Gerçek özgürlük

İnsanı mutluluğa ve huzura götürecek özgürlük, o kimsenin her istediğini yapabilme imkanını elde etmesi demek değildir.Eğer böyle olsaydı birilerinin özgürlük adına işlediği suçlar diğerlerini hiç rahatsız eder miydi? İnsanların birbirlerini rahatsız ettiği bir özgürlük toplumda koas ve karmaşa getireceğinden neticede özgürce davranan şahsı da olumsuz etkileyecektir.İnsan tek başına yaşayan bir varlık değil, sosyal bir varlıktır.Toplumun huzuru, ferdin huzuru; fertlerin huzuru da toplumun huzuru demektir. Toplum kaos halindeyken, o toplumun bir parçası olan fert asla huzuru yakalayamayacaktır.Bir gün Boğaziçi Üniversitesi'nde bir öğrenciyle sohbet ediyorum. Sohbet sırasında, "Ben hiçbir kuralla sınırlandırılmak istemiyorum, özgür olmak istiyorum, özgürce istediğim her şeyi yaşamak istiyorum" ifadelerini kullandı.Ona dedim ki, "Böyle bir anlayış toplumun bütün huzurunu bozar. Çünkü sana göre doğru olan bir başkasını rahatsız edebilir, başkasının doğru kabul ettiği de seni rahatsız edebilir. Bu doğru bir yaklaşım değildir."Biraz daha iyi anlayabilsin diye çarpıcı bir misal vereyim dedim. Baktım elinde gözü gibi korumaya çalıştığı bond bir çanta var."Bana göre seni dövmek, senin elindeki bu çantayı alıp kaçmak özgürce, doğru bir davranış olabilir. Ama bu senin için doğru mudur? İnsan yanlış da olsa, başkalarını rahatsız da etse istediği, düşündüğü, doğru kabul ettiği her şeyi yapmalı mıdır?"Sustu ve başını öne eğdi.İnsan denilen varlığı gerçek manasıyla tanımayan, nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilmeyen bir şahsın, insan için gerçek özgürlüğü tanımlayabilmesi, özgürlüğü gerçek manada tarif edebilmesi asla mümkün değildir.İnsanı tanıma noktasında Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Makalat" ve de "İman ve İnsan" eserlerini okumanızı tavsiye ederim.İnsan, başıboş, kendi kendine oluşmuş bir varlık değildir; Allah tarafından yaratılmış ve de eşrefi mahluk, yani yaratılmışların en şereflisi olarak ilan edilmiş bir varlıktır.Nasıl ki, bir makineyi icat eden o makineyi en iyi tanıyıp tarif edebilirse, bunun mukayese edilemeyecek kadar fevkinde insanı tanıyan tarif edebilen de yalnız ve yalnız Cenab-ı Hak'tır.Cenab-ı Hak, gerek Kur'an'ında beyan ettiği ayetlerle, gerek peygamberleri ve son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) vasıtasıyla, gerekse Peygamberin varisi olan Ehl-i Beyt'iyle İnsana gerçek huzuru kazandıracak bir yaşayış tarzını, insanoğlunun menfaatine ortaya koymaktadır."Siz başıboş yaratıldığınızı mı zannettiniz" ayeti bunu ifade etmektedir. "Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler, kulluk etsinler diye yarattım" ayeti de insanoğlunun yaradılış hedefini ortaya koymaktadır.Allah'ın emirleri ve yasakları insanların gerçek huzuru ve özgürlüğü yakalayabileceği işaret taşlarıdır.Makalat eserinde de detaylı bir ifade edildiği gibi, insanda ruh denilen bir cevher vardır ve ruh her daim Sahibini, Yaradan'ını aramaktadır. Hakiki özgürlük ise ancak ruhun dünya sahnesinde beden çuvalını aşıp sahibine kavuşmasıyla mümkündür.Buna ulaşan insana da insan-ı kamil denir ve gerçek özgür insan da her an Rabbi'yle beraber olan yaradılışın nüktesini kavramış olan bu insandır.Dünyada Kur'an'ın ifadesiyle sürekli kötülüğü emreden nefsinin isteklerini özgürlük zannedenler, özgürlük peşinde koşarlarken, nefsinin esaretine düşmüşlerdir.Nefsini terbiye etmiş, Cenab-ı Hakk'a vuslat etmiş insanların örnek alındığı toplumlar gerçek huzuru doya doya yaşayan toplumlardır. Gerçek özgürlük Yaradan'dan koparak, O'nu inkar ederek değil, O'nun emirlerini hiçe sayarak, yasaklarına koşarak değil; O'na koşarak, O'nunla, O'nu sevenlerle, O'nun sevin dedikleriyle beraber olarak mümkündür.