Döner başlıklı siyaset yapmak da çok zor olsa gerek.
Bir gün ölümüne savunduğun, uğruna yemin dahi ettiğin bir şeyin kısa süre sonra tersini iddia edeceksin.
Ya da pazartesi dost edindiğini salı günü çıkarın için düşman ilan edeceksin.
Ülkeyi yöneten söz sahipleri, karşılarına düşman almadan da siyaset yapılabileceğini mutlaka öğrenmeli.
Yoksa sonumuzu düşünmek bile istemiyorum.
Kime kızıp meydan okusalar altından bir taviz çıkıyor ve olayın suçlusu CHP oluyor.
Nasıl yapıyorlar, nasıl başarıyorlar, halk nasıl inanıyor akıl almıyor ama 15 yıldır her kötü icraatın üzerini "Ey CHP!" Nidasıyla örtmeyi başardılar.
Evde ekranları başında Tv izleyen saf vatandaşlar da zannediyor ki AKP-CHP düşman.
Tabii ki de düşman değiller.
Ülkenin bu hale gelmesinde TBMM'deki partilerin hepsi suç ortağı.
Ana muhalefetin işi çözüm üretmek yerine Cumhurbaşkanı'nın çorabıyla, diplomasıyla uğraşmak.
Diğer muhalefet partisinden bahsetmeye bile gerek yok, koltuk sevdası da zor bir imtihan sonuçta değil mi?
Böyle düşmanlar dost başına derler adama?
Daha geçtiğimiz hafta Almanya'ya soykırımcı diye tepki gösteren hükümet yetkilileri kendi iktidarları boyunca 13 ülkenin Ermeni soykırımını kabul ettiğini unutuverdiler.
"Ey Almanya!" diye gösterilen tepkiler İncirlik Üssü Mutabakatıyla son buldu.
Yani kazanan yine Almanya oldu.
Bir zaman İsrail'e gösterilen tepkiler sonunda kazananın İsrail olduğu gibi.
Burhan Kuzu, "Alman gavuru yine yaptı yapacağını" demişti.
Bakalım Türk hükümetinin Alman gavuruna verdiği teşekkür hediyesine ne diyecek?
Almanya'ya tepkimizi verip ardından ödülü verdik.
Rusya'ya da özür mektubu gönderdik.
Şu an düşman edilip gündemi, hatta ülkeyi karıştıracak Gezi Parkı'ndan başka bir hedef kalmadı galiba.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi Parkı'nın Topçu Kışlası'na çevrilmesi konusunu yine gündeme getirdi.
Bununla birlikte kalmadı Kadir Topbaş'ı cesur olmaya davet etti.
Bir proje için Büyükşehir Belediye Başkanı'nın cesur olması gerekiyorsa gerisini siz düşünün.
Şu an ülkede, sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımları yapılmaya çalışılırken bu olayın gündeme gelmesi hiç hayra alamet değil.
Ak zihniyetin sosyal medya üzerinden yapılan yorumlara göz atın isterseniz.
"Gezi Parkı'na gelenlere bu sefer ölüm" yorumlarına benzer şekilde binlerce açıklama ve talep görmek mümkün.
Eğer tek amaç o bölgeye topçu kışlası veya cami yapmaksa, Ramazan boyunca hükümetin talimatıyla Yahudi ve Hıristiyanlarla yapılan iftar organizasyonlarına ne diyeceksiniz?
Sizce ülkeyi yönetenlerin din, diyanet, İslam, kardeşlik diye dertleri var mı?
Ülkeyi iç savaşa sokmak isteyenlerle, sağcı-solcu ifadelerini tekrar gündeme getirip hortlatmak isteyenlerle 'Başkanlık' diye tutturanların aynı güruh olması tabii ki tesadüf değil.
Gezi Parkı eylemleri bir milletin, ayrım gözetmeden yöneticilere olan tepkisiydi.
İkinci bir Gezi isteyenler ise milleti birbirine düşürmek isteyenler olacaktır.
Şimdilerde sokaklarda yürürken 'Gençlik Başkanlık Sistemi İstiyor' sloganları görüyoruz.
Külliyen yalan.
Bu ülkeyi kurup bizlere emanet eden Atatürk'ün gençliği, Türkiye Cumhuriyeti'ni bölecek olan Başkanlık Sistemi değil bağımsızlık, egemenlik, barış, kardeşlik, adalet ve huzur istiyor.
