Doğu Akdeniz'de yeni hamle: Lübnan–GKRY anlaşması Türkiye için ne anlama geliyor?
28.11.2025 00:00:00
Doğu Akdeniz'de sular yine hareketli. Yıllardır çeşitli krizlerle gündeme gelen deniz yetki alanları meselesi, bu kez Lübnan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) attığı imzayla yeniden hararet kazandı. İki taraf uzun zamandır çözemediği deniz sınırı sorununu resmen anlaşmaya bağladı.
Peki bu anlaşma Türkiye açısından ne ifade ediyor? Yunanistan'a nasıl yarıyor? ABD ve diğer büyük güçler işin neresinde?
Türkiye açısından ne anlama geliyor?
Bu imza, Ankara'nın pek de hoşlandığı türden bir gelişme değil. Çünkü Türkiye, GKRY'nin tek taraflı olarak bölgedeki ülkelerle yaptığı deniz yetki alanı anlaşmalarını zaten başından beri tanımıyor.
Türkiye'nin temel itirazı şu:
"Kıbrıs'ta iki toplum var. GKRY tüm adayı temsil etmiyor. Bu yüzden yaptığı anlaşmalar hukuken eksik ve bizi bağlamaz."
Lübnan'ın GKRY ile anlaşması, Rum yönetiminin elini güçlendiriyor. Uluslararası alanda "Bak herkesle sınır belirliyorum, Türkiye dışında sorun yok" görüntüsü oluşuyor. Bu da ileride Türkiye'nin savunduğu deniz yetki alanı iddialarında diplomatik baskı yaratabilir.
Ayrıca bu anlaşma, Doğu Akdeniz'de enerji aramalarının önünü açıyor. Daha fazla ülke ve şirket sahaya girdikçe Türkiye'nin manevra alanı daralabilir. Kısacası, Rum tarafı diplomatik haritayı kendi lehine çizdikçe, Türkiye'nin "Mavi Vatan" yaklaşımı uluslararası zeminde daha fazla sorgulanır hale geliyor.
Yunanistan bu işten nasıl faydalanıyor?
Bu anlaşma, Yunanistan'ın bölgesel stratejisine ilaç gibi geldi diyebiliriz. Çünkü:
GKRY'nin attığı her adım, Atina'nın Doğu Akdeniz'deki pozisyonunu güçlendiriyor.
"Türkiye yalnızlaşıyor, biz ise uluslararası hukuk temelinde ilerliyoruz" havasını pekiştiriyorlar.
Enerji kaynaklarının Avrupa'ya taşınmasında Yunanistan ve GKRY birlikte hareket ederek kendilerini bir tür "Doğu Akdeniz enerji kapısı" olarak sunuyor.
Kısacası, bu imza Rum-Yunan ikilisi için hem siyasi hem ekonomik bir kazanç.
ABD ve büyük güçler nerede duruyor?
ABD ve Avrupa, Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltmaya çalışıyor. Doğu Akdeniz'de bulabilecekleri her yeni enerji kaynağı, bu stratejiyi destekliyor.
Bu yüzden bölgedeki her sınır anlaşması büyük güçler tarafından genelde olumlu karşılanıyor.
Ayrıca GKRY-Lübnan anlaşması, bölgede şirketler için yatırım alanı yaratıyor. Büyük güçler de bunu destekleyerek Doğu Akdeniz'deki nüfuzlarını artırmış oluyor.
Türkiye'nin ise son yıllarda hem ABD hem AB ile zaman zaman sertleşen ilişkileri, bu tabloda Ankara'yı doğal olarak dış çembere itiyor.
Türkiye ne yapmalı?
Bu gelişme, aslında Türkiye için bir uyarı niteliğinde. Doğu Akdeniz'de tek başına durmak, özellikle herkes sınır anlaşmaları yapıp uluslararası meşruiyet sağlarken giderek daha maliyetli hale gelebilir.
Türkiye'nin seçenekleri şunlar olabilir:
Bölge ülkeleriyle (Mısır, Lübnan, Suriye, İsrail) daha aktif ve yapıcı diplomasi kurmak,
KKTC'nin haklarını uluslararası sahada daha görünür anlatmak,
Hukuki argümanlarını sağlamlaştırmak,
Enerji ve güvenlik politikalarını "karşı çıkma merkezli" değil, "oyun kurma merkezli" hale getirmek.
Bir başka deyişle, Türkiye ya diplomasi masasında ağırlığını artıracak ya da Doğu Akdeniz'de rakiplerin hamlelerini izlemek zorunda kalacak.
Haritada küçük, etkisi büyük bir imza:
Lübnan-GKRY anlaşması, basit bir sınır çizgisi değil. Bu adım:
Rum tarafını güçlendiriyor,
Yunanistan'ın stratejik duruşunu destekliyor,
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki yalnızlaşma riskini artırıyor.
Türkiye bu tabloyu sadece "itiraz ederek" değil, etkin diplomasi, güçlü hukuki zemin ve akıllı enerji politikalarıyla yönetmek zorunda.
Doğu Akdeniz'de artık her imza bir taş değil, bir konsept değiştiriyor. Türkiye'nin de bu yeni oyunda doğru hamleleri zamanında yapması kritik önem taşıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Bürüç / diğer yazıları
- Doğu Akdeniz'de yeni hamle: Lübnan–GKRY anlaşması Türkiye için ne anlama geliyor? / 28.11.2025
- ABD'nin Müslüman Kardeşler kararı ve Türkiye'nin zorunlu diplomatik dengesi / 27.11.2025
- Avrupa'nın kırmızı çizgileri ve Cenevre'deki diplomasinin zorlu dengesi / 26.11.2025
- Pasifik'in nabzı: Su, çip ve güç – Tayvan'ın görünmez stratejik haritası / 25.11.2025
- Trump'ın barış planına AB'nin temkinli duruşu / 24.11.2025
- Zelenskiy'nin iki ateş arasında kaldığı an: 'Onur mu, ortak mı?' / 23.11.2025
- Karayipler'de ABD ile Venezuela arasında ne dönüyor? / 22.11.2025
- Orta Doğu'da yeni savunma dinamikleri / 21.11.2025
- Epstein dosyaları üzerinden küresel şeffaflık dersi / 20.11.2025
- Almanya'nın savunmadaki yeni dönemi: Avrupa için ne anlama geliyor? / 19.11.2025
- ABD'nin Müslüman Kardeşler kararı ve Türkiye'nin zorunlu diplomatik dengesi / 27.11.2025
- Avrupa'nın kırmızı çizgileri ve Cenevre'deki diplomasinin zorlu dengesi / 26.11.2025
- Pasifik'in nabzı: Su, çip ve güç – Tayvan'ın görünmez stratejik haritası / 25.11.2025
- Trump'ın barış planına AB'nin temkinli duruşu / 24.11.2025
- Zelenskiy'nin iki ateş arasında kaldığı an: 'Onur mu, ortak mı?' / 23.11.2025
- Karayipler'de ABD ile Venezuela arasında ne dönüyor? / 22.11.2025
- Orta Doğu'da yeni savunma dinamikleri / 21.11.2025
- Epstein dosyaları üzerinden küresel şeffaflık dersi / 20.11.2025
- Almanya'nın savunmadaki yeni dönemi: Avrupa için ne anlama geliyor? / 19.11.2025
















































































