Ne gerek var kaseti geriye sarmaya.
Aslında her şey gözümüzün önündedir.
Öyle değil mi?
Bilmem hangi zatın duruşunu öğrenmek için,
Bilmem ne tarikatının piri diye yutturulan “uçan süpürgenin” kıvamını öğrenmek için tarihin,
Tozlu,
Kırlı,
Şaibeli sayfaları arasında dolaşmaya ne gerek var?
Bugüne yolculuk yapmak yeter.
Bugüne, günümüze bakmak, o “uçan süpürge” zatların isimleri etrafında kümelenmişlere bakmak yeter.
Bugün onlar neyi yapıyorsa, geçmişte;
Pirleri,
Üstatları,
Şıhları
Ve dervişleri de aynı şeyi yapmışlardı.
İsterseniz bir de tersinden okuyalım.
Aynı yere, aynı neticeye varırız.
Günümüzde;
Kerametleri TIR’larla Anadolu’ya dağıtılan, yurtdışına ihraç edilenler,
Geçmişte;
Pirleri,
Üstatları,
Şiyhleri,
Ne yapmışsa bugün aynısını yapıyor.
Neyi savunmuşsa aynısını savunuyor.
Aynı safta yer alıyor.
Yanlış yapıyorsunuz diyenlere de;
En dayanılmaz iftirayı atmak,
Karalamak,
Küçük düşürmek için her türlü iğrençliğe başvuruyorlar.
Tıpkı ülkeyi “müstevlilerin elinden kurtarana” yıllardır “deccal” dedikleri gibi.
Oysa “deccalin” en belirgin vasfı, hedefine varmak için dini kullanacak olmasıdır.
Hadis-i şerifte böyle anlatılır deccal.
Dini kullanacak, dinsizliği yayacak.
Din-iman süt liman.
Herkes bilir ki,
Atatürk;
“Şeriat gelecek vahşet bitecek” sloganlarıyla beslenmedi.
Şeriatı getirmek için yola çıkıp, “dinî ve millî bütünlüğümüzü” hâk ile yeksân/yerle bir etmedi.
Dahası,
O verdiği kurtuluş mücadelesiyle topyekun Türk-İslam dünyasına “bağımsızlık” için ilham kaynağı olurken, dünün şeriatçıları haçlılara Türk-İslam dünyasını işgale “cesaret kaynağı” oldular, hala da oluyorlar.
Irak’ı işgal edenlerin: “Bizi buna AKP cesaretlendirdi” sözünü hatırlatırım.
Bilgiye ulaşmak kolay, arzu eden için.
Tarih tekerrürden ibarettir sözü bugünkü halimizi tarifte nakıs kalır.
Tekerrür ve teker.
Dün, ülkenin istiklali için mücadele edenlere karşı “manda olmayı” savunanların “halifeleri”, “post-şinistleri”, “şakirtleri” bugün “manda olmak” şöyle dursun, haçlı aşkına “düve olmaya” bile râzı.
Aynen, bir zamanların kimliksizlik parolası; “medeni olmak için İsveç çeliği ne ki, tuvalet taşı bile oluruz” anlayışı gibi.
Ne benzeyiş ama.
Ne gerek var savaşmaya (savaşıp da anaların gözyaşını dökmeye), en kestirmeden olalım ABD mandası, o olmadı ise İngiliz mandası, ya da Fransız, İtalyan…
Manda da manda.
İlle de manda.
İlle de olacaksan ol panda.
Sevimli hayvandır.
Bugünün dünden farkı ne?
Dünün bugünde farkı neydi?
Bütün bu nâmüsait/müsait olmayan ahval/haller ve şeriat/şartlar altında canla başla mücadele eden, insanımızı ikaz uğruna her türlü olumsuz şeraite rağmen yollara düşen Prof. Dr. Haydar Baş’a selam olsun.
Allah her türlü, “illetten”, “kılletten” ve “zilletten” muhafaza buyursun.
Dahili ve harici,
Habbeli, cübbeli,
Şerden kubbeli,
Fitlenerden de…
Her çeşit dahili ve harici “bed-hahlardan” da muhafaza etsin.
Başbakan da anladı ama
Biz de bunu diyorduk.
Milletin önüne şeyh diye mürşid diye konan adamların kenar mahalle mescidine imam bile olamayacaklarını, başkalarını irşat etmek şöyle dursun önce kendilerinin irşada muhtaç olduğunu defaatle söyledik durduk.
Sonunda sesimiz Ankara’ya ulaştı ve Başbakan yeni mürşidler bulup saldı Anadolu’ya.
Buldu bulmasına da Başbakan’ın bu yeni mürşitleri içinde Ermenicisi var, gayr-i Müslim var, bölücüsü var, Türklüğü hor gören var, dahası hangi inancın sahibi olduğu meçhuller var.
Merhum Atatürk’ün: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözüne köpürenler bakıp görelim Başbakan’ın yeni “mürşidlerine” ne diyecek?
“Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır;
Mürşidi gayr-i Müslim milletin hali gümandır.