Bir gün ölümüne savunduğun, uğruna yemin dahi ettiğin bir şeyin kısa süre sonra tersini iddia edeceksin.
Ya da pazartesi dost edindiğini salı günü çıkarın için düşman ilan edeceksin.
Ülkeyi yöneten söz sahipleri, karşılarına düşman almadan da siyaset yapılabileceğini mutlaka öğrenmeli.
Yoksa sonumuzu düşünmek bile istemiyorum.
Kime kızıp meydan okusalar altından bir taviz çıkıyor ve olayın suçlusu CHP oluyor.
Nasıl yapıyorlar, nasıl başarıyorlar, halk nasıl inanıyor akıl almıyor ama 15 yıldır her kötü icraatın üzerini "Ey CHP!" Nidasıyla örtmeyi başardılar.
Evde ekranları başında Tv izleyen saf vatandaşlar da zannediyor ki AKP-CHP düşman.
Tabii ki de düşman değiller.
Ülkenin bu hale gelmesinde TBMM'deki partilerin hepsi suç ortağı.
Ana muhalefetin işi çözüm üretmek yerine Cumhurbaşkanı'nın çorabıyla, diplomasıyla uğraşmak.
Diğer muhalefet partisinden bahsetmeye bile gerek yok, koltuk sevdası da zor bir imtihan sonuçta değil mi?
Böyle düşmanlar dost başına derler adama?
Daha geçtiğimiz hafta Almanya'ya soykırımcı diye tepki gösteren hükümet yetkilileri kendi iktidarları boyunca 13 ülkenin Ermeni soykırımını kabul ettiğini unutuverdiler.
"Ey Almanya!" diye gösterilen tepkiler İncirlik Üssü Mutabakatıyla son buldu.
Yani kazanan yine Almanya oldu.
Bir zaman İsrail'e gösterilen tepkiler sonunda kazananın İsrail olduğu gibi.
Burhan Kuzu, "Alman gavuru yine yaptı yapacağını" demişti.
Bakalım Türk hükümetinin Alman gavuruna verdiği teşekkür hediyesine ne diyecek?
Almanya'ya tepkimizi verip ardından ödülü verdik.
Rusya'ya da özür mektubu gönderdik.
Şu an düşman edilip gündemi, hatta ülkeyi karıştıracak Gezi Parkı'ndan başka bir hedef kalmadı galiba.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi Parkı'nın Topçu Kışlası'na çevrilmesi konusunu yine gündeme getirdi.
Bununla birlikte kalmadı Kadir Topbaş'ı cesur olmaya davet etti.
Bir proje için Büyükşehir Belediye Başkanı'nın cesur olması gerekiyorsa gerisini siz düşünün.
Şu an ülkede, sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımları yapılmaya çalışılırken bu olayın gündeme gelmesi hiç hayra alamet değil.
Ak zihniyetin sosyal medya üzerinden yapılan yorumlara göz atın isterseniz.
"Gezi Parkı'na gelenlere bu sefer ölüm" yorumlarına benzer şekilde binlerce açıklama ve talep görmek mümkün.
Eğer tek amaç o bölgeye topçu kışlası veya cami yapmaksa, Ramazan boyunca hükümetin talimatıyla Yahudi ve Hıristiyanlarla yapılan iftar organizasyonlarına ne diyeceksiniz?
Sizce ülkeyi yönetenlerin din, diyanet, İslam, kardeşlik diye dertleri var mı?
Ülkeyi iç savaşa sokmak isteyenlerle, sağcı-solcu ifadelerini tekrar gündeme getirip hortlatmak isteyenlerle 'Başkanlık' diye tutturanların aynı güruh olması tabii ki tesadüf değil.
Gezi Parkı eylemleri bir milletin, ayrım gözetmeden yöneticilere olan tepkisiydi.
İkinci bir Gezi isteyenler ise milleti birbirine düşürmek isteyenler olacaktır.
Şimdilerde sokaklarda yürürken 'Gençlik Başkanlık Sistemi İstiyor' sloganları görüyoruz.
Külliyen yalan.
Bu ülkeyi kurup bizlere emanet eden Atatürk'ün gençliği, Türkiye Cumhuriyeti'ni bölecek olan Başkanlık Sistemi değil bağımsızlık, egemenlik, barış, kardeşlik, adalet ve huzur istiyor.
Furkan Talay / diğer yazıları
- Atatürk’ün en büyük düşmanını açıklıyorum / 22.12.2020
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018