Başbakan Erdoğan'ın bir hafta öncesinden, "sürpriz olacak, hepiniz şok olacaksınız" dediği cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olması sadece son bir haftanın sürprizi olabilir. Çünkü daha öncesinde Gül'ün Başbakan Erdoğan'dan sonra Köşk'ün en önemli adayı olduğunu hemen herkes tahmin edebilirdi. Ancak son ana kadar kendisini bu makama hazırlayan bir başbakan varken, Gül'ün ismi hep Erdoğan sonrası AKP'nin yeni başkanı olarak anıldı.Adaylığını, ismi açıklanmadan sadece bir gün önce öğrenen Abdullah Gül de, kendisini hep Başbakanlık, AKP Genel Başkanlığı makamına hazırladığı için cumhurbaşkanlığı adaylığının şokunu hala atlatamadı. Gül'ün Köşk adaylığını değerlendirirken, anamuhalefet partisi CHP'nin Türkiye'ye yaptığı en büyük kötülüğe ortak olmayacağız. Nedir bu kötülük?Cumhurbaşkanlığı tartışmaları başladığı günden bu yana CHP, konuyu laik-antilaik eksenine oturtmuş, bütün gayretini Erdoğan veya Gül'ün o makama çıkması durumunda Türkiye'nin laik yapısının zedeleneceği noktasına harcamıştı. CHP'nin bu muhalefet yöntemi AKP'nin ve Köşk adaylarının gerçek niteliklerini gizlemekten ve asıl tartışılması gereken konuyu saptırmaktan başka bir işe yaramadı. CHP, AKP'nin tüm icraatlarına olduğu gibi Köşk konusuna da hep kendi dar penceresinden bakıp, AKP'nin ve AKP'yi destekleyen odakların ekmeğine yağ sürme misyonunu 5 yıldır eksiksiz bir şekilde icra ediyor. İşte Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülük bu.Bu bağlamda Gül'ün adaylığını büyük fotoğrafa bakarak değerlendirmek durumundayız. Çünkü büyük fotoğrafta Türkiye'nin üniter yapısı, bağımsızlığı ve bütünlüğünü gözüne kestirmiş olan Avrupa Birliği ve ABD; Türkiye'yi daha iyi sömürebilmek için daha uygun zemini kollayan IMF, Dünya Bankası ve küresel hortum şebekesi var.Bütün bu unsurları görmezden gelerek Gül'ün adaylığını değerlendirmek sadece ve sadece asıl hedef saptırma işini gerçekleştiren CHP'nin yapacağı bir iştir. Gül'ün adaylığına en çok kimler sevindi, önce bu soruyu cevaplamamız gerekiyor.ABD sevindi, AB sevindi, IMF sevindi, BP sevindi, OPEC sevindi, Rio Tinto sevindi, Kıbrıs Rum Kesimi sevindi, Barzani sevindi, Talabani sevindi, Bush sevindi, Lagendjik sevindi, Rice sevindi...İşte büyük fotoğraf bu. Bu fotoğrafa bakmadan Gül'ün adaylığının Türkiye'ye ne getirip, neler götüreceğini kavramamız mümkün olamaz. Şimdi süreci 1 yıl geriye götürüp farklı bir fikir jimnastiği yapalım. Diyelim ki, cumhurbaşkanlığı seçimi 1 yıl önce yapıldı ve Abdullah Gül Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. O zaman bir yıl içinde 10. Cumhurbaşkanının veto ettiği yasaların tamamı onaylanacaktı. Bu yasaların içinde petrol yasası gibi Türkiye'nin değerlerini küresel sömürü odaklarının hizmetine sunan onlarca yasa da var. AB'nin, ABD'nin ve IMF'nin dayattığı tüm yasalar şipşak onaylanacak, hükümetle Köşk uyum içinde ülkeyi tasfiye edeceklerdi. Nihayetinde Abdullah Gül dediğimiz kişi, AKP ve Erdoğan'ın, icazet makamlarıyla kontağını kuran, ilişkilerini tanzim eden bir isimdir. ABD ve AB'nin Gül'ün adaylığına bayılmaları da bu yüzden.Bu bakımdan Gül'ün adaylığını CHP'nin dar gözlüklerinden değerlendirip, CHP ile birlikte Türkiye'nin gerçek gündemini saptırıp, gerçek tehlikeleri kamufle etme vebaline ortak olmayalım."Tehlikenin farkında olduğunu" zannetmek, bazen tehlikeyi bilerek veya bilmeyerek büyütmenize neden olabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012