Dünya tarihinde belli dönemlerde gençlik hareketleri baş göstermiştir. Her ülkede gençlik hareketlerinin çıkış nedenleri farklı olmakla beraber, ortak bir noktası da bulunmaktadır. O da, kurulu düzene, daha geniş anlamda dünya düzenine karşı olmaktır. En büyük gençlik hareketi olarak bilinen 1968 Gençlik Hareketi'nde de durum aynı idi. Batı dünyasında özellikle üniversite öğrencileri arasında 1960'ların sonlarında mevcut yönetimlere karşı bir hareket gelişti. Bu hareket, her ülkede farklı bir neden buluyordu. Meselâ ABD'de gençlerin hareket nedeni Vietnam Savaşı karşıtlığı idi. Fransa'daki gençler ise De Gaulle'nin vesayetçi yönetimini protesto ediyorlardı. Bunun gibi, her ülkede gerekçeler farklı olsa bile, gençlik hareketleri birbirine benzemekte ve çakışmaktaydı. Bazı kesimler, 1968 Gençlik Hareketi'ne çok büyük bir görev yüklemişti. Öyle ki, kimilerine göre bu hareket dünyadaki düzeni değiştirecekti. Ama sonuç beklendiği gibi olmadı. 1968 Gençlik Hareketi, süreklilik kazanamadı ve iyi bir izlenim bırakmadı. Çünkü hareket, saldırmak, yıkmak ve yakmakla devrim yapmayı amaçlamıştı. Söz konusu gençlerden dünya düzenini soğukkanlı, sağlıklı ve gerçekçi değerlendirmesini ve alternatif bir düzen önermesini beklemek, yanlış bir yaklaşımdı. Bunu, fikir adamları, gençlerin enerjisini yapıcı bir şekilde kullanarak yapabilirdi. Maalesef, onlar da bu işi beceremedi ve dolayısıyla 1968 Gençlik Hareketi, kötü bir hatıra olarak hafızalarda yerini aldı. Onun içindir ki, dünyanın hiçbir ülkesinde gençlik hareketlerine olumlu bakılmamaktadır. Gençlik hareketleri üzerine araştırma yapanlar diyor ki: "Şiddeti benimseyen 1968 Gençlik Hareketi'nden olumlu yönde bir devrim gerçekleştirmelerini beklemek hata idi. Zira dünyada böyle bir devrimin örneği görülmemiştir. Devrimi ancak ve ancak fikir adamları hayata geçirebilirler." Fikir adamları, gençlerin yaptığı gibi kırarak, dökerek, toplumları korkutarak değil, onları kazanarak ve etkileyerek, bu işi yaparlar. Günümüzde de 1968 Gençlik Hareketi'ne benzer bir hareket, dünya ülkelerinin tümünde ortaya çıkmıştır. 1968 Gençlik Hareketi'nden ders alınmazsa, bu hareket de sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Çünkü bilim ve siyaset adamları, gençlerin önünde gitmesi gerekirken, gençleri öne sürerek, arkalarında saf tutmaktadırlar. Bazıları da, "Dünyada ilk kez yaşlılar gençlerden öğreniyor" diyerek, tabiri caizse gençlere gaz vererek, onları şahsi çıkarlarına alet etmektedirler. Ülkemizde yaşanan Gezi Parkı eylemlerini de küresel gençlik hareketleri içerisinde değerlendirmek gerekirdi. Ama ne yazık ki, iktidar ve muhalefet, bu eylemlere yanlış yaklaşmış ve gençleri siyasi çıkar için birbirlerine karşı kullanmışlardır. İktidar gençleri kışkırtıcılıkla suçlamış, muhalefet de kamu düzenini bozan, özel ve tüzel kişilere zarar veren eylemlere prim vermiştir. Hâlbuki böylesi konularda ortak bir tavır belirlenmeli ve arayış içerisinde olan gençlere, doğru bir istikamet gösterilmelidir. Yanlış yapılmış, ama henüz iş işten geçmiş sayılmaz. Yeni kurulacak hükümet, bu yanlışı düzeltebilir ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi geleceğimiz için kazanabilir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018