Seyyid Hârun Velî Hz.
Kâfile yoluna devâm ederek Çumra civarında bir yerde konakladı. Burada su yoktu. Kâfiledekiler kendi kendilerine, "Ah bir su olsaydı, ne olurdu?" diyordu. Seyyid Hârun Velî'ye bu durum Allah-û Teâlâ'nın izni ile mâlum oldu ve onlara: "Size su mu gerek!" dedi. "Evet" dediklerinde, asâsını yere sapladı. Allah-û Teâlâ'nın izni ile bir su fışkırdı. Hârun Velî kaynağın yanına küçük bir mescid inşâ ettirdi. Bir süre sonra kâfile yoluna devam etti. Bulut gittikçe yere yaklaştı. Hârun Velî: "Ey yârenlerim! İnşaallah menzilimiz yakın olsa gerek" dedi. Bu arada bir tepeyi aştıklarında kendilerine rehberlik eden bulutun, ovanın batı kısmında yer alan bir dağın eteğinde durduğunu gördüler. Hârun Velî'nin emri üzerine orası konak yeri oldu. Fakat Hârun Velî buranın Küpe Dağı olup olmadığından şüpheli idi. Burası bugün Karaviran nâhiyesi olarak bilinen yerdi. Hârun Velî burada içindeki şüphenin giderilmesi için kırk gün Allah-û Teâlâ'ya yalvardı.
Bu arada bölge halkı onun, velî mi, yoksa velî kılığına girmiş biri mi olduğunu anlamak için imtihân etmek istediler. Diri birisini tabuta koyup; "Cenâzemiz var namazını kılıver" diyerek Hârun Velî'yi davet ettiler. Hârun Velî toplanan halka; "Ölü niyetine mi, yoksa diri niyetine mi kılacağız?" diye sorunca; bu keşfi anlamayanlar,"Dirinin namazı kılınır mı, tabiî ki ölü niyetine kılacağız" diye üstelediler. Hârun Velî: "Öyleyse, buyurun cenâze için Allah-û Teâlâ'ya duâ edelim. Sonra da namazını kılalım" dedi. Duâ ettikten sonra; "Haydin cenâzenizi yıkayın da namaz kılalım" dedi. Halk alaylı bir şekilde cenâzeyi kilimden çıkardılar. Akıllarınca: "Sen ölüyü diriyi bilmiyorsun" diyerek, Hârun Velî ile alay edeceklerdi. Fakat kilimi açtıklarında, diri sandıkları adamı, ölü bulunca, şaşırdılar. Böylece Hârun Velî'nin büyük bir zât olduğunu anladılar.
Bir süre sonra Hârun Velî, "Ya Hârun! O dağa, yaklaş" diye bir ses işitti. Buna sevinen büyük velî, Küpe Dağına doğru yola çıktı. Kâfile, bulutun gösterdiği yere doğru alırken, Hârun Velî, Haydar Baba ile iki talebesini önden gönderdi. Kâfilenin önünü kesmek için Bük denilen mevkide eskiyâ pusu kurmuştu. Bunlar Haydar Baba'nın yanındaki iki talebeyi öldürdüler. Haydar Baba olanları büyük velîye anlatınca; "Öyle ise siz yavaş yavaş geliniz. Ben önden gidiyorum" dedi. Hârun Velî yüzünden örtüyü hiç eksik etmezdi. Eşkiyânın pusu kurduğu yere yaklaşınca yüzünü açtı. Büyük velînin yüzünü gören eşkıyâ dağılıp kaçtı. İki talebeyi oraya defnettiler. Bir müddet gittikten sonra, Küpe Dağının eteğinde gökkuşağı şeklinde bir nûr parladığını gördüler. Hârun Velî sevenlerini toplayıp; "Ey dostlarım! Şu gördüğünüz nûr var ya, işte orası inşâallah bizim meskenimiz ve vatanımız olacak. Allah-û Teâlâ bizim, sizin ve bütün dostlarımızın îmânlarını; şeytanın ve kötü kimselerin şerrinden korusun. "Amîn!" dedikten sonra yollarına devâm ettiler. Nûrun kapladığı tepecikte konakladılar.
