İmâm-ı Rabbâni Hz.
İmâm-ı Rabbâni hazretleri Müceddi-i elf-i sanidir. Yani hicri ikinci binin müceddidir. Eski ümmetler zamanında, her bin senede yeni din getiren bir resul gönderilirdi, yeni din öncekini değiştirip, bazı hükümleri kaldırırdı. Her yüz senede de bir Nebi gelir, din sahibi peygamberin dinini değiştirmez, kuvvetlendiridi. Hadis-i şerifte, bu ümmete ise, her yüz yıl başında İslam dinin kuvvetlendiren bir alim geleceği haber verilmektedir. Peygamber Efendimizden sonra peygamber gelmeyeceğine göre, kendisinden bin sene sonra, İslam dinini her bakımdan ihya edecek, dine sokulan bid'atleri temizleyip, asr-ı saadetteki temiz haline getirecek, zahiri ve batıni ilimlerde tam varis, alim ve arif bir zatın olması lazımdı. Hadis-i şerifler bunu bildirmektedir. Bu mühim hizmeti İmâm-ı Rabbâni hazretleri yapmıştır.
İmâm-ı Rabbâni hazretleri olduğunda ittifak etmişlerdir. Peygamberimizin tam bin sene sonra ilim ve irşat kürsüsüne mutlak olarak oturup, cihanı Resulullah'ın nurları ile aydınlattı. Bid'atleri temizleyip İslam dinini ihyat etti. Onun zamanında Hindistan ve hatta bütün İslam aleminde baş gösteren sapık fikirler, bozuk inanışlar yayılmaya başlayıp, büyük fitneler çıkmıştı. Ayrıca tasavvufta vahdet-i vücudu anlatan sözler, Müslümanlar arasında çeşit çeşit şekillere sokuldu. Bu yüksek ve kıymetli bilgi anlaşılamadı. Birçok cahil, büyüklerin sözlerini manalarını anlamayarak zamanla dinden çıktı. İslamiyete karşı olanlar da bunu fırsat bilip, Müslümanları doğru yoldan ayırmak için çalıştılar. Böylece tasavvuf bilgileri ile İslamiyetin hükümleri arasında ayrılık ve çatışma varmış gibi, ikisi birbirinden ayrıymış gibi gösterilerek, Müslümanlar çeşitli isimler altında birbirilerinden ayrılmaya ve birbirilerine düşman edilmeye başlandı. İmâm-ı Rabbâni hazretleri başta vahdet-i vücud bilgileri olmak üzere, yanlış anlaşılan daha birçok meseleyi gayet açık bir şekilde izah ederek, insanların zihinlerini ve kalblerini yanlış ve bozuk inanışlardan, bid'atlerden temizledi. Hakkı batıldan ayırıp, Peygamberimizin hak ve doğru yol olduğunu haber verdiği Ehl-i Sünnet itikadını her yere yaydı. Genç-ihtiyar herkes ve birçok alim onun etrafında toplandı. Kendisine ilk defa (Mücedid-i elf-i sâni) isimin veren, zamanın en büyük alimlerinden Abdülhakim-i Siyalküti'dir. O zamanın diğer büyük alimleri de onu medhedip övmüşlerdir.
İmâm-ı Rabbâni hazretleri Müceddi-i elf-i sanidir. Yani hicri ikinci binin müceddidir. Eski ümmetler zamanında, her bin senede yeni din getiren bir resul gönderilirdi, yeni din öncekini değiştirip, bazı hükümleri kaldırırdı. Her yüz senede de bir Nebi gelir, din sahibi peygamberin dinini değiştirmez, kuvvetlendiridi. Hadis-i şerifte, bu ümmete ise, her yüz yıl başında İslam dinin kuvvetlendiren bir alim geleceği haber verilmektedir. Peygamber Efendimizden sonra peygamber gelmeyeceğine göre, kendisinden bin sene sonra, İslam dinini her bakımdan ihya edecek, dine sokulan bid'atleri temizleyip, asr-ı saadetteki temiz haline getirecek, zahiri ve batıni ilimlerde tam varis, alim ve arif bir zatın olması lazımdı. Hadis-i şerifler bunu bildirmektedir. Bu mühim hizmeti İmâm-ı Rabbâni hazretleri yapmıştır.
İmâm-ı Rabbâni hazretleri olduğunda ittifak etmişlerdir. Peygamberimizin tam bin sene sonra ilim ve irşat kürsüsüne mutlak olarak oturup, cihanı Resulullah'ın nurları ile aydınlattı. Bid'atleri temizleyip İslam dinini ihyat etti. Onun zamanında Hindistan ve hatta bütün İslam aleminde baş gösteren sapık fikirler, bozuk inanışlar yayılmaya başlayıp, büyük fitneler çıkmıştı. Ayrıca tasavvufta vahdet-i vücudu anlatan sözler, Müslümanlar arasında çeşit çeşit şekillere sokuldu. Bu yüksek ve kıymetli bilgi anlaşılamadı. Birçok cahil, büyüklerin sözlerini manalarını anlamayarak zamanla dinden çıktı. İslamiyete karşı olanlar da bunu fırsat bilip, Müslümanları doğru yoldan ayırmak için çalıştılar. Böylece tasavvuf bilgileri ile İslamiyetin hükümleri arasında ayrılık ve çatışma varmış gibi, ikisi birbirinden ayrıymış gibi gösterilerek, Müslümanlar çeşitli isimler altında birbirilerinden ayrılmaya ve birbirilerine düşman edilmeye başlandı. İmâm-ı Rabbâni hazretleri başta vahdet-i vücud bilgileri olmak üzere, yanlış anlaşılan daha birçok meseleyi gayet açık bir şekilde izah ederek, insanların zihinlerini ve kalblerini yanlış ve bozuk inanışlardan, bid'atlerden temizledi. Hakkı batıldan ayırıp, Peygamberimizin hak ve doğru yol olduğunu haber verdiği Ehl-i Sünnet itikadını her yere yaydı. Genç-ihtiyar herkes ve birçok alim onun etrafında toplandı. Kendisine ilk defa (Mücedid-i elf-i sâni) isimin veren, zamanın en büyük alimlerinden Abdülhakim-i Siyalküti'dir. O zamanın diğer büyük alimleri de onu medhedip övmüşlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.