Aslında her şey gözümüzün önündedir.
Öyle değil mi?
Bilmem hangi zatın duruşunu öğrenmek için,
Bilmem ne tarikatının piri diye yutturulan “uçan süpürgenin” kıvamını öğrenmek için tarihin,
Tozlu,
Kırlı,
Şaibeli sayfaları arasında dolaşmaya ne gerek var?
Bugüne yolculuk yapmak yeter.
Bugüne, günümüze bakmak, o “uçan süpürge” zatların isimleri etrafında kümelenmişlere bakmak yeter.
Bugün onlar neyi yapıyorsa, geçmişte;
Pirleri,
Üstatları,
Şıhları
Ve dervişleri de aynı şeyi yapmışlardı.
İsterseniz bir de tersinden okuyalım.
Aynı yere, aynı neticeye varırız.
Günümüzde;
Kerametleri TIR’larla Anadolu’ya dağıtılan, yurtdışına ihraç edilenler,
Geçmişte;
Pirleri,
Üstatları,
Şiyhleri,
Ne yapmışsa bugün aynısını yapıyor.
Neyi savunmuşsa aynısını savunuyor.
Aynı safta yer alıyor.
Yanlış yapıyorsunuz diyenlere de;
En dayanılmaz iftirayı atmak,
Karalamak,
Küçük düşürmek için her türlü iğrençliğe başvuruyorlar.
Tıpkı ülkeyi “müstevlilerin elinden kurtarana” yıllardır “deccal” dedikleri gibi.
Oysa “deccalin” en belirgin vasfı, hedefine varmak için dini kullanacak olmasıdır.
Hadis-i şerifte böyle anlatılır deccal.
Dini kullanacak, dinsizliği yayacak.
Din-iman süt liman.
Herkes bilir ki,
Atatürk;
“Şeriat gelecek vahşet bitecek” sloganlarıyla beslenmedi.
Şeriatı getirmek için yola çıkıp, “dinî ve millî bütünlüğümüzü” hâk ile yeksân/yerle bir etmedi.
Dahası,
O verdiği kurtuluş mücadelesiyle topyekun Türk-İslam dünyasına “bağımsızlık” için ilham kaynağı olurken, dünün şeriatçıları haçlılara Türk-İslam dünyasını işgale “cesaret kaynağı” oldular, hala da oluyorlar.
Irak’ı işgal edenlerin: “Bizi buna AKP cesaretlendirdi” sözünü hatırlatırım.
Bilgiye ulaşmak kolay, arzu eden için.
Tarih tekerrürden ibarettir sözü bugünkü halimizi tarifte nakıs kalır.
Tekerrür ve teker.
Dün, ülkenin istiklali için mücadele edenlere karşı “manda olmayı” savunanların “halifeleri”, “post-şinistleri”, “şakirtleri” bugün “manda olmak” şöyle dursun, haçlı aşkına “düve olmaya” bile râzı.
Aynen, bir zamanların kimliksizlik parolası; “medeni olmak için İsveç çeliği ne ki, tuvalet taşı bile oluruz” anlayışı gibi.
Ne benzeyiş ama.
Ne gerek var savaşmaya (savaşıp da anaların gözyaşını dökmeye), en kestirmeden olalım ABD mandası, o olmadı ise İngiliz mandası, ya da Fransız, İtalyan…
Manda da manda.
İlle de manda.
İlle de olacaksan ol panda.
Sevimli hayvandır.
Bugünün dünden farkı ne?
Dünün bugünde farkı neydi?
Bütün bu nâmüsait/müsait olmayan ahval/haller ve şeriat/şartlar altında canla başla mücadele eden, insanımızı ikaz uğruna her türlü olumsuz şeraite rağmen yollara düşen Prof. Dr. Haydar Baş’a selam olsun.
Allah her türlü, “illetten”, “kılletten” ve “zilletten” muhafaza buyursun.
Dahili ve harici,
Habbeli, cübbeli,
Şerden kubbeli,
Fitlenerden de…
Her çeşit dahili ve harici “bed-hahlardan” da muhafaza etsin.
Başbakan da anladı ama
Biz de bunu diyorduk.
Milletin önüne şeyh diye mürşid diye konan adamların kenar mahalle mescidine imam bile olamayacaklarını, başkalarını irşat etmek şöyle dursun önce kendilerinin irşada muhtaç olduğunu defaatle söyledik durduk.
Sonunda sesimiz Ankara’ya ulaştı ve Başbakan yeni mürşidler bulup saldı Anadolu’ya.
Buldu bulmasına da Başbakan’ın bu yeni mürşitleri içinde Ermenicisi var, gayr-i Müslim var, bölücüsü var, Türklüğü hor gören var, dahası hangi inancın sahibi olduğu meçhuller var.
Merhum Atatürk’ün: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözüne köpürenler bakıp görelim Başbakan’ın yeni “mürşidlerine” ne diyecek?
“Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır;
Mürşidi gayr-i Müslim milletin hali gümandır.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024