Karabasan gibi üzerimize çöken pandemi, geçen her gün üzerimizdeki baskısını arttırıyor. Hastalığa yakalananlar çığ gibi çoğalıyor, vefat eden sayısı inanılmaz boyutlara ulaşıyor.
Düşünsenize 7 Nisan günü tablosunda tam 276 vefat vardı. Hepsine Allah rahmet eylesin…
Bu rakamın, tam dolu 6 şehirlerarası otobüs yolcu sayısına denk geldiğini hiç aklınıza getirdiniz mi? Allah muhafaza böyle bir trafik kazası olsa ve bu kadar insan hayatını kaybetse memlekette nasıl bir ortam oluşur, kim tahammül edebilir? Tabloyu okurken bu hususu göz ardı etmemenizi öneririm…
Bu süreçte ilginç haberlere, gelişmelere de şahit oluyoruz. Bir tanesi de önceki gün kamuoyuna yansıdı. TFF Başkanı, futbolcuların aşı olabilmesi için gerekli onayı aldıklarını ve aşılamanın başlayacağını duyurdu.
Temennimiz herkesin en kısa sürede aşıya kavuşmasıdır.
Ama futbolcuların aşılanması hususunda benden,
çok güzel!
hayırlı olsun!
ne de güzel bir gelişme!
beni çok rahatlattı!
mutlu oldum!
geç bile kalındı!
gibi bir tepki beklemiyorsunuz herhalde…
Kimse kusura bakmasın, bu karar vicdanları bir kez daha yaralamıştır. Toplumda risk grubunda olup da henüz aşıya ulaşamamış büyük bir kitle varken, bu hamle çok yanlış olmuştur.
Özellikle de öğretmenlerin bu kadar göz ardı edilmesi nasıl açıklanabilir bilmiyorum.
Covid-19 dolayısıyla vefat edenlerin meslek gruplarına dağılımına baksak öğretmenler sağlık çalışanlarından sonraki sıraya yerleşir ne yazık ki…
Gün boyunca, öğrencilerle temas halinde, sınıf ortamında bulunan öğretmenler doğrudan risk altında, bunu herkes biliyor. Günden güne basına yansıyan haberlerde hayatını kaybeden, hastalığa yakalanan çok sayıda öğretmeni hep beraber görüyoruz.
Durum bu kadar ortada iken, hangi akıl ve vicdan futbolculara aşı konusunda ayrıcalık tanır. Futbol dünyasındaki rant mı bunda etkendir? Yoksa, bahis şirketleri mi konuya el atmıştır?
İnsanın aklına bin bir türlü soru geliyor.
İlk fırsatta okullar kapatılıyor, uzaktan eğitim devreye giriyor. Yapabildiğimiz tek hamle bu.
Hâlbuki yapılması gereken en doğru hamle, birçok gelişmiş ülkenin yaptığı gibi okulları mümkün olduğunca yüz yüze eğitime açık tutabilmekti. Önceliğimiz bu olmalıydı.
Bunu başarabilmenin de ilk hamlesi resmi veya özel kurum hiç ayırt etmeden bütün öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının hiç vakit kaybetmeden aşılanması iken, durum ortada…
Ama neticede bir gerçek var. Bu dönem sonuyla birlikte bir buçuk yıl boyunca öğrenciler okuldan uzakta, eğitimden beklenen hedeflere ulaşmaları asla mümkün değil. Süreç uzadıkça, eğitim öğretimde var olan sorunlar katlanarak büyüyor.
Bu sürecin çocuklarımız üzerindeki etkisini uzun süre atabilmek ve kaybedilmiş zamanı telafi etmek mümkün değil.
Peki, geride kalan zamanı nasıl telafi edeceksiniz? Bunu için bir çalışmanız var mı? Lütfen kâğıt üzerinde yaptığınızla değil, simülasyonla ürettiğiniz a, b, c planlarıyla değil, sahada, gerçek hayatta üreteceğiniz çözümlerle gelin…
Bir an önce, eğitimi, öğretmeni, öğrenciyi konunun merkezine almazsak, gelecekte karşılaşacağımız sorunları tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok…
- Atatürk olmasaydı! / 22.09.2023
- Dikkat! Konu Anayasa / 15.09.2023
- Sohbet ‘spaces’ odası izlenimleri / 08.09.2023
- Hatırlıyor musunuz? / 01.09.2023
- Haydar Baş olmak / 14.04.2023
- Kitap, ama hangi kitap? / 15.01.2022
- Bırakın gençler konuşsun… / 08.01.2022
- Gözlerdeki ışıltı / 01.01.2022
- Eserinizle gurur duyabiliyor musunuz? / 29.11.2021