Gidişat nereye?

Yaşanan olaylara ve de yapılan açıklamalara bakıldığında, yarınımızı bırakın, bugünümüz hakkında endişelenmemek mümkün değil. Her yaşanan gelişme, Prof. Dr. Haydar Baş'ın genel seçimlerden hemen sonra yaptığı, "Türkiye zifiri karanlık bir döneme girmiştir" uyarısını aklımıza getiriyor. Allah akıbetimizi hayreylesin.
Terör örgütü PKK'nın elebaşı olan Abdullah Öcalan'ı İmralı'da sorgulayan ekipte de bulunan Emekli Albay Hasan Atilla Uğur bir gazeteye verdiği röportajda, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tehdidin henüz bertaraf edilmediğini, ikinci ve daha kanlı bir kalkışmanın olacağını ifade etti. Uğur detaylar konusunda da şunları söyledi: "Olay büyük ihtimal Şemdinli, Yüksekova ya da Kızıltepe'de olacak. Burada 15-20 kişi ölecek. Bölgedeki bütün ilçelerde, illerde, İngiliz konsolosluğundan ziyaret edilen aşiretler bu oyuna gelirlerse eğer halkı sokağa dökecekler. Batı'da ise fitili 4-5 noktada sansasyon yaratacak büyük patlamalarla ateşleyecekler. Bunu ya PKK ya da IŞİD yapacak?"
Eşzamanlı olarak bir takım suikastların da olacağını belirten Uğur, Kıbrıs'ta konuşlu İngiliz deniz piyadelerinin kaos bahanesiyle Türkiye'ye gireceğini iddia etti ve "İkinci kalkışmanın esas amacı işgal" dedi. Emekli Albay Uğur'un şu ifadeleri de önemli: "Aldığım bilgiye göre İngilizler 2.5 aydır Güneydoğu'daki bütün aşiretlerin ayağına gidiyor. Özellikle Hakkari, Van, Çatak, Silopi, Mardin bölgesinde etkin aşiretlere. Bunlarla pazarlıklar yapıyorlar. Toprak ağası olarak varlığını sürdüren bu aşiretlerin bankalara olan birikmiş trilyonlarca liralık borçlarını ödediler. Aşiretlerin bütün kredi borçları ödendi. İngiltere ödedi bunları. Konsolosun aşiretler içinde ne işi var?"
Neler yaşanacağını önümüzdeki günler göreceğiz, anlatılan bu detaylar, işin bu noktadaki uzmanı olmadığımız için doğrudur ya da yanlıştır tam olarak bilemeyiz ama asıl failleri ve de asıl hedefi ifade etmesi açısından bu anlatılanlar dikkat çekici?
Hatırlarsanız, Prof. Dr. Baş, 15 Temmuz darbe girişiminden iki hafta sonra yazdığı "Amaç çok başka" başlıklı makalede şunları belirtmişti: "Bizim kanaatimiz, amaç sadece bir darbe ile hükümetin görevden el çektirilmesi olmayıp, Türk milletiyle devletini ve askerini birbirine düşürmek, belki de bundan sonra çatışma ortamı oluşturmaktır?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve de milleti üzerinde Batı'nın neticeye ulaştıramadığı Şark Projesi dikkate alındığında ikinci veya üçüncü darbenin tankla, silahla olması şart değildir.
Alevi-Sünni meselesi ile iç karışıklığın çıkarılabileceği bir ayaklanma ortamı tankların yapamadığı darbeyi yapabilir. Ya da kabul etsek de etmesek de yolunda gitmeyen ekonomimiz de bir darbe sebebi olabilir. Veya aile hayatının bittiği, sosyal yardımlaşmanın yok edildiği, gaspın, fuhşun, hırsızlığın her yere yayıldığı bir Türkiye'de 'sosyal bir darbe' an meselesidir?"
Ve Sayın Baş aynı yazının sonunda şu tavsiyede bulunmuştu: "Umarız hükümetimiz, stratejik ortaklık yaptığımız ABD ile ilişkileri gözden geçirir. Ortadoğu'da dengelerin süratle değiştiği, sınırların ABD ve İsrail adına şekillendiği bu günlerde, FETÖ gibi ABD ve Avrupa'da kök salmış darbecilerin oyununa gelmeyecek, Birleşik Devletler gibi büyük küresel sömürgecilerin maşası olmayacak, tamamen milli politikalara ve siyasetçilere ihtiyacımız var."
Dikkat çekeceğim diğer haber ise, bir gazetenin muhabiri, İstanbul'da yaşayan bir IŞİD militanı ile yaptığı röportaj ile ilgili? Militanın ismnin Ebu Suheyb kod adlı El Muhammed El Kurdi olduğu ifade edildi.
Fırat Kalkanı başlamadan önce IŞİD'in Cerablus'tan çekildiğini öne süren Kurdi, "Türkiye zaten Cerablus'a girdiği zaman IŞİD hiçbir direniş göstermeden geri çekildi" dedi.
Amaçlarının Türkiye destekli ÖSO ile YPG'nin karşı karşıya gelmesini sağlamak olduğunu belirten Kurdi şunları söyledi: "IŞİD'in çekilmesindeki en büyük sebep, ÖSO'nun, YPG ile savaşmasını sağlamaktı. Ve ilk bir haftalık zamanda bu gerçekleşti. Türkiye Cerablus'a girdiğinde, Menbiç'e saldıracağını da söylemişti. Ve ilk bir haftadaki çatışmalardan sonra Amerika'nın desteği ile YPG ve Amerika'nın verdiği emirler ile Türkiye Menbiç'e saldırmadı. Tam aksine El Bab'a yürüyeceğini söyledi. İlerleyen günler de inşallah daha farklı büyük bir savaş olacak."
Kurdi'nin ÖSO dediği aslında Türkiye, yani asıl hedefleri Türkiye ile PYD'nin çatışmasını sağlamak? Ama ABD'nin buna müsaade etmediğini, Türkiye'nin El-Bab'a yönlendirildiğini ve burada büyük bir savaşın olacağını belirtiyor. Prof. Dr. Baş, 2 Eylül tarihli "Cerablus batağından çıkılabilir mi?" başlıklı yazısında şu uyarılarda bulunmuştu:
"ABD ile planlanmış Fırat Kalkanı operasyonu, umarız meşru müdafaa hakkı derken yaşam hakkımıza mal olmaz. Bizim gördüğümüz, harekât ABD aklı ile devam ederse tek bir Türk askeri geri dönmeyeceği güne kadar sürecektir? Türk askerinin önemli kuvvetleri sınır ötesinde ABD için yer açarken, Anadolu toprakları karışabilir."
"Birleşik Devletlerin müttefikimiz dediği Kürt gruplar, onların mühimmat ve lojistik desteği ile her an ülke içinde ve sınır ötesinde önüne geçemeyeceğimiz bir fitili ateşleyebilir. Bu sebeple, Türkiye ucu açık Fırat Kalkanı operasyonunu derhal bırakarak, sınır güvenliğini ve asayişi temine odaklanmalıdır. Yabancı topraklarda değil, kendi vatanında devletinin ve yapılanmasının; can, mal, namus emniyetinin, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olmalıdır."
Yazımızı Sayın Baş'ın dün yazdığı "ABD'nin geçmişi bugününe şahittir" başlıklı makalede yaptığı uyarılarla bitirelim: "ABD'nin bile bugüne kadar hiçbir kara harekâtında başarılı olamadığı dikkate alındığında, istediğimiz neticeyi alamamamız gerçekleşmesi muhtemel bir olasılık? Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) 22. İslam ülkesi olarak sınırlarının değiştirileceğini yıllardır ikaz ediyoruz. ABD aklı ile girişilecek böyle bir kara harekâtı, ABD aklı ve kendi elimizle bölünme ile neticelenecektir."