Ömer bin Abdülaziz
Halife Ömer bin Abdülaziz Hazretleri her gün alimleri çağırır, onlarla ölüm ve kıyamet hallerinden konuşurlardı. Konuşmalar onlara o kadar tesir ederdi ki, sanki içlerinden biri vefat etmiş gibi ağlarlardı.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri Allah-u Teâlâ'nın emir ve yasaklarını yerine getirmede ve halka bildirmede çok dikkatliydi. Onun devrinde halk dahi ibadet ve tâat yoluna girdi. Meclislerinde: Bu gece ne okudun? Kur'an-ı Kerim'den kaç ayet ezberledin? Bu ay kaç gün oruç tuttun? gibi sözler söylenmeye başlandı.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri dine sokulan bid'atleri ortadan kaldırıp, unutulmuş sünnetleri meydana çıkarmaya çalıştı.
Hadis-i şerifleri toplatıp, kitap haline getirtti. Mezhepler hakkında; "Ashab-ı kiramın ictihadları farklı olmasaydı, dinde ruhsat, kolaylık olmazdı" buyurdu. Hazret-i Ali ile ictihad ayrılığından muharebe edenler için buyurdu ki; "Allah-u Teâlâ, ellerimiz bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de dilimizi tutup, bulaştırmayalım!" İmam-ı Şafiî Hazretleri de böyle söylemiştir.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri Evzâî'ye yazdığı bir mektubunda; "Biliniz ki, ölümü çok hatırlayan kimse, az bir dünyalık ile iktifa eder, konuştuğu kelimelerin hesabını vereceğini düşünen çok az konuşur, ancak lüzumlu sözleri söyler" buyurdu. Yine buyurdu ki; "kendimi överim korkusu ile bir çok sözleri söylemekten kaçınırım."
Meymun bin Mihran anlatır; "Ömer bin Abdülaziz ile beraber bir kabristana uğradık. O, kabirleri görünce ağladı. "Ey Meymun! Şu gördüğün kabristanda yatanlar, babalarım Emevilerdir. Bunların hepsi gelip geçtiler. Lakin şimdi sanki dünyaya hiç gelmemişler, dünya lezzetlerini hiç tatmamışlardır. Şu anda toprak altında yatıyorlar ve cesetlerini kurtlar yemektedir..." Hem böyle söylüyor, hem de ağlamaya devam ediyordu. Sonra buyurdu ki: "Vallahi burada, kimin azabda olduğunu kimin Allah-u Teâlâ'nın azabından emin olduğunu bilemiyorum."
Halife Ömer bin Abdülaziz Hazretleri her gün alimleri çağırır, onlarla ölüm ve kıyamet hallerinden konuşurlardı. Konuşmalar onlara o kadar tesir ederdi ki, sanki içlerinden biri vefat etmiş gibi ağlarlardı.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri Allah-u Teâlâ'nın emir ve yasaklarını yerine getirmede ve halka bildirmede çok dikkatliydi. Onun devrinde halk dahi ibadet ve tâat yoluna girdi. Meclislerinde: Bu gece ne okudun? Kur'an-ı Kerim'den kaç ayet ezberledin? Bu ay kaç gün oruç tuttun? gibi sözler söylenmeye başlandı.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri dine sokulan bid'atleri ortadan kaldırıp, unutulmuş sünnetleri meydana çıkarmaya çalıştı.
Hadis-i şerifleri toplatıp, kitap haline getirtti. Mezhepler hakkında; "Ashab-ı kiramın ictihadları farklı olmasaydı, dinde ruhsat, kolaylık olmazdı" buyurdu. Hazret-i Ali ile ictihad ayrılığından muharebe edenler için buyurdu ki; "Allah-u Teâlâ, ellerimiz bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de dilimizi tutup, bulaştırmayalım!" İmam-ı Şafiî Hazretleri de böyle söylemiştir.
Ömer bin Abdülaziz Hazretleri Evzâî'ye yazdığı bir mektubunda; "Biliniz ki, ölümü çok hatırlayan kimse, az bir dünyalık ile iktifa eder, konuştuğu kelimelerin hesabını vereceğini düşünen çok az konuşur, ancak lüzumlu sözleri söyler" buyurdu. Yine buyurdu ki; "kendimi överim korkusu ile bir çok sözleri söylemekten kaçınırım."
Meymun bin Mihran anlatır; "Ömer bin Abdülaziz ile beraber bir kabristana uğradık. O, kabirleri görünce ağladı. "Ey Meymun! Şu gördüğün kabristanda yatanlar, babalarım Emevilerdir. Bunların hepsi gelip geçtiler. Lakin şimdi sanki dünyaya hiç gelmemişler, dünya lezzetlerini hiç tatmamışlardır. Şu anda toprak altında yatıyorlar ve cesetlerini kurtlar yemektedir..." Hem böyle söylüyor, hem de ağlamaya devam ediyordu. Sonra buyurdu ki: "Vallahi burada, kimin azabda olduğunu kimin Allah-u Teâlâ'nın azabından emin olduğunu bilemiyorum."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.