Hasankaleli Hasan amca dertli, doğup büyüdüğü baba vatanını terkedip İzmir'e, İstanbul'a göç etmemek için direniyor. Tarlasına, çayırına hizmet ederek geçimini sağlamak istiyor. Fakat son hükümetin bir üreticiyi perişan eden kararları yüzünden bıçağın kemiğe dayandığını söylüyor. Her gelen sene, bir öncekine nisbetle, kotalar daha bir daraltıyor. Üretilen mahsülün, mazot gibi, gübre gibi giderleri aydan aya zamlandığı halde, mesela elde edilen buğday, patates, geçen yılın fiyatına satılamıyor. Hasan amcadan, AKP hükümetinin iki buçuk yılını değerlendirmesini istiyoruz. Biraz da öfkeli bir şekilde ağzından tek cümle dökülüyor:
"Gidişi ola da gelişi olmaya!"
Bir başka gün, Erzurum'un ilçelerinden Aşkale'deyiz. Son hükümet döneminde, kelimenin tam anlamıyla köy haline gelen ilçelerden biri. Kamu kurumları birer birer gitmiş, geçen yılki değerinin ardından Zırhlı Tugay da Aşkale'den alınmış. Bir hemşehrimiz haklı olarak şöyle diyor: "99 Marmara depreminde yerle bir olan askerî birlikler olmuştu, hepsi yeniden yapıldı, hiç biri tahliye edilmedi. İlçemizden deprem bahanesiyle askerî birlikler alındı. Bir anda dört beş bin nüfus çekilince, esnafın işi bitti."
Daha önce koalisyon hükümeti döneminde kömür işletmelerinin kapatılmasıyla ilçede durma noktasına gelen ekonomik hayat şimdi yerle bir olmuş durumda.
Geçtiğimiz hafta sonu Tortum'u gezdik, hemşehrilerimizle dertleştik. Hayvancılık yapan köylülerle görüştük. Geçen yıl aldıkları hayvanları bahara kadar yedirip besledikleri halde, şimdi aldıkları fiyata satamadıklarını, çaresizlik içinde anlatıp duruyorlar ve bir hemşehrimizin ağzından aynı cümleyi duyuyoruz.
"Gidişi ola da gelişi olmaya!"
Şehir merkezinde, günün bitip dükkanların kapanmak üzere olduğu saatlerde elli yıllık berber Eşref amcaya yürüyoruz. Kendi mesleği açısından iki buçuk yıllık AKP iktidarını değerlendirmesini istiyoruz. Elli yıldır bu işi yaptığını, elindeki makası göstererek onunla ev yaptığını, çocuklarını evlendirdiğini fakat son iki yıldır sadece berber dükkanının masraflarını bile karşılayamadığını anlattıktan sonra, orada oturan bir amcayı göstererek, "İster inanın ister inanmayın, dükkanı kapatma saatimiz gelmiş, bugün traş ettiğim tek kişi işte bu adamdır". Eşref amca, yaşı gereği çok iktidarlar görmüş, mesleği gereği çok yüksek mevkideki insanları traş etmiş, hayat tecrübesi hayli fazla, "Hiç bu kadar düşmemiştik hiç bu kadar aşağılanmamıştık" diyor; "Yayınladıkları rakamlarla da resmen bizimle dalga geçiyorlar, benim bu yaştan sonra en fazla ağırıma giden de bu" diyor ve aynı temenni cümlesini günün sonunda ondan da duyuyoruz.
"Gidişi ola da gelişi olmaya!"
"Gidişi ola da gelişi olmaya!"
Bir başka gün, Erzurum'un ilçelerinden Aşkale'deyiz. Son hükümet döneminde, kelimenin tam anlamıyla köy haline gelen ilçelerden biri. Kamu kurumları birer birer gitmiş, geçen yılki değerinin ardından Zırhlı Tugay da Aşkale'den alınmış. Bir hemşehrimiz haklı olarak şöyle diyor: "99 Marmara depreminde yerle bir olan askerî birlikler olmuştu, hepsi yeniden yapıldı, hiç biri tahliye edilmedi. İlçemizden deprem bahanesiyle askerî birlikler alındı. Bir anda dört beş bin nüfus çekilince, esnafın işi bitti."
Daha önce koalisyon hükümeti döneminde kömür işletmelerinin kapatılmasıyla ilçede durma noktasına gelen ekonomik hayat şimdi yerle bir olmuş durumda.
Geçtiğimiz hafta sonu Tortum'u gezdik, hemşehrilerimizle dertleştik. Hayvancılık yapan köylülerle görüştük. Geçen yıl aldıkları hayvanları bahara kadar yedirip besledikleri halde, şimdi aldıkları fiyata satamadıklarını, çaresizlik içinde anlatıp duruyorlar ve bir hemşehrimizin ağzından aynı cümleyi duyuyoruz.
"Gidişi ola da gelişi olmaya!"
Şehir merkezinde, günün bitip dükkanların kapanmak üzere olduğu saatlerde elli yıllık berber Eşref amcaya yürüyoruz. Kendi mesleği açısından iki buçuk yıllık AKP iktidarını değerlendirmesini istiyoruz. Elli yıldır bu işi yaptığını, elindeki makası göstererek onunla ev yaptığını, çocuklarını evlendirdiğini fakat son iki yıldır sadece berber dükkanının masraflarını bile karşılayamadığını anlattıktan sonra, orada oturan bir amcayı göstererek, "İster inanın ister inanmayın, dükkanı kapatma saatimiz gelmiş, bugün traş ettiğim tek kişi işte bu adamdır". Eşref amca, yaşı gereği çok iktidarlar görmüş, mesleği gereği çok yüksek mevkideki insanları traş etmiş, hayat tecrübesi hayli fazla, "Hiç bu kadar düşmemiştik hiç bu kadar aşağılanmamıştık" diyor; "Yayınladıkları rakamlarla da resmen bizimle dalga geçiyorlar, benim bu yaştan sonra en fazla ağırıma giden de bu" diyor ve aynı temenni cümlesini günün sonunda ondan da duyuyoruz.
"Gidişi ola da gelişi olmaya!"
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024