halka dağıtılması, bu tez o hep bahsedilen 'zekat verecek kimse bulunamayacak' günlerin yapıtaşı… Bu tez İmam Muhammed Bâkır'ın, "Allah'ım! Yaşadığım sürece Senden bol bir maişet istiyorum. Bir maişet ki, onun aracılığı ile Sana ibadet edebileyim, onunla Senin rızana kavuşayım. Beni, bedbaht olacağım, daraldıkça daralacağım bir fakirlikle imtihan etme. Ahiretten bana geniş pay ver. Dünyada geniş, esenlikli, huzurlu bir maişet bahşet bana" (İmam Muhammed Bâkır, Prof. Dr. Haydar Baş, s.694) duasının kabulü, bu tez bir tezden daha fazlası.

Bu tez; denizlere vuran masum çocuk cesetlerinin, sınırlarda yok olan insanlığın, zenginin fakir ayrımının, kapitalizmin kanlı oyunlarının, demokrasi bombalarının, rejim komplolarının sonu.

Bu tez; bu yazabildiklerimden çok fazlası da lafın tamamı deliye anlatılır. Ama mesele şu ki biz kimiz, neyiz ne istiyoruz? Ne istediğimizi biliyor muyuz?
Yıl 2007… Genel seçimler olacak BTP kadroları seçime hazırlanıyor. Sayın Genel Başkan noter huzurunda taahhütname imzalıyor. Ne için, bahsettiğimiz tezi olur da bilmeyen-okumayan-anlamayan olursa "halkım beni iyi anlasın, ben bu tezle onlara bakacağım" demek için.

Ne taahhüt ediyor:

5000 TL asgari ücret,
1000 TL vatandaşlık maaşı,
1000 TLl ev hanımı maaşı,
250 TLl çocuk maaşı…

Ücretsiz ve sınavsız eğitim ve birçok taahhüt hepsi hesaplı kitaplı, hepsinin matematiği yapılmış, hepsinin kaynağı hatta ve hatta iktidara gelindikten sonra kaçıncı hafta verileceğine kadar ayrıntılı.  

Peki, bu taahhütlere milletimizin verdiği cevap ne: % 1'i bile bulmayan oy.

Gelelim günümüze… Malum yaklaşık 5 aydır dünya gündeminde, bu günlerde bizim de başımızda olan koronavirüs. Korona bu günlerde bizim ülkemizi seçti kuluçka olarak. Geliyor yerleşiyor ama bu korona bize gelene kadar epey bir mutasyona uğramış olsa gerek. Düne kadar vatandaşlık maaşı deyince burun kıvıran, elektrik-su-doğalgaz ücretsiz olacak deyince, hadi oradan diyen insanımız bir anda bunların olağanüstü gerekli olduğuna, acilen vatandaşa karşılıksız maaş dağıtılması gerektiğine, elektrik-su-doğalgazın ücretsiz olması gerektiğini söylemeye hatta sosyal platformlarda çalışmalar yapmaya başladı.

Öyle insanlardan öyle akılcı çözümler geliyor ki sanki sandıkta oy verenler onlar değil. Dün birisi yazmış, "acilen sokağa çıkma yasağı gelmeli, vatandaşa 2000 TL karşılıksız maaş verilmeli, şirketlerle konuşulup fatura ödemeleri alınmamalı, kolluk kuvvetleri evlere erzak dağıtımı yapmalı, sağlık ekipleri özellikle belirli yaş üzerindekileri ev ev gezip sağlık taraması yapmalı."

Hoppala!

E bunlar patent tescilli M.E.M projeleri arkadaşım.

BTP kadroları yıllardır sokak sokak, il il bunu anlattı anlatıyor. Haydar Baş Bey her konferansta, seminerde "ben size hizmet etmeye geldim, fakirlik bizim dönemimizde suç olacak" diyor.

Sen hiç mi televizyon izlemedin. Hadi izlemedin hiç mi gazete okumadın, hadi okumadın hiç mi sosyal medyaya bakmadın, hadi bakmadın hiç mi oy pusulasında BTP'yi görüp de kim bunlar diye bir sorup sual etmedin?

Madem bu psikolojik baskı ve can korkusuyla bile bunların doğru olduğunu akledebildin dün Haydar Baş Bey ve kadroları bunları söylerken akılına ne yatmadı? Sorun neydi. Haydar Baş Bey ve kadroları virüs olmadığı için mi sizlerde böyle bir aydınlanma yaratamadı. 800 TL asgari ücret verilirken 5000 TL taahhüt eden birisi varken "5000 TL 800 TL'den büyüktür ben bunu seçeyim" diyemedin. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Kafamda deli sorular...