Nizâmeddin Evliyâ
Tam Kıyaspur'dan ayrılacağı sırada bir genç oraya gelerek Fârisî olan şu sözleri söyledi: "Her şeyden önce, şöhretinin yayılmasından çekinmelisin. Şimdi bu kadar yaygın şöhretten sonra, kıyâmet gününde yüce Peygamberin yanında seni gözden düşürecek işi yapmaya çalışma. Bir kimsenin inzivâya çekilip, kendisini Allah-u Teâlâ'ya bağlılığa adayarak, dünyâdan kaçıp kurtulması kolaydır. Fakat asıl cesâret ve mertlik, kalabalık halkın içinde inzivâye çekilip, huzûr bulmaktır. Böyle karışıklıklardan müteessir olmamaktır". Bu sözlerin üzerine, Nizâmeddîn Evliyâ son nefesine kadar Kıyaspur'da kaldı. Sonra buranın ismi Nizâmeddîn olarak değiştirildi.
Nizâmeddîn Evliyâ, Kıyaspur'a ilk geldiği zaman, orası küçük bir köydü. O ve iki talebesi, damı sazla örtülü küçük bir kulübede kaldılar. Talebeleri, hocalarına bir dergâh binâ etmeyi teklif ettikleri zaman, o dâimâ bir sebeble geri çevirdi. Bir gün Amîd-ül-mülk'ün vekîli Ziyâeddîn, Nizâmeddîn Evliyâ'dan bir dergâh yapmak için izin istedi. Fakat Nizâmeddîn Evliyâ, bu iş için izin vermedi. Hâce Ebû Bekr, Hâce İkbâl ve Seyyid Muhammed Kirmânî'nin tavsiyeleri üzerine, Vekil Ziyâeddîn bu konuda ısrâr edince, Nizâmeddîn Evliyâ; "Ya Ziyâeddîn, teklifinizi kabûl etmiyorum. Zîrâ dergâhın buraya yapılmasında bir sır vardır. Buraya dergâhı kim inşâ ederse ölecektir". dedi. Bu söz, Ziyâeddîn'i teklifinden geri döndürmedi. Başını Nizâmeddîn Evliyâ'nın ayaklarına koyarak; "Efendim! Sizin şeref ve îtibârınızı düşünüyorum. Sizin rahat ve iyi durumda olmanız, benim hayâtımdan bile daha azîzdir" dedi ve teklifini büyük bir gayretle Nizâmeddîn Evliyâ'ya kabûl ettirdi. Dergâhın inşâsı tamamlanıp bitmesine yakın, Ziyâeddîn hummaya tutuldu. O dergâha bir kere girmeden vefat etti. Hayâtını sevgili hocasının ve talebelerinin rahatlığı için fedâ eden Vekil Ziyâeddîn rahmetle anıldı.
Tam Kıyaspur'dan ayrılacağı sırada bir genç oraya gelerek Fârisî olan şu sözleri söyledi: "Her şeyden önce, şöhretinin yayılmasından çekinmelisin. Şimdi bu kadar yaygın şöhretten sonra, kıyâmet gününde yüce Peygamberin yanında seni gözden düşürecek işi yapmaya çalışma. Bir kimsenin inzivâya çekilip, kendisini Allah-u Teâlâ'ya bağlılığa adayarak, dünyâdan kaçıp kurtulması kolaydır. Fakat asıl cesâret ve mertlik, kalabalık halkın içinde inzivâye çekilip, huzûr bulmaktır. Böyle karışıklıklardan müteessir olmamaktır". Bu sözlerin üzerine, Nizâmeddîn Evliyâ son nefesine kadar Kıyaspur'da kaldı. Sonra buranın ismi Nizâmeddîn olarak değiştirildi.
Nizâmeddîn Evliyâ, Kıyaspur'a ilk geldiği zaman, orası küçük bir köydü. O ve iki talebesi, damı sazla örtülü küçük bir kulübede kaldılar. Talebeleri, hocalarına bir dergâh binâ etmeyi teklif ettikleri zaman, o dâimâ bir sebeble geri çevirdi. Bir gün Amîd-ül-mülk'ün vekîli Ziyâeddîn, Nizâmeddîn Evliyâ'dan bir dergâh yapmak için izin istedi. Fakat Nizâmeddîn Evliyâ, bu iş için izin vermedi. Hâce Ebû Bekr, Hâce İkbâl ve Seyyid Muhammed Kirmânî'nin tavsiyeleri üzerine, Vekil Ziyâeddîn bu konuda ısrâr edince, Nizâmeddîn Evliyâ; "Ya Ziyâeddîn, teklifinizi kabûl etmiyorum. Zîrâ dergâhın buraya yapılmasında bir sır vardır. Buraya dergâhı kim inşâ ederse ölecektir". dedi. Bu söz, Ziyâeddîn'i teklifinden geri döndürmedi. Başını Nizâmeddîn Evliyâ'nın ayaklarına koyarak; "Efendim! Sizin şeref ve îtibârınızı düşünüyorum. Sizin rahat ve iyi durumda olmanız, benim hayâtımdan bile daha azîzdir" dedi ve teklifini büyük bir gayretle Nizâmeddîn Evliyâ'ya kabûl ettirdi. Dergâhın inşâsı tamamlanıp bitmesine yakın, Ziyâeddîn hummaya tutuldu. O dergâha bir kere girmeden vefat etti. Hayâtını sevgili hocasının ve talebelerinin rahatlığı için fedâ eden Vekil Ziyâeddîn rahmetle anıldı.