Kâfile yoluna devâm ederek Çumra civarında bir yerde konakladı. Burada su yoktu. Kâfiledekiler kendi kendilerine, "Ah bir su olsaydı, ne olurdu?" diyordu. Seyyid Hârun Velî'ye bu durum Allah-û Teâlâ'nın izni ile mâlum oldu ve onlara: "Size su mu gerek!" dedi. "Evet" dediklerinde, asâsını yere sapladı. Allah-û Teâlâ'nın izni ile bir su fışkırdı. Hârun Velî kaynağın yanına küçük bir mescid inşâ ettirdi. Bir süre sonra kâfile yoluna devam etti. Bulut gittikçe yere yaklaştı. Hârun Velî: "Ey yârenlerim! İnşaallah menzilimiz yakın olsa gerek" dedi. Bu arada bir tepeyi aştıklarında kendilerine rehberlik eden bulutun, ovanın batı kısmında yer alan bir dağın eteğinde durduğunu gördüler. Hârun Velî'nin emri üzerine orası konak yeri oldu. Fakat Hârun Velî buranın Küpe Dağı olup olmadığından şüpheli idi. Burası bugün Karaviran nâhiyesi olarak bilinen yerdi. Hârun Velî burada içindeki şüphenin giderilmesi için kırk gün Allah-û Teâlâ'ya yalvardı.
Bu arada bölge halkı onun, velî mi, yoksa velî kılığına girmiş biri mi olduğunu anlamak için imtihân etmek istediler. Diri birisini tabuta koyup; "Cenâzemiz var namazını kılıver" diyerek Hârun Velî'yi davet ettiler. Hârun Velî toplanan halka; "Ölü niyetine mi, yoksa diri niyetine mi kılacağız?" diye sorunca; bu keşfi anlamayanlar,"Dirinin namazı kılınır mı, tabiî ki ölü niyetine kılacağız" diye üstelediler. Hârun Velî: "Öyleyse, buyurun cenâze için Allah-û Teâlâ'ya duâ edelim. Sonra da namazını kılalım" dedi. Duâ ettikten sonra; "Haydin cenâzenizi yıkayın da namaz kılalım" dedi. Halk alaylı bir şekilde cenâzeyi kilimden çıkardılar. Akıllarınca: "Sen ölüyü diriyi bilmiyorsun" diyerek, Hârun Velî ile alay edeceklerdi. Fakat kilimi açtıklarında, diri sandıkları adamı, ölü bulunca, şaşırdılar. Böylece Hârun Velî'nin büyük bir zât olduğunu anladılar.
Bir süre sonra Hârun Velî, "Ya Hârun! O dağa, yaklaş" diye bir ses işitti. Buna sevinen büyük velî, Küpe Dağına doğru yola çıktı. Kâfile, bulutun gösterdiği yere doğru alırken, Hârun Velî, Haydar Baba ile iki talebesini önden gönderdi. Kâfilenin önünü kesmek için Bük denilen mevkide eskiyâ pusu kurmuştu. Bunlar Haydar Baba'nın yanındaki iki talebeyi öldürdüler. Haydar Baba olanları büyük velîye anlatınca; "Öyle ise siz yavaş yavaş geliniz. Ben önden gidiyorum" dedi. Hârun Velî yüzünden örtüyü hiç eksik etmezdi. Eşkiyânın pusu kurduğu yere yaklaşınca yüzünü açtı. Büyük velînin yüzünü gören eşkıyâ dağılıp kaçtı. İki talebeyi oraya defnettiler. Bir müddet gittikten sonra, Küpe Dağının eteğinde gökkuşağı şeklinde bir nûr parladığını gördüler. Hârun Velî sevenlerini toplayıp; "Ey dostlarım! Şu gördüğünüz nûr var ya, işte orası inşâallah bizim meskenimiz ve vatanımız olacak. Allah-û Teâlâ bizim, sizin ve bütün dostlarımızın îmânlarını; şeytanın ve kötü kimselerin şerrinden korusun. "Amîn!" dedikten sonra yollarına devâm ettiler. Nûrun kapladığı tepecikte konakladılar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.