Tsunami felaketine dair değişik ülkelerde değişik iddialar ortaya atıldı.
Bu iddiaların en fazla dikkat çekeni ise; Asya'daki tsunami felaketine Amerika'nın sebebiyet vermiş olabileceği söylentileri.
Söylentilerin dayanak noktasını bu bölgedeki hassas deprem fayını tetikleyen deniz silahlarının güçlü bir ülke tarafından harekete geçirilmiş olması.
Felaket sonrası Amerikan yönetimi kontrolündeki bölgelerde kayıplar olmaması da bunun desteği.
Yüzlerce ada sulara gömülürken Amerika'nın daha önce uyarmış olduğu iddia edilen adalarda kayıp olmaması kafalarda bu iddialara kanıt teşkil etti.
Ortaya sürülen iddialar komplo teorileri olarak nitelendirilse de üzerinde dikkatle durulması gereken noktalar var.
Aynı durum Pearl Harboor'da ve 11 Eylül'de de yaşandı.
Yaşananlara komplo teorisiyle yaklaştıkları söylenenlerin haklılığı zamanla ortaya çıktı.
Amerikan komplolarının şiddeti o kadar büyük ve şiddetli ki bu yeni komplo teorileri onun yanında çok küçük kalmakta.
Hatırlayacak olursanız, Amerikan yönetimi tsunami felaketine maddi ve manevi anlamda çok zayıf bir tepki verdi. Tüm dünya ülkeleri yardım için seferber olurken ABD yeni yeni yardım konvoyu çıkarmaya başladı.
En büyük yardım Japonya'dan gelirken ABD'nin 35 milyon dolarlık yardımı Amerikan halkını kızdırdı.
Ülke içi muhalefet artınca yönetim yardım miktarını on kat artırmak mecburiyetinde kaldı.
Dünyaya egemen bir güç olan Amerika, niçin depreme duyarsız kalmıştı?
Asya Pasifik ülkelerin sorunlu iç siyaseti ile kendi global politikalarını yıllardan beri uyumlu kılmakta zorlanan Amerika, bir taraftan kendine yakın ekonomik gücü kontrole çalışırken bir taraftan da onu pasifize kılmaya gayret ediyor.
Son yıllarda Asya ve Pasifik merkezli darbelerde, siyasal kaoslarda, ekonomik kapışmalarda hatta SARS hastalığında bile Amerika'nın eli tartışma konusu oldu.
İsrail ve İngiltere'nin sadakatıyla küresel eksende yeni çatlaklar oluşturarak mevcut deccallarla kapışan Amerikan başkanı Mesih rolüyle yeni senaryolar kurguluyor.
Kaoslar arttıkça, felaketler ayyuka çıktıkça Evanjelik politilar da kutsal(!)amaca hizmet etmiş olacak.
Kafkaslar ve Balkanlar'dan sonra Ortadoğu'yu kasıp kavuran felakete yeni bir doğal felaket eklendi.
Felaketin doğal mı yapay mı olduğu tartışmaları yaşanırken felaket deccaları boş durmuyorlar.
Ortadoğu'da, Kafkaslar'da,Balkanlar'da, Güney Asya'da...
Biz bu satırları yazarken bile onlar biryerlerde birşeyler yapmayı sürdürmekteler.
Bu iddiaların en fazla dikkat çekeni ise; Asya'daki tsunami felaketine Amerika'nın sebebiyet vermiş olabileceği söylentileri.
Söylentilerin dayanak noktasını bu bölgedeki hassas deprem fayını tetikleyen deniz silahlarının güçlü bir ülke tarafından harekete geçirilmiş olması.
Felaket sonrası Amerikan yönetimi kontrolündeki bölgelerde kayıplar olmaması da bunun desteği.
Yüzlerce ada sulara gömülürken Amerika'nın daha önce uyarmış olduğu iddia edilen adalarda kayıp olmaması kafalarda bu iddialara kanıt teşkil etti.
Ortaya sürülen iddialar komplo teorileri olarak nitelendirilse de üzerinde dikkatle durulması gereken noktalar var.
Aynı durum Pearl Harboor'da ve 11 Eylül'de de yaşandı.
Yaşananlara komplo teorisiyle yaklaştıkları söylenenlerin haklılığı zamanla ortaya çıktı.
Amerikan komplolarının şiddeti o kadar büyük ve şiddetli ki bu yeni komplo teorileri onun yanında çok küçük kalmakta.
Hatırlayacak olursanız, Amerikan yönetimi tsunami felaketine maddi ve manevi anlamda çok zayıf bir tepki verdi. Tüm dünya ülkeleri yardım için seferber olurken ABD yeni yeni yardım konvoyu çıkarmaya başladı.
En büyük yardım Japonya'dan gelirken ABD'nin 35 milyon dolarlık yardımı Amerikan halkını kızdırdı.
Ülke içi muhalefet artınca yönetim yardım miktarını on kat artırmak mecburiyetinde kaldı.
Dünyaya egemen bir güç olan Amerika, niçin depreme duyarsız kalmıştı?
Asya Pasifik ülkelerin sorunlu iç siyaseti ile kendi global politikalarını yıllardan beri uyumlu kılmakta zorlanan Amerika, bir taraftan kendine yakın ekonomik gücü kontrole çalışırken bir taraftan da onu pasifize kılmaya gayret ediyor.
Son yıllarda Asya ve Pasifik merkezli darbelerde, siyasal kaoslarda, ekonomik kapışmalarda hatta SARS hastalığında bile Amerika'nın eli tartışma konusu oldu.
İsrail ve İngiltere'nin sadakatıyla küresel eksende yeni çatlaklar oluşturarak mevcut deccallarla kapışan Amerikan başkanı Mesih rolüyle yeni senaryolar kurguluyor.
Kaoslar arttıkça, felaketler ayyuka çıktıkça Evanjelik politilar da kutsal(!)amaca hizmet etmiş olacak.
Kafkaslar ve Balkanlar'dan sonra Ortadoğu'yu kasıp kavuran felakete yeni bir doğal felaket eklendi.
Felaketin doğal mı yapay mı olduğu tartışmaları yaşanırken felaket deccaları boş durmuyorlar.
Ortadoğu'da, Kafkaslar'da,Balkanlar'da, Güney Asya'da...
Biz bu satırları yazarken bile onlar biryerlerde birşeyler yapmayı sürdürmekteler